99
3.4.7.7. Ölenler:
Uygarlık ya da İki Yaşlının Yükselişi
’nde (s. 16)
“komşu
adam”.
3.4.7.8. Meslekler:
Uygarlık ya da İki Yaşlının Yükselişi
’nde (s. 16)
“müteahhit”;
Dantel Örücüler
’de (s. 21)
“bankacı”; 7 Temmuz 1977
’de (s. 22)
“garson”.
3.4.7.9. İnsan Dışındaki Varlıklar (hayvanlar):
Suskunluk
’ta (s. 17)
“kırlangıç”; Eski Masal
’da (s. 24)
“horoz, tavuk”; 15 Kasım 1975
’te (s. 25)
“civciv”.
3.4.7.10. İnsan Dışı Varlıklar (bitkiler):
Eğreltiotu
’nda (s. 19)
“ağaç”.
3.4.7.11. Uygarlıklar:
Suskunluk
’ta (s. 17)
“Fenikeliler”.
3.4.7.12. Mitolojik Unsurlar:
Aphrodite
’de (s. 20)
“Aphrodite”.
3.4.7.13. Katiller:
Aphrodite
’de (s. 20)
“o”.
3.4.7.14. Maktul:
Aphrodite
’de (s. 20)
“karısı”.
Modern hayatla birlikte yok olan küçük girişimcilerin yerine daha büyük, sistemli
çalışan, bünyesinde sayıca çok işçi çalıştıran bir müteahhitlik sistemi, kendine Uygarlık
ya da İki Yaşlının Yükselişi
’nde (s. 16) başlıklı anlatıda yer bulur.
Modern hayat,
geleneksel hayatın içini boşaltmış bir anlamda ne varsa götürmüştür. İlk zamanlar
insanlar tarafından olumlu karşılanan
modern olmak, sonraki zamanlarda olumsuz
tarafları görüldükçe eleştirilir hale gelmiştir. Anlatının başlığında geçen
“Uygarlık”
ifadesiyle esas itibariyle yazarın modernizme eleştirel yönde baktığı anlaşılmaktadır.
Çünkü uygarlık, modernizmle birlikte ortaya çıkan bir olgu değildir.
Yazar burada
modernizm kisvesi altında hâkim güçlerin, öteki milletlerin uygarlıklarına ait ne varsa
yok ettiklerini anlatmak istemiştir. Yazar bu düşüncelerini yaşlı karı koca ve komşuları
üzerinden verir.
“Evin balkonunda gün boyunca gelip geçenleri seyrederdi. Değişmez
bakışlarla; bir elinde de hiç oynamayan bastonu.”
şeklinde geleneksel yaşamın
anlatımıyla başlayan anlatı belirli bir zaman sonra
“Yol genişletildi, asfaltlandı, cadde
oldu, Saygısız şoförler geceleri korna öttürüyorlar.”
şeklinde modern yaşam tarzının
göstergelerine bırakır kendini. Tabii yolların, caddelerin yapılması
ile neticelenmez
anlatı. Sahneye yol ve caddelerden sonra bina yapan kişiler olan müteahhitler çıkar.
Müteahhitler yaşlı adamın evini yıkıp ona ikinci kattan bir daire verirler. Tek katlı,
bahçeli bir evden, çok katlı bir binaya taşınmak, mekânsal bağlamda anlatı kişilerini
100
boğar. İşte tam da burada postmodern özellikler anlatıda kendini kişiler üzerinden
göstermeye başlar. Çünkü çok katlı
bina demek, eski tek katlı evlerin sanki üst üste
konmuş şeklidir. Komşuluk ilişkilerinin minimum dereceye inmesi demektir.
Dolayısıyla da insanların önce ruhsal sonra da bedeni bağlamda değişik sağlık
problemleri yaşamaları demektir. Bu yönüyle düşünüldüğünde bu anlatı kendine yer
bulan anlatı kişileri insan-birey-özne düzleminde değişikliğe uğramış
postmodern
yaşamla başa başa kalmış öznelerdir.
“Ben”
kişisinin hâkim olduğu
Minnoş’
ta (s. 13)
ben,
torunuyla oyun oynarken
bilinçaltında kızı üzerinden torunuyla diyaloğa giren bir özne vardır. Anlatının başından
beri ben’in bakış açısıyla verilen anlatıda, ben’in karşısında küçük bir kız çocuğunun
olduğu düşünülür; ancak,
“Dur, dur geliyorum kızım. Yemeğin altını söndürmeyi
unutturdunuz bana, torun lafa tuttu da.”
şeklindeki anlatının son iki cümlesi, anlatının
bir anda seyrini değiştirir. Çünkü bu son iki cümle anlatı kişisinin içinde bulunduğu ruh
halini aydınlatmada oldukça önemlidir. Aslında anlatının bu bölümüne kadar, ben’in
bilinçaltında şu anda evli ve çocuğu olan kendi öz kızı hakkında, kızı küçükken
düşündükleri, torunu ile oyun oynaması esnasında yarı uykulu yarı uyanıklık arasındaki
bir dönemde ortaya çıkar. Bilinçaltının en önemli özelliklerinden biri bu anlatıda
kendini göstermiştir: Hayal kurma. Zira
“
Bilinçaltı zihnin hayal kuran bölümüdür.
Hayaller hayata yön verir, hayaller doğrultusunda davranışlar ortaya çıkar”
(www.ayseduman.com)
.
Anlatıdaki ben’in, kızı küçükken onun hakkında
düşündüklerini, hayallerini gerçekleştirememesi, bilinçaltında saklanmış
ve gelecek
zamanda yani şimdide torunuyla oyun oynarken ortaya çıkmıştır. Böylelikle
postmodern anlatılardaki kişilerin diğer ifadeyle öznelerin, bastırılmış duygulara sahip
oldukları anlaşılır.
Refik Algan mitolojik unsurları kullanarak geçmişi güncel olaylar üzerinden
birleştirerek günümüz insanlarına yaşatmaktadır.
Aphrodite
(s. 20) adlı anlatıda, Afrodit
gibi güzel bir kadınla evlenmek isteyen anlatı kişisi, evliliklerinin ilk gecesinde
karısının kollarını, aynı Afrodit yontusunda olduğu gibi keser.
Yani yazar, günümüz
kadın cinayetlerine doğrudan sosyal bir mesaj vermiş, aynı zamanda günümüz
insanlarının nesne karşısındaki duygularıyla insan karşısındaki duyguları arasındaki
sınır tanımaz aykırılığa dikkat çekmiştir. Diğer bir ifadeyle, yaşamlarında hiç kimseye
güvenmemeyi bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde öğrenen günümüz insanının
bilinçaltında hayallerini süsleyen kadın olan Afrodit ile anlatıdaki adamın karısına bir
101
nesneymiş gibi bakması dile getirilmiştir. Anlatıda kendine yer bulan bu öznenin
postmodern anlatılardaki şizoid bir kişiliğe sahip olduğu aşikârdır.
Do'stlaringiz bilan baham: