S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet9/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

Ama
bugün değil. Artık değil
Kaçtım ve bir kaçak oldum.
Kaçak hayatım beni Avustralya’dan Yeni Zelanda’ya ve Hindistan’a savurdu. 
Altı ay Maharashtra’da küçük bir köyde yaşadım ve çiftçilerin dilini öğrendim. 
Sonra on sekiz ay büyük şehirdeki bir gecekondu mahallesinde yaşadım ve 
sokak dilini öğrendim.
Yine hapse girdim. Bombay’daki hemen bütün kaçaklar bazen yapar bunu. 
Kefaletimi Khaderbhai adında bir mafya babası ödedi. Benden bir çıkarı vardı. 
Herkesten vardı. Onun için çalışırken Bombay’daki hiçbir polis eziyet edemedi 
bana. Hiçbir hapishanede zulüm görmedim.
Sahte pasaport düzenleme, kaçakçılık, karaborsa altın satışı, kanunsuz dö­
viz ticareti, haraççılık, mafya hesaplaşmaları ve Afganistan derken yeraltı dün­
yasına yıllarımı verdim. Artık hiçbiri önemli değil. Çünkü geçmişimle, ailemle 
ve arkadaşlarımla, adımla ve Bombay’dan önce olduğum kişiyle tek bir bağım 
kalmadı. Rosanna’nın eserlerindeki ölülerden bir farkları yok benim için.
Galeriden çıkıp binanın önünde oyalanan tek tük insanın yanından geçtim. 
Yanlamasına motosikletime oturdum.
İlerideki patikada bir grup toplanmıştı. Çoğu civar sokaklardaki hizmetli 
evlerinde oturan, bu muhitin yerlileriydi. Gece serinliği çökünce pahalı araba­
ları ve zengin konukları görmeye gelmişlerdi.


Marathi ve Hinduca konuştuklarını duydum. Arabalar, kıyafetler ve mü­
cevherler hakkında içten bir hayranlıkla yorum yapıyorlardı. Konuşmalarında 
ya da tavırlarında hiçbir kırgınlık ve kıskançlık yoktu. Bunlar yoksul insan­
lardı. Beş harfli 
fakir
kelimesinin içine sıkışan, zor şartlarda yaşayan insanlar. 
Yine de zengin konukların mücevherlerini ve ipeklerini neşeyle ve müthiş bir 
masumiyetle çekiştiriyorlardı.
Tanınmış bir sanayiciyle film yıldızı karısı galeriden çıktığında gruptan he­
yecanlı nidalar yükseldi. Aktris değerli taşlarla süslü sarı-beyaz bir sari giymişti. 
Başımı çevirip yeniden ilerideki insanlara baktım. Gülümsüyorlar ve film yıldı­
zına sanki mahallelerinin kızlarıymış gibi seslenip dikkatini çekmeye çalışıyor­
lardı. Sonra onlardan ayrı duran üç adamı fark ettim.
Sessiz bakışlarında sert bir ifade vardı. Koyu renk gözlerinden kötülük ya­
yılıyordu. Bu his o kadar yoğundu ki bir dalga gibi tenime çarptı ve sabah çiyi 
misali üzerime yapıştı.
Adamlar fark edildiklerini hissetmişti. Aynı anda bana dönüp bariz bir 
nefretle gözlerimin içine baktılar. Mutlu kalabalık bizi hiç umursamıyordu. 
Galerinin önüne yanaşan limuzinlere el sallıyorlardı.
Lisa’nın galeride olduğunu düşündüm. Adamlar hâlâ bana kötü kötü ba­
kıyordu. Ellerim yavaşça arkama gitti. Belimde, kanvas kılıflarının içinde iki 
tane bıçak vardı.
“N’aber?” Rosanna omzuma bir şaplak indirdi.
Boş bulunup bileğine yapıştım.
Gözleri hayretle irileşti. “Hop! Napıyorsun?”
Kaşlarımı çatıp kolunu bıraktım. “Özür dilerim.”
Hemen adamların durduğu yere baktım. Gitmişlerdi.
“İyi misin?” diye sordu Rosanna.
“Evet, evet. Tabii. Kusura bakma, dalmışım. Buradaki olay birazdan biter 
herhâlde?”
“En fazla yarım saati var. Büyük yıldızlar gidince ortalık sakinleşir. Lisa, 
Goa’yı sevmediğini söyledi. Neden? Ben oralıyım.”
“Tahmin ettim.”
“Eee, Goa’ya ne garezin var?”
“Hiç. Sadece oraya ne zaman gitsem birilerinin kirli çamaşırlarını toplu­
yorum.”
“Benim Goa’m bu değil.”
Amacı beni terslemek ya da kendini haklı çıkarmaya çalışmak değildi. 
Yalnızca hayatındaki bir gerçekten söz ediyordu.


“Belki değildir,” dedim gülümseyerek. “Ama Goa büyük bir yer. Ben yalnız 
ca birkaç kumsalını ve kasabasını biliyorum o kadar.”
Dikkatle yüzüme baktı.
“Oraya neden gittim demiştin? Yakutlar ve?”
“Aşk mektupları.”
“Tek sebep bu değildi herhâlde?”
“Tabii,” diye yalan attım.
“Karaborsa diye bir tahminde bulunsam yaklaşmış olur muyum?”
Goa’ya on tane silah almaya gitmiştim. Onları Bombaydaki mafya bağlan­
tıma teslim ettikten sonra Vikram’ın işinin peşine düşmüştüm. Evet, karaborsa 
iyi tahmindi.
“Rosanna, bak...”
“Hiç aklına geldi mi? Buradaki asıl sorun sen ve senin gibiler. Hindistan’a 
her türlü belayı getiren sizsiniz.”
“Burada benden önce de bela vardı, benden sonra da olacak.”
“Ben Hindistan’dan bahsetmiyorum. Senden bahsediyorum.”
Haklıydı. Belimdeki iki bıçak da bunun kanıtıydı.
“Doğru söylüyorsun,” dedim.
“Öyle mi düşünüyorsun?”
“Evet. Ben belalı bir tipim. Ama şu anda sen de öylesin.”
“Lisa’nın bir de senin dertlerine ihtiyacı yok.”
“Doğru. Daha çok derde kimin ihtiyacı var ki?”
Kahverengi gözlerini yüzümde dolaştırdı. Sohbetimize yön verecek bir an­
lam ya da daha derin bir düşünce arıyordu belki de. Sonra güldü ve başını 
çevirip bol yüzüldü elini diken saçlı kafasından geçirdi.
“Sergi ne kadar açık kalacak?” diye sordum.
“Bir hafta. Bağnazlar bir taşkınlık yapıp kapattırmazsa tabii.”
“Yerinizde olsam bir güvenlik şirketiyle anlaşırdım. Kapıya iri yarı adamlar 
dikerdim. Hatta birkaç günlüğüne bir otelin güvenlikçileriyle anlaşabilirsiniz. 
Onlar işlerini iyi yapar. En kötüleri bile diğerlerinden iyidir.”
“Neden? Kulağına bir şey mi geldi?”
“Aslında, hayır. Ama demin buradaki birkaç adam vardı ve bence çok mut­
suzlardı. Bilmem anlatabildim mi?”
“O bağnazlardan tiksiniyorum!”
“Hisleriniz karşılıklı bence.”
Galerinin kapısına baktığımda Lisa’yı Rish veTaj’la vedalaşırken gördüm. 
“Ah, Lisa çıktı.”


Bacağımı selenin üzerinden aşırtıp motoru çalıştırdım. Bir iki homurtudan 
sonra doğal sesini buldu. Lisa yanımıza geldiğinde Rosanna’ya sarıldı ve arka­
ma oturdu.
“Phir milenge
,” dedim. 
Yeniden buluşana dek hoşça kal.
“Öyle olsun bakalım.”
Denize doğru inen yokuşun dibindeki trafik ışıklarında durduğumuzda, 
yanımızdaki siyah minibüste az önceki adamları gördüm. Kendi aralarında tar­
tışıyorlardı.
Işık değiştiğinde, aramıza mesafe koymak için biraz bekledim. Minibüsün 
arka camına politik çıkartmalar ve dini semboller yapıştırılmıştı. İlk sokaktan 
döndüm.
Bir süre arka sokaklardan gittik. Şahit olduğum değişim beni endişelendir­
mişti. Rosanna’nın alçı ve bronz panolarında vahşi bir Bombay hikâyesi anla­
tılıyordu. Yine de gerçekler ve inanç politikaları kadar vahşi değildi. Geçmişin 
şiddetleri Ada Şehrimizin kıyılarına vuran bu yeni dalgadaki kumlardı yalnızca. 
Siyasi katiller giderek artıyordu. Eskinin yirmi otuz kişilik çeteleri bugünün 
yüzlerce savaşçısına dönüşmüştü. B izler, korktuğumuz şeylerden ibarettik ve 
şehirde birçoğumuzun en büyük korkusu, yalnızca tahminler yürütebildiğimiz 
bu bulanık günlerdi.



Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish