S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet166/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   162   163   164   165   166   167   168   169   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

YETMİŞ SEKİZİNCİ BÖLÜM
Dağa çıkan orman yolunda, yanından geçtiğimiz genç ağaçların yumuşak 
yaprakları yüzlerimizi okşuyor, her dönemeçte aralarından masmavi ufiık 
görünüyordu. Kayalıklara tüneyen maymunlar bizi suçlayan gözlerle izliyordu. 
Bir karga sürüsü ürkütücü çığlıklarıyla tepemizde dolanıyor, ağaç kütüklerinde 
kertenkeleler dolanıyordu.
Biz motorda, RandallTa diğerleri arabadaydı. Uzaktaki tabiat parkından 
vahşi bir kaplanın homurtusu geldiğinde dalların arasından renkli kuşlar ha­
valandı. Sürü hâlinde bizi izlediler ve dağdaki otoparka vardığımızda dağıl­
dılar.
Motorla arabayı büfenin arkasına park ettik. Büfeciye onlara göz kulak ol­
ması için küçük bir servet ödedik. Ayrıca ona iki günde bir motoruma bakma­
ya geleceğimi ve onu istediğim gibi bulmazsam kulağını çekeceğimi söyledim. 
Arabayı dert etmiyordum. O başının çaresine bakacak kadar büyüktü.
Yanımızda Randall, Vinson, Ankit ve Didier vardı. Naveen’le Oleg de gel­
mek istemişti ama bizim iki aşk mağdurunun Kayıp Sevgililer Bürosu’na göz 
kulak olmasını daha uygun bulmuştuk. İlk dik yokuşta Didier hemen başka bir 
yol var mı diye sordu.
Karla tam ona diğer yoldan söz edecekti ki, engel oldum. Didier’nin 
bilge kişiye nasıl şüpheci yaklaşacağını biliyordum. Onun için, kampa elini 
kolunu sallaya sallaya gitmesi işime gelmiyordu. Onu bir hayli terletmek 
niyetindeydim.
“Şu kadarcık yokuşta hemen pes mi ediyorsun?” dedim.
“Elbette hayır! Bana en zor yolu göster. Didier’nin kararlılığı karşısında 
durabilecek hiçbir dağ yoktur.”
Karla’yla önden gidiyorduk. Didier, Randall, Vinson ve Ankit tek sıra 
hâlinde bizi izliyordu. Didier yokuşu keçi gibi tırmanıyordu. Benim elime tu­
tunmak ve Randall’ın poposundan itmesi suretiyle tabii.
L


Az sonra, Vinson tırmanışın zevkine vararak bizi geçti. Ankit’in de ona ayak 
uydurduğunu görünce şaşırdım. İkisi yosunlu kayaların, çalılıkların ve sarma­
şıkların arasında gözden kayboldu.
Karla bir ara gülmeye başladı. Abdullah’ın ona bir maymun gibi tırmandı­
ğını söyleyerek iltifat edişini hatırladım.
“Abdullah mı?” diye seslendim.
Güldü. “Aynen.”
Sonra ikimiz de uzun boylu, cesur ve amansız arkadaşımızı düşünerek dü­
şüncelere daldık. Abdullah yine ortadan kaybolmuştu. Onu bir daha ne zaman 
göreceğimizi ve gördüğümüzde buna hazır olup olmayacağımızı düşündüm.
Ankit’le Vinson zirvede bizi bekliyordu. Ellerini bellerine koymuş, Bilge 
Idriss’in hayat okulunu izliyorlardı.
Dağdakilerin bambulardan yaptıkları yeni tapınak, yani pagoda, çiçeklerle 
bezeliydi. Tepesinde Hindistan bayrağının renklerinde turuncu, beyaz ve yeşil 
bir branda bezi dalgalanıyordu.
Pagoda düzlüğün tam ortasına kurulmuştu ve tabanı halılarla kaplıydı. 
Yerden sadece birkaç santim yüksekliğindeki tahta kürsünün karşısında dört 
büyük ve yumuşak minder duruyordu.
Pagodanın gerisinde öğrenciler hummalı bir hazırlık içindeydi.
“Burası hep böyle hareketli mi?” diye sordu Randall.
“Hayır,” dedim. “Özel bir durum var herhâlde. Rahatsız etmeyiz umarım.”
“Burada bir bar vardır, değil mi?” diye sordu Didier.
Karla’yla göz göze geldik.
Şehirli günahkârlarımız hayretle etraflarına bakınırken, “Şu halılarla bam­
buları buraya kimin taşıdığını merak ediyorsundur,” dedi Karla usulca.
“Kolay yoldan bile hiç kolay değil. Kim yaptıysa önünde saygıyla eğiliyorum.”
Silvano etrafı süsleyen ve yiyecekleri tepsilere dizen kalabalığın arasından 
çıkıp bizi karşılamaya geldi.
“Come va, ragazzopasso
?”diye sordu bana. 
Ne haber, çılgın?
"Ancora respirare,
"dedim. 
Hâlâ nefes alıyorum.
Karla’yı yanaklarından öpüp bana sarıldı.
“Bugün gelmeniz hoş bir tesadüf oldu. Arkadaşlarınız kim?”
Silvano’yu diğerleriyle tanıştırdım. Yüzünden gülümsemesini eksik etmedi.
“Bugün sizi buraya Yukarıdaki gönderdi,” dedi.
“Öyle mi? Ben Karla’nın fikri sanıyordum.”
“Bugün büyük bir münazara var. Dört farklı bölgenin bilgeleri, Idriss’e 
meydan okudu.”


“Felsefe mi tartışacaklar?” diye sordu Karla. “Bir yıldan fazladır bu ilk, öyle 
değil mi?”
“Evet. Bugün bütün büyük sorular cevap bulacak.”
“Ne zaman başlıyor?” diye sordu Karla savaşa hazırlanan bir hükümdar eda­
sıyla.
“Aşağı yukarı bir saat sonra. Daha hazırlıkları tamamlayamadık. Gidin eli­
nizi yüzünüzü yıkayın. Bir şeyler yiyin. Yorgunluğunuzu atın.”
“Bar açıldı mı?” diye sordu Didier.
Silvano ona boş gözlerle baktı.
“Evet, bayım,” dedi Ankit sırt çantasını göstererek.
“Çok şükür,” diye iç çekti Didier. “Banyo ne tarafta?”
Karla yı Didier ve diğerleriyle bırakıp bir kova suyla koruya girdim ve göz­
den uzak bir yerde yıkandım.
Karla’dan ayrılır ayrılmaz kulaklarım çınlamaya başlamıştı. Biri çığlık atı­
yordu sanki. Neden sonra bunun asitçilerin intikam çığlığı olduğunu fark 
ettim.
Mavi Hijab bize onları yakaladıklarını ve işkenceyle öldüreceklerini anlattı­
ğından beri acı çeken ruhları yakamı bırakmamıştı.
Dağa gelirken Karla arkamdaydı ve kendimi bir pazar günü dingin bir 
havuzda yüzen bir yaprak gibi hissetmiştim. Ama ayrıldığımızda anılar pen­
çelerini acımasızca etime geçirmişti. O zincirin bıraktığı yara izinin sızısı ilk 
anın acısından da beterdi. Teslimiyet çığlıkları savaş çığlıklarından daha yüksek 
çıkardı daima.
Dağdaki herkes büyük bilgelerin münazarasına hazırlanırken ben arınmak 
ve işkence anılarımla baş başa kalmak için ormana gitmiştim.
Mavi Hijab ve korkunç bir şekilde yanan silah arkadaşı adına acı çekiyor­
dum. İşkencecilerine işkence yapacak kadar öfkelenen tüm o kuzenler ve kom­
şular için içim yanıyordu.
Her infaz, adaleti öldürür aslında çünkü hiçbir hayat öldürülmeyi hak et­
mez. Ben hapiste yediğim dayaklardan kurtulup hayatıma devam edebildiysem 
işkencecilerimi bağışladığım içindir. Bunu diğer işkence mağdurlarından öğ­
rendim. Zincirlenip sıramı beklerken.
Unut,
demişti o bilge adamlar. 
Onlardan, onların bizden nefret ettiği gibi
nefret etmek aklını kirletmekten başka bir işe yaramaz. Oysa dokunamayacakları
tek şey o dur.
“Bebeğim, iyi misin?” diye seslendi Karla ağaçların arasından. “Münazara 
birazdan başlıyor. Bize iyi bir yer ayarlayacağım.”


“İyiyim,” dedim bugün iyi, hatta idare eder bile hissetmememe rağmen.
“İki dakika kaldı,” diye seslendi. “Bunu hayatta kaçıramazsın. Âdeta bizim 
için tartışacaklar.”
Karla’nın bizi dağa neden getirdiğini biliyordum. Beni iyileştirmek istiyor­
du. İçten içe kırılıyordum ve Karla bunu görebiliyordu. Belki o da aynı du­
rumdaydı. Tıpkı Karla ve tanıdığım diğer bütün askerler gibi, ben de yarasız 
kalpleri derinden incitecek şeylerin şakasını yapabiliyordum. Ölümle arama bir 
duvar örmüştüm sanki. Şimdi geriye dönüp baktığımda, geçmişim bir mezba­
hadan farksızdı. Hemen hemen bütün sevdiklerim ölmüştü. Ve kayıplarınızla 
birlikte yaşamanızın tek yolu, her seferinde o soğuk mezarın küçük bir kısmını 
daha içinize sindirebilmektir.
Karla gittiğinde gözlerim karşımdaki yaprak labirentine takıldı. Nefretin 
oradan oraya savrulan başıboş akıl karışıklıklarını bir şiddet girdabına sürükle­
mek için kendine has yöntemleri vardır. Eğer bunu isteseydim, benim de asitçi- 
lerden nefret etmek için sebeplerim vardı ve o girdapta korkudan titremeye hiç 
mi hiç alışık değildim. Ama dağdaki ormanda ruhumdan akıtmaya çalıştığım 
nefret değildi. Benden kaynaklanmayan ama durdurmak için de hiçbir şey yap­
madığım utançtı.
Bazen her nedense onu durduramıyor ya da durdurmuyordum. Ve bazen, 
her nedense, daha doğru olup olmadığını bile anlamadan bir yanlışın parçası 
olarak buluyordum.
Ormanda yalnızken, bana yapılanları bağışladım. Kendi hatalarımla diz çö­
kerken onları da yaptıkları yanlış için affettim ve binlerinin de bir yerlerde beni 
affettiğini umdum. İşte o zaman, yapraklar bana
teslim ol,
dedi. 
Hepimiz biriz
ve birimiz hepimiziz. Teslim ol.



Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   162   163   164   165   166   167   168   169   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish