S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet11/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

Selamünaleyküm,
Nazeer.”
“Linbaba?”
Öyle bir sesti ki, yeri bile titretiyordu sanki.

Selamünaleyküm,
Nazeer.”
“Aleykümselam
. Buraya gel!” diye emretti Nazeer. “Hemen.”
“Nasılsın Linbaba ya.
ne oldu?”
“Buraya gel,” diye diretti.
Sesi çakıl taşlı bir yolda sürüklenen bir insanın çıkardığı ses gibi giderek 
yükseliyordu.
“Tamam, tamam. Çıkıyorum.”
Telefonu yerine bıraktım, cüzdanımı ve motorumun anahtarım alıp kapıya 
doğru yürüdüm.
“Sonra yine konuşuruz,” dedim yeni asistanıma. “Ama şimdilik sen ve ben 
tamamız. Bu iş yürür gibi. Ben dışarıdayken dükkâna iyi bak, 
thikf
Teek
olarak telaffuz edilen bu kelime genç ve lekesiz yüzüne geniş bir gü­
lümseme yayılmasına sebep oldu.
“Bilkul 
thikr
dedi. 
Kesinlikle!
Ofisten çıkar çıkmaz sahte diplomalar düzenleyen iyi eğitimli genç asista­
nımı unuttum. Motoru Marine’de hızla sürdüm ve metro üst geçidinin yanın­
daki dar yola saptım.
Parsi Ateş Tapınağı’mn köşesinde arkadaşım Abdullah’ı gördüm. Yanındaki 
iki kişiyle ticaret bölgesinin dar sokaklarına doğru ilerliyordu.
Durmadan akan trafikte bir mola bekledim. Bir trafik polisi görev başında 
birinden rüşvet almakla meşguldü. Kırmızı yanınca arkadaşımın peşine takıldım.
Sanjay Şirketi’nin bir elemanı olarak diğer çete üyelerini korumaya söz ver­
miştim. Hepimiz kardeştik. Ama Abdullah daha fazlasıydı. Bu uzun boylu,


i*
46 ■ Gregory David Roberts
uzun saçlı Iranlı, benim Şirket’teki ilk ve en yakın arkadaşımdı. Dolayısıyla 
0
h, 
verdiğim sözün ötesinde bir bağlılığım vardı.
Gangsterler birbirlerine güven ve ölümle bağlıdır. Sanjay Şirketi’ndeki M 
bir adam ruhlarının kendilerine has bir tanrıya emanet olduğuna inanır. Hep
s
bir cinayetten önce ve sonra dua edecek kadar inançlıdır. Abdullah da onlarda: 
farklı değildi. Son derece inançlı bir adamdı ama iş öldürmeye gelince merha 
met nedir bilmezdi.
Bana gelince, hâlâ inananların kitaplarında bulduğum mısraların, yemi: 
rin ve hürmetin ötesinde bir arayıştaydım. Ben kendimdeki her şeyden şüpht 
ederken Abdullah da bir o kadar emindi. Bombay semalarında gezen en güçlii 
kartal kadar yenilmez olduğuna inanırdı.
Onunla taban tabana zıttık. Birini ya da bir şeyi nasıl seveceğimiz konu­
sunda seçtiğimiz yollardan, kavgalardaki sezgilerimize kadar farklıydık. Ama 
dostluk da bir inanç. Özellikle de başka fazla bir şeye inanmayan bizim gibiler 
için. Hem bırakın onu bunu, adamı ne zaman görsem içim açılıyor, yüreğim 
kuş olup uçuyordu. Bu da yeterdi zaten.
Akan trafikte Abdullah’ı izledim. Bir fırsatım bulduğumda ona yetişmeyi 
planlıyordum. Selede dimdik oturmasına ve motorla bedeninin bir parça­
sıymışçasına bütünleşmesine oldum olası hayrandım. Hani bazıları anasının 
karnından eyerde doğmuş gibi ata biner ya? Bence aynısı motor için de ge- 
çerliydi.
Abdullah’ın yanındaki iki adam, Fardeen’le Hussein de usta sürücülerdi. 
Çocukluklarında aynı yollarda babalarının arkasına binerek büyümüşlerdi. 
Ama Iranlı dostumun bir kuşun havada süzülüşünü andıran zarafetinin kıyı­
sından bile geçemiyorlardı.
Abdullah’ın yanı boşalır gibi olduğunda hızımı artırdım. Bana bakmak için 
başını çevirdi. Ciddi yüzünde içten bir gülümseme belirdi ve arkadaşlarıyla 
birlikte kenara çekti.
Ona yakın durdum ve motorların üzerinde kucaklaştık.

Selamünaleyküm"
diye selamladı beni.
“ 
Ve aleykümselam ve Rahmetullahü ve Berekatühü
.” Allah’ın rahmeti ve be­
reketi üzerine olsun.
Fardeen’le Hussein de tokalaşmak için ellerini uzattı.
“Toplantıya gidiyorsun diye duydum,” dedi Abdullah.
“Evet. Nazeer aradı. Senin de orada olacağını düşündüm.”
“Yoldaydım zaten.”
“Yolu uzatmışsın ama,” dedim çünkü ters istikamete doğru ilerliyordu.
DAĞ GÖLGESİ ■ 47
“Önce bir işim var. Fazla sürmez. Bizimle gel. Buradan çok uzak değil. Sana 
da değişiklik olur.”
“Tamam. Nereye gidiyoruz?”
“Katil Motorları görmeye. Şirket meselesi.”
Katil Motorların inini hiç ziyaret etmemiştim. Haklarında fazla bir bilgim 
de yoktu. Ama Bombay’ın yeraltı dünyasıyla alakalı herkes gibi adamlarından 
ikisinin adını biliyordum. Baş katillerinin. Sayıca dördümüzden üstün olduk­
larını da biliyordum. Her birimize altı yedi adam düşecekti.
Abdullah motorunu çalıştırıp bizi bekledi. Dakikalar sonra yeniden trafiğe 
karıştık. Dostum dimdik sırtı ve mağrurca havaya diktiği çenesiyle önümüze 
geçti.
L


İVatil Motorlardan bazılarını Hırsızlar Çarşısı’nın sokaklarında görmüşt" 
Özenle parlattıkları motorlarıyla ölümcül bir hızla geçip gitmişlerdi yanımdan. 
Çok gençlerdi. 
Banyan
denen ve vücutlarına yapışan parlak renkli atletL 
boru paça kotlar ve son moda spor pabuçlar vazgeçilmezleriydi.
Yüzlerinde onları kem gözlerden koruyacak kast dövmeleri vardı. Parfümlü 
yağlarla saçlarını inek yalamış gibi yapıştırıyorlar ve motorları kadar parl 
pilot modeli güneş gözlükleri takıyorlardı.
Herkes azılı suçlular oldukları konusunda hemfikirdi. Bombay’ın suç dün­
yasında hemen öne çıkıyorlardı. Belki de paranın satın alabileceği en mahi' 
bıçak ustalarıydılar. Koca şehirde onları bu konuda alt edebilecek tek bir ada 
vardı. Sanyaj’ın bıçak ustası Hathoda.
Şehrin dar sokaklarında bir süre yol aldıktan sonra bir çarşının kargaşası 
daldık. Motorlarımızı Ayurvedik ilaçlar ve küçük, ipek keselerde insanı kısmet 
bağlayıcı büyülere karşı koruyan gizli otlar satan bir dükkânın önüne park et­
tik. Şu keselerden bir tane de ben almak istedim ama Abdullah izin vermedi.
“Bir erkeği önce Allah, sonra şerefi ve işi korur,” diye homurdandı kolunu 
omzuma atarak. “Uç beş tılsıma kaldıysan işin iş.”
Dükkâna daha sonra yalnız gelmeyi aklıma koyup adımlarımı arkadaşımın- 
kilere uydurdum.
Öyle dar bir sokağa girdik ki, omuzlarımız duvarlara çarpıyordu. Yürüdükçe 
binalar üzerimize kapandı. Sokak hepten loşlaştı. Abdullah bizi BellaVista 
Kuleleri adında, güçlükle fark edilen bir kemerin altından geçirdi.
Kemerin ötesinde, bizi üzerleri kapalı, dar sokaklar karşıladı. Bir noktada 
özel bir mülkün tam ortasından geçiyor gibi görünüyorlardı. Ev sahibi orta 
yaşı biraz geçkin bir adamdı. Rahat bir koltuğa kurulmuş, gazete okuyordu. 
Numaralı güneş gözlüğünü burnunun ucuna kadar indirmişti. Üzerinde eski


bir 
banyan
vardı. Biz salonundan geçerken kafasını bile kaldırmadı. Daha da 
karanlık bir sokağa sapıp ucuna kadar yürüdük. Köşeyi döndüğümüzde kendi­
mizi geniş ve aydınlık bir avluda bulduk.
Burayı duymuştum. Adına 

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish