BESİNCİ
bolum
I
Aşk , aşksızlığı reddeder. Karla yla o kadar mutluydum ki, Naveen’in gözle
rindeki hüzün bana daha bir dokunuyordu. Başka bir zaman, keder benim de
kalbimi kemirirken, onu bu denli anlayamazdım belki. Sevgisindeki cesareti
kaybolmuştu ve bunun sebebi iyileşmesi miydi, yoksa pes etmesi mi, henüz
emin değildim.
Amritsar Otel’e döndüğümüzde, Naveen’i Jaswant’ın arkasındaki koridora
çektim.
“Neler oluyor?”
“Efendim?”
“Randall sevdiğin kadınla çıkıyor ve sen ona bir kardeş gibi sarılıyorsun.
Neden?”
Genç hayvanların tehlike karşında tüylerini kabartması gibi diklenmeye
kalkıştı. Öfkeli değildi. Daha çok tepkisel bir hareketti.
“Bilirsin, Lin. Bazı şeylerin özel kalması gerekir.”
“Hay özeline! Neler oluyor söyle.”
Onu düşündüğüm için sorduğumu anlayıp gevşedi. Duvara yaslandı.
“O dünya bana göre değil. Sorular sormadıkça ya da birinin tutuklanması
na yardım etmedikçe kendimi orada rahat hissetmiyorum.”
“Hangi dünya?”
“Onun dünyası,” dedi suratını buruşturarak.
“Sevgilisi olman için o dünyaya ait olman gerekmiyor. Randall da bir ara
bada yaşıyor.”
“Bununla mı avunayım?”
“Hayır, dostum. Ama Benicia’yla o randevuya giderek bazı şeyleri mahvet
tiğini kabul et. Aşkın için savaş. Onu hak et.”
Kazanamayacağını bildiği altı rauntluk bir boks maçının üçüncü raunduy-
daymış gibi başını eğdi. Birden yüreğim sızladı. Onu üzmek istememiştim.
Sadece Randall’dan daha meziyetli olduğunu hatırlatmaya çalışıyordum. Bunu
Diva da biliyordu.
“Bak, evlat...”
“Lütfen,” dedi. “Seni dinledim ve anladım. Ama savaşmayacağım.”
“Duygularını açıklamazsan Randall gidecek başkası gelecek. Ve bu senin
suçun olacak.”
Gülümsedi ve gözlerini benimkilere dikerek sırtını dikleştirdi.
“Sen iyi bir dostsun, Lin. Ama bu işi boşuna kurcalıyorsun. Ben özgür bir
erkeğim, Diva özgür bir kadın ve bu böyle kalacak.”
“Ben diyeceğimi dedim ama pes ettiğini görmek beni üzüyor.”
“Bütün barışlar bir tarafın pes etmesiyle sağlanır.”
Gözlerimi kısıp dikkatle yüzüne baktım.
“Bunu Karla için mi hazırladın?”
Güldü. “Evet. Ama doğru değil mi? Bir daha bu konuyu açmazsan sevi
nirim, Lin. Randall’la bir derdim yok. O iyi bir adam. Diva kötü biriyle de
olabilirdi.”
“Haklısın. Gel, Karla’ya bakalım.”
Karla, Didier’yle halıda bir cadı tahtası seansındaydı.
“Yok, devam edemeyeceğim,” dedi Didier odaya girdiğimizde. “Acayip yı
kıcı bir enerjin var, Lin.”
“En iyi özelliklerinden biri,” dedi Karla. “Gel, otur, Shantaram. Bakalım,
Amritsar’ın ruhlarını etkileyebilecek misin?”
“Bu şehirdeki ruhların yarıdan fazlasını tamyorumdur zaten,” dedim gü
lerek. “Bu arada, sipariş ettiğin şarap Jasvvant’ın masasında duruyor, Didier.
Gidip al istersen. Jasvvant her an hacılayabilir.”
Didier telaşla ayağa fırladı.
“Şarabım!” diye böğürerek gitti.
Naveen ona yardım etmek için arkasından koştu. Karlanın yanına gittim.
Onu halıya doğru ittim ve yanına uzanıp öptüm.
“Nasıl fırsatçıyım gördün mü?” dedim dudaklarımız ayrıldığında.
“Bilmez miyim? Çünkü ben senden de fırsatçıyım.”
Beklenmedik ve zamansız öpücükler onu ve beni aşkla besleyen hediyeler
gibiydi.
Açık kapı tıklatıldı. Jasvvant gelmişti.
Yandık,
dedim içimden.
“Ne var, Jasvvant?” diye sordum.
“Birileri seni soruyor,” diye fısıldadı. “Merhaba, Bayan Karla.”
“Selam, Jasvvant. Kilo mu verdin sen? Formda görünüyorsun.”
“Ah, yememe içmeme...”
Sözünü kestim. “Kim soruyor?”
“Korkunç tipler. Bilhassa kadın tam bir kâbus.”
Madam Zhou. Karla’yla aynı anda ayağa fırladık. Ben silahlarıma uzandım,
Karla rujuna.
“Ruj ne alaka?”
“O kadının karşısına rujsuz çıkacağımı sanıyorsan hiçbir şey anlamamışsın
demektir.” Aynada saçlarını düzeltmeye koyuldu.
“Haklısın. Hiçbir şey anlamadım.”
“Onu bir kere öldürmek yetmez. En az iki kere lazım. Gel, hadi.”
Birlikte Jaswant’ın masasının oraya doğru yürüdük.
Asit, Karla, Asit. Karla,
diye tekrarlıyordum içimden.
Bıçağım elimdeydi. Karlanın tabancası vardı ve nasıl kullanacağını biliyor
du. Paravanın arkasından Jaswant’ın masasına baktık. Önünde iki kişi duru
yordu.
Başımı biraz daha uzattım. Adamı göremiyordum ama kadın otuzlu yaş
larında, kısa boylu ve tıknazdı. Mavi bir hijab giymişti ve öldürücü bakışları
vardı.
“Sorun yok,” dedim Karla’ya. “Eski bir arkadaşım.”
“Hop. Bu ne samimiyet?” diye tersledi Mavi Hijab beni.
“Kimliğiniz, hanımefendi,” dedi Jasvvant. “Buyurun, lütfen.”
Mavi Hijab, Sri Lanka’daki otelden Ankit’le birlikteydi. Ankit iki parmağı
nı kaşına götürerek selamladı beni.
Gülümsedim. Mavi Hijab kollarını göğsünde kavuşturdu ve Jaswant’a
tehditkâr bir bakış fırlatıp yanıma geldi. Ankit onu izledi.
“
Selamünaleyküm,
asker,” dedim.
“
Ve aleykümselam
,” dedi göğsünde kavuşturduğu ellerini indirerek. Bir elin
de hap kadar bir otomatik tabanca vardı. “Yarım kalan bir işimizi bitirmeye
geldim.”
“Selamünaleyküm
,” dedi Karla. “Elinde silahla konuştuğun bu adam benim
sevgilim.”
“Ve aleykümselam“
dedi Mavi Hijab, Karla’nın vezirlerine korkusuzca baka
rak. “Tabanca bir hediye ve hâlâ dolu.”
“Ne tesadüf,” dedi Karla gülümseyerek. “Benimki de öyle.” Mavi Hijab
sırıttı.
“Mavi Hijab,” diye tanıttım. “Bu, Karla. Karla, bu da Mavi Hijab.”
İki kadın tek kelime etmeden birbirlerini tartıyordu.
i
“Bu arkadaşın adı da, Ankit,” diye ekledim.
“Sizinle tanışmak büyük ayrıcalık, Bayan Karla,” dedi Ankit.
“Merhaba Ankit,” dedi Karla gözlerini diğer kadından ayırmadan.
“Ankit’in bir içkisi var, Randall’ın Absinthe’i solda sıfir kalır. Bir boyuttan
diğerine açılan sıvı bir kapı gibi. Mutlaka denemelisin.”
“Ne zaman isterseniz zevkle hazırlarım, efendim.”
“Kızlar, biliyor musunuz, bir sürü ortak noktanız var,” dedim gerginliği
dağıtmak için. Ama ikisi de bakışlarıyla lafı ağzıma tıkadı.
“Erkeklerle değişeceklerini ve olgunlaşacaklarını düşünerek evleniriz,” dedi
Mavi Hijab. “Onlar da değişip olgunlaşmayacağımızı sandıkları için bizimle
evlenir.”
“Madde 22
dedi Karla ve Mavi Hijab’ın koluna girip onu Bedevi çadırına
doğru çekiştirdi. “Gel hayatım. Perişan görünüyorsun. Uzaktan mı geldiniz?”
“Yok. Pek değil. Dün sadece yirmi bir saat yol yaptık. Ondan önceki gün
de öyle.” Karla odanın kapısını kapadığında Mavi Hijab’ın sesi duyulmaz oldu.
Jassvant, Ankit ve ben kapalı kapıya bakakaldık.
“Korkunç bir kadın,” dedi Jasvvant alnında biriken terleri silerek. “Alınma,
dostum ama ben Bayan Karla’yı korkunç sanırdım. Ama bu kadını gördüğüm
de az kalsın arkama bile bakmadan tünele kaçacaktım.”
“Mavi Hijab iyidir. Hatta iyiden de fazlası. Süper bir kadındır.”
“Biraz ileride içki satan bir dükkân tespit ettim, efendim,” dedi Ankit.
“Hanımları beklerken size özel kokteylimden hazırlayayım mı?”
“Oraya kadar gitmeye ne gerek var?” dedi Jasvvant zula dolabının kapağını
yana kaydırarak.
Bir düğmeye bastı ve dolabın içi aydınlandı. Eli üçüncü düğmeyi ararken
atıldım.
“Jasvvant, dur!”
Ama geç kalmıştım. Masadaki hoparlörlerden hareketli bir Bhangra müziği
yayıldı.
Ankit, Jasvvant’ın gizli deposundaki mallan inceliyordu. Kır saçlarını Cary
Grant gibi kestirmiş ve ince bir bıyık bırakmıştı. Üzerinde otelin üniforması
yerine dizlerine kadar inen, dik yakalı, lacivert bir tunikle onunla uyumlu bol
bir pantolon vardı.
Jasvvant’ın zulasını bir meslek erbabının ciddiyetiyle süzüyordu. Sonra ince,
şen yüzünde muzip bir ifade belirdi.
“Buradakiler işimi görür.”
‘Orijinal adı,
Do'stlaringiz bilan baham: |