S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet40/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

ON YEDİNCİ BOLUM
ahesh Otel’in önünde Lisa’yı beklerken şehir manzarasının keyfini çıkar­
dım. Gün içinde yağmur aralıklarla yağmıştı. Ama akşama doğru sağanak 
bastırmıştı. Yine de kasvetli gökyüzünün altındaki hava sıcak ve kuruydu.
Dalgalar kıyıdaki alçak duvarı aşıp geniş caddenin yarısını ıslatıyordu. 
Çocuklar deniz suyu üzerlerine sıçradıkça kahkahalar atıp neşeyle koştururken 
kıyıda yürüyen genç çiftler daha kuru yerlere kaçıyordu.
El arabalarıyla yolcu taşıyanlar umutla yayaların yanında yavaşlıyor, yerfıs­
tığı satıcıları kalabalığın arasında dolaşırken bir yandan da boyunlarına astıkla­
rı sepetlerdeki kömürleri yelliyorlardı. Bu minik ateşlerde kavrulan yerfıstıkla- 
rının cazip kokusu bütün sokağı dolduruyordu.
Yağmurun yıkadığı şehirde hiç olmadığı kadar muazzam bir koku çeşitliliği 
vardı. Yüzlerce küçük yemek tezgâhında pişen 
bhelpuri,pav bhaji
ve 
pakoda\n-
rın kokusu etrafı sarmıştı. Bunlara 
paan
arabalarının, tütsücülerin ve her trafik 
ışığında satılan kırmızı yasemin çelenklerinin keskin kokuları eşlik ediyordu. 
Sonra onun parfümlü saçlarının kokusu geldi ve sesini duydum.
“Bir peniniz var mı bayım?” diye sordu.
Arkamı döndüm.
“Artık peni basmıyorlar,” dedim onu kollarıma alıp öperek.
“Bombay’da olduğumuzu unuttun galiba?” diye sorduysa da, bana biraz 
daha sokuldu. “Ulu orta öpüştüğümüz için tutuklanabiliriz.”
“Bizi aynı hücreye attıkları sürece sorun yok,” dedim.
Güldü. “Hiç sanmam.”
“O zaman kaçar, seni almaya gelirim.”
“Ya sonra?”
“Seni yine böyle bir akşamda buraya getirip aynen böyle öperim.”
“Dur, bir dakika,” dedi yüzüme dikkatle bakarak. “Yine kavga mı ettin?” 
“Yok canım. Nereden çıktı?”


“İtiraf et. Güzel sözlerle beni kandırmaya çalışıyorsun. Böyle numarala^ 
karnım tok benim.”
“Haksızlık ediyorsun.”
“Yine mi kavga ettin, Lin? Bu kaçıncı? Neler oluyor?”
“Büyütme, ne olur. Bak, iyiyim. Yanındayım işte.”
Yanağını öptüm.
“Gidelim,” dedi kaşlarını çatarak. “Yoksa kaçıracağız.”
“Neyi?”
“Yakında öğrenirsiniz, yazar bey.”
Kıyıdan Air India binasının etrafındaki gezinti yoluna doğru yürüdük. 
Ofisler kapalıydı ama alt kattaki resepsiyonun soluk gece ışıklarında içerideki 
masalar görünüyordu.
Binanın arkasında kilitli bir cam kapının önünde durduğumuzda, Lisa 
bana beklememi işaret etti. Çabucak sokağın sağma soluna baktı. Kimsecikler 
yoktu.
“Ne işimiz var burada?” diye sordum.
“Birini bekliyoruz,” dedi.
“Kimi?”
“Şşşt.”
Binanın içinde titrek bir ışık dolanıyordu. Az sonra bir güvenlik görevlisi 
el feneriyle kapıya yaklaştı. Anahtarıyla ağır asma kilidi açıp telaşla girmemizi 
işaret etti ve kapıyı arkamızdan kilitledi.
“Bu taraftan,” dedi.
Masaların arasından geçip bir koridora çıktık. Bizi binanın arka tarafındaki 
bir servis asansörüne götürdü.
“Acil durum asansörü,” dedi sırıtarak. “En üst kata basın. Çatıya çıkan mer­
divenleri göreceksiniz. Bahşişimi rica edeyim.”
Lisa ona bir tomar para verdi. Bekçi bizi selamlayıp asansörün kapılarını 
açan düğmeye bastı ve kabine girmemizi işaret etti.
“Anladım,” dedim. “Hindistan havayollarını soyacağız. On dakika önce so­
kakta öpüştüğümüz için etekleri tutuşan Lisa ya ne oldu?”
“Abartma canım. O kadar da değil. Hem burayı soyacağımız filan yok. 
Sadece özel bir partiye geldik.”
Kapılar açıldığında kendimizi arşivde bulduk. Her tarafta raflar ve tozlu 
dosyalar vardı.
“Ah. Kafka’nın odası,” dedim. “Menüde ne var?”
“Hadi,” dedi Lisa merdivenlere koşarak. “Acelemiz var.”


O önde, ben arkada basamakları ikişer ikişer çıktık. Tepedeki kapıda bir an 
duraksadı.
“Kilitli değildir umarım,” dedi ve kapının uzun çubuğunu kavrayıp itti.
Birlikte çatıya çıktık. Çok genişti. Aralıklı olarak serpiştirilen küçük, metal 
kulübelere baktım.
Tepemizde çelik kirişlerle destekli, aşağı yukarı on metrelik, büyük bir yapı 
vardı. Üzerinde Air India nın yayını geren okçu amblemi duruyordu.
Bu dev figür kendi etrafında dönen çelik bir tablaya oturtulmuş ve çelik 
halatlarla desteklenmişti.
Her Mumbaili gibi ben de, Air India binasının tepesinde dönen bu amb­
lemi yüzlerce kez görmüştüm. Ama ona bu kadar yakın olmak bambaşka bir 
histi.
“Vay canına,” diye mırıldandım.
“Tam vaktinde geldik,” dedi Lisa sırıtarak.
“Aman canım. Bu manzaranın vakti mi olur? Şuraya bak!”
“Bekle,” dedi gözlerini okçudan ayırmadan.
Yakınlarda bir jeneratör çalışıyormuş gibi bir gürültü başladı. Sonra buna 
bir motor uğultusu eşlik etti ve dört bir yanımızdan tıkırtılar geldi.
Birden dev logonun ışıkları yandı ve bütün çatı, kan kırmızısına boyandı. 
Saniyeler sonra kırmızı okçu kendi ekseninde dönmeye başladı.
Lisa kollarını iki yana açarak heyecanla dans etti.
“Ne güzel, değil mi?”
Bir kahkaha attı.
“Olağanüstü. Bayıldım,” dedim.
Bir süre kırmızı ışığın devinimini izledik. Sonra logo yüzünü denize dön­
dü ve durdu. Siyah yağmur bulutları kabarıp bütün gökyüzünü kaplamıştı. 
Uzaklarda karanlık gece bir şimşekle aydınlandı.
“Sevdin mi?” diye sordu Lisa bana sokularak.
“Çok. Nereden aklına geldi?”
“Galeriden Rish’le birkaç hafta önce buradaydık. Yeni Bombay sergisi için 
Air India okçusunun gerçek boyutlarında bir resmini yapmayı düşünüyordu. 
Birlikte bakalım diye beni de çağırdı. Ama buraya geldiğimizde fikrini değiş­
tirdi. Ama burayı o kadar çok sevdim ki, sen de gör diye bekçiyle anlaştım.”
“Kim bilir adamı ne bezdirmişsindir,” dedim gülerek.
“Yok canım. Ben öyle şeyler yapmayacak kadar terbiyeli bir kızım.”
Birlikte aşağıdaki denize baktık. Tehlikeli ve karşı konulmaz bir manzaray­
dı. Yine de benim düşüncelerim Concannon’a kaydı.


“Concannon diye birini tanıyor musun? İri yarı bir İrlandalı?”
Lisa bir an düşündü. Böyle zamanlarda üst dudağının hafifçe yukarı doğru 
kıvrılmasına bayılıyordum.
“Adı Fergus mu?”
“Ben sadece Concannon’ı biliyorum. Ama unutulacak bir tip değil. Uzun 
boylu, iri yapılı bir adam. Sarışın, sert bakışlı. Boksör.”
“Evet, Fergus. Biraz lafladık. Neden?”
“Hiç. Galeriye neden geldiğini merak ettim de. Sanattan anladığını pek 
sanmıyorum.”
“O sergide çok erkek vardı,” dedi düşünceli bir tavırla. “Şimdiye kadarki 
en başarılı sergimizdi. Hayatlarında bir galeriye adım atmayanlar bile geldi.” 
“Neden ki?”
“Babalarla oğullar arasındaki kopuk ilişkileri ve sonuçlarını ele alıyordu. 
Adı, Babaların Oğulları’ydı. Gazetede kocaman bir haber çıktı. Ranjit iyi rekla­
mını yaptı. Bir sürü insan geldi tabii. Sana anlatmıştım. Hatırlamıyor musun?” 
“Hayır. O sırada Goa’daydım. Bu dediklerini ilk kez duyuyorum.”
“Ay ciddi misin? Unuttum herhâlde. Ne komik.”
“Hiç değil.”

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish