ğüm ilk gün resmen paniğe kapıldım. Didier her gün bir saat güneş ışığının
herkese yeteceğini savunurdu. Ona göre, gün batımından bir saat önceki ay
dınlık hem gayet hoş, hem de kâfiydi.
Yıllardır tanıdığım gece kuşunun sabah versiyonu önceleri bana bir hayli
tuhaf geldi doğrusu. Dakik, çalışkan, hatta espritüeldi.
Büro açıldıktan birkaç hafta sonra Naveen, “Biliyor musun? Didier’yle iş
arkadaşlığımızın bu kadar iyi gideceğini ummazdım doğrusu,” dedi. “Arı gibi
çalışıyor.”
“Sen öyle diyorsan,” diye mırıldandım.
“Ne o? Sen bu hâlinden memnun değil misin yoksa?”
“Ben sadece... Ne bileyim? Yıllar sonra Didier’yi kanunlara uygun bir iş
yaparken görmek biraz garip geliyor galiba.”
Yeni Didier gerçekten de dedektifliği müthiş ciddiye alıyordu. En çok
okunan günlük gazeteye -Ranjit’inkilerden biriydi- Ranjit Medya’nın patronu
Ranjit için kayıp ilanı verdi.
İlan bizi Ranjit’le ilgili bir ipucuna götürmedi ama şehirdeki herkes büroyu
konuşur oldu. Bir düzineden fazla müşteri ellerinde sevdiklerinin fotoğrafları ve
polis dosyalarıyla dedektiflik bürosunun kapısını çaldı. Didier’nin sokaktaki bağ
lantıları ve Naveen’in iz sürme becerisi sayesinde arananlardan ikisi birkaç hafta
içinde bulununca yeni müşteriler geldi. Hepsi de ücreti nakit ödemeye razıydı.
Karla haklıydı tabii. Böyle bir hizmete ihtiyaç vardı. Polisin elindeki aydın
latılmamış dosyalar kaybolan insanların yakınlarının gönüllerinde yara, teşkilat
için de bir itibar kaybıydı. Dolayısıyla büronun bulduğu her kayıp birçok in
sanın yüzünü güldürüyordu.
George’ların partilerine ara sıra Vinson’la Rannveig de geliyordu. Vinson
mutluydu ama Rannveig onu kovmadıkça ya da bir yerde beklemesini söyle
medikçe yine bir tazı gibi peşindeydi.
Gözlerinin rengi mavi bir bardaktaki buzları andıran Rannveig, sevgilisi
nin ölümünü unutmuş gibiydi. Bir daha bana ondan hiç bahsetmedi. Ama
erkek arkadaşının hayaleti bir kabulleniş nehrinin sularına gömülse bile, gölge
si Rannveig’in genç yüzünden geçmedi. Değişen her
surat ifadesinde ya da en
ufak bir jestinde gizli bir tereddüt vardı.
Buna rağmen Rannveig sağlıklı ve moralli görünüyordu. Son zamanlarda
Karla’nın giyim tarzını benimsemişti. Pamuklu taytın üzerine ince bir
salıvar
kameez
geçiriyordu. Tepeden atkuyruğu yaptığı saçlarıyla tamamladığı
bu tarz
ona pek yaraşıyordu. Bazen şüpheleri dağıldığında o kadar içten gülüyordu ki,
âdeta yüzünde güller açıyordu.
Ranjit esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduğundan beri, Kavita Singh,
Ranjit Medya bünyesindeki en büyük gazetenin yardımcı editörlüğüne yük
selmişti. Bunda Karla’nın büyük etkisi vardı tabii. Kavita’nın yaptığı haber
lerin kamuoyunda rağbet görmesi, onun bu kararı daha kolay almasını sağ
lamıştı.
Kavita’nın yaratıcılığı gazeteyi iki hafta içinde bambaşka bir havaya bürün
dürmüştü. Sağa ya da sola kaymayıp dosdoğru hedefe yönelmişlerdi. Bombay
yaşamak için harika ve heyecan verici bir yerdi. Kavita ilk editoryal yazısında
kendimizi başka şehirlerle kıyaslamaktan vazgeçelim,
demişti.
Açın gözlerinizi!
Ne büyük bir sosyal deneyimin parçası olduğunuzu ve bu sistemi döndüren en
önemli gücün sevgi olduğunu görün.
Herkes buna bayılmıştı. İnsan bazen doğduğu yerin güzelliğini bir başka
sının tasdik etmesini bekler. Kavita’nın yazısı her
Mumbailinin kalbinde bir
ateş yaktı. Kavita kalplerine dokunana kadar hiçbiri içten içe yıllardır bu ana
hazırlandığının farkında değildi. Gazetenin tirajı yüzde dokuz arttı.
Kavita nın başlattığı
şehrimle gurur duyuyorum
akımı bir dizi sosyal etkinliği
beraberinde getirdiğinde Karla uzun uzun güldü. Ona tam olarak neye güldü
ğünü hiç sormadım. O da söylemedi.
Teklifimi kabul edip yan süite taşındı ve bir hafta tadilatlarla uğraştı. Tıpkı
benimki
gibi bir salon, bir yatak odası ve dolaplı bir koridordan oluşan dairesi
âdeta bir Bedevi çadırına dönüştü.
Bütün odalara asılan gök mavisi ve beyaz müslinden drapeli kumaşlar tava
nı tamamen gizliyordu. Lambalar eski demiryolu fenerleriyle değiştirildi.
Karla yatak ve salondaki yazı masası dışındaki bütün mobilyaları kaldırttı.
Aşağıdaki müzik dükkânından bir masa alıp bacaklarını kestirdi. Böylece yere
bağdaş kurabilecekti.
Bütün muşamba zeminlere Türk ve İran halıları serdi. Hatta onları üst üste
yığdı desem daha doğru olur galiba.
Metro kavşağına bakan, benimkine bitişik balkona günün beyaz sıcağını
dağıtan kırmızı ipek sariler astı.
Gecelerimizi birlikte geçirmiyorduk. Yine de cennette gibiydim. Dokuz yıl
önce hayatımı bir utanç bataklığına attığımdan beri yaşadığım en güzel gün
lerdi aslında.
Özgürlük, mutluluk, adalet ve hatta aşk aynı bütünün parçalarıdır; iç hu
zurunuzun. Uyuşturucu almak için birinden ilk kez para istediğimde
ve onun
kalbine korku saldığımda, kendi hayatımın topraklarına çizdiğim çizgiyi aştım.
Ama Karla, Amritsar’a taşındıktan sonra küreğim elimden düştü ve vicdan aza
bımın mezarlarım kazmayı bir süreliğine bıraktım. Hemen her gün üç öğünü
de birlikte yiyorduk. Ayrı ayrı yapmamız gereken işleri çabucak halledip yeni
den buluşuyorduk.
Her fırsatta şehrin altını üstüne getiriyorduk. Karla canı istediğinde arabayı
kullanıyor, Randall da arka koltukta bir soda molası veriyordu. Birkaç filme ve
Do'stlaringiz bilan baham: