S h a n t a r a m

Zavallı,
diye söylendim giyinirken ama sonra Naveen’in yanında olduğu 
aklıma geldi. Bizimki onu sevdiğini ne zaman itiraf edecekti acaba?
Kendime ekmek yerine parmesan peyniri kullandığım ton balıklı, doma­
tesli ve soğanlı bir sandviç hazırladım. Yanında iki bira içtim ve Didier’nin 
karaborsa bağlantılarını araştırmaya devam ettim.
Didier sayfalarca not tutmuştu. Bütün kilit isimler, aylık kâr payları ve 
kime ne kadar rüşvet verildiği en ince detaylarına kadar belirtilmişti. Az sonra, 
notları karyolanın ayak ucuna itip günlüğümü elime aldım.
Mudu insanlarla ilgili yazmaya çalıştığım kısa hikâye yine karşımdaydı işte. Bir 
aşk öyküsüydü. Bir fabl. Bazı düzeltmeler yaptım ve ilk paragrafı yeniden okudum.

---

Konu gerçekler olduğunda iki çeşit âşık vardır: Aşkta gerçeği bulanlar ve
gerçeği aşkta bulanlar. Cleon Winters gerçeği herhangi birinde ya da bir
şeyde aramazdı çünkü gerçeğe inanmıyordu. Ama sonra, Shanassa’ya âşık
olduğunda, gerçek onu buldu ve kendine söylediği bütün yalanlar şüphe
tarlalarım talan eden çekirgelere dönüştü. Ve Shanassa onu öptüğünde,
Cleon Winters komaya girdi ve altı ay boyunca bilincini yitirip salt gerçeğe
bulandı.
Hikâye üzerinde bir süre daha ısrar ettim ama karakterler kendiliklerinden baş­
kalaşıp tanıdığım insanlar oldular: Karla, Concannon ve Diva.
Yüzler bulanıklaştı, gözlerim odaklarını yitirdi. Her bir satır yeni bir niyet 
dalgasına dönüştü. Gerçek ve hayali suratlardan oluşan bir denizde sürüklen­
meye başladım.
Günlüğüm elimden düştü. Defterin kopuk sayfaları dağıldı. Tepedeki per­
vanenin rüzgârı aşk hikâyemi Didier’nin suç notlarıyla buluşturdu. Onun say­
faları benimkilere, benimkiler onunkilere karıştı. Ben uyurken rüzgâr kendi 
aşk ve suç hikâyesini yazdı.

---