ve nasıl bakıldığıdır. İlişkinin mahiyeti değişince bakış açısı, algılama biçimi,
algılayan özne üzerindeki etki ve onun vereceği tepki; bütün bunlar nitelik açısından
değişikliğe uğrar. Yani siz Hz. Peygamberle olan ilişkinizi “insan-insan” ilişkisinden
“insan-aşkın” ilişkisine çevirirseniz artık onu algılama ve onu yorumlama anlayışınız
da değişir. Artık “örnek alacağınız peygamber” gider “hayran olacağınız ve
kutsallığına sığınacağınız” peygamber imajı hayatınızın başköşesine yerleşir.
dinin bütün değerleri için de geçerlidir. Kur’an’ı hayat rehberi ve hayatın hidayet
kaynağı olarak görmez sadece lafzı tilavet edilecek ve teberrüken okunacak bir kitap
Muammed Abdulazim ez-Zerkani, Menahil’ul İrfan fi Ulumi’l Kur’an, (Tahkik: Fevvaz Ahmed
Kur’an, insanların bütün algı dünyasına hitap eder. Algı dünyasının kıpır kıpır
olan hareketli ve sonsuz dünyasına hitap etmesinden olmalıdır ki “dil”in bütün ifade
olanaklarını kullanır. Bu yüzden üst düzeyde estetik bir ifade ve anlatım tarzını
kullanır. Böylelikle insan, her okumada, kendi seviyesine ve algı olanaklarına göre
sürekli yenilenen ve tamamlanmayı bekleyen bitmez tükenmez anlamları idrak eder.
15
Üzülerek ifade ediyoruz ki İslam dünyasında değerler çok erken dönemde farklı
saiklerin etkisinde algılanmaya ve bu algılar bağlamında yorumlanmaya başlandı.
Daha hicri birinci asırda Kur’an sahifelerini mızraklarına takanlardan tutun da, Kur’an
bütünlüğünü göz ardı ederek sadece birkaç ayete dayanarak Halifeyi küfürle itham
edenler ortaya çıktı. İlerleyen zaman diliminde algının yorumu etkilemesi adeta
yuvarlanan küçük bir kar kütlesinin çığa dönüşmesi gibi büyüdü.
Hicri 3. ve 4. asırlarda meydana gelen tercüme faaliyetleri tefsir ilminin seyrini
değiştirmiştir. Hint, İran ve Yunan felsefelerinin etkisinde kalan müfessirler bu
görüşlerini tefsirlere yansıttılar. Bunun sonucu olarak tefsir kitaplarında çeşitli itikadi
görüş ve mezhepler ayetlerle desteklenmiştir.
16
Böylece mezheplerin ortaya çıkıp
kurumsallaşması sonucu dirayet tefsiri gelişmeye başlamıştı.
17
İslâm Mezheplerinin doğuşuna tesir eden medeniyetler ve kültürlere
baktığımızda, İslâm’ın doğduğu Arabistan Yarımadası’nın hâkim kültürü olan
cahiliye Arap kültürünün tesirinden başlamamız gerekir. İslâm dini, cahiliye dönemi
Arap kültüründen gelen ve İslam’ın özüne uygun olan uygulamaları kabul etmiş
bununla beraber İslam’ın özüne uymayan uygulamaları reddetmiştir. İslâm dinin fetih
politikası sonucunda çok kısa bir sürede Arabistan Yarımadası’nın dışına
yayılmasıyla birlikte Roma, Mısır ve Sasâni medeniyetleriyle etkileşim haline
geçmiştir. Şia’nın temel doktrini olan “Masum imam/Karizmatik lider” anlayışında
Sasânilerin tesirini gördüğümüz gibi Sünni anlayışta köklü bir yer edinen
“Mesih/Mehdi” anlayışının yerleşmesinde Hristiyan ve Yahudi kültürünün tesiri
yadsınamayacak seviyededir. Zira Hz. Muhammed döneminde bir mehdi anlayışının
bulunmadığı bu anlayışın daha sonra İslâm düşüncesinde görülmeye başlandığı ve
Kur’an’ın kendisinin “Mehdi”
18
olduğunu belirtmesine rağmen yerleştiğini
görmekteyiz.
19
Hayata bakış ve onu algılama şekli de yorumcunun/müfessirin ayetleri
yorumlama şeklini ve gayesini de etkilemektedir. Çağdaş Kur’an yorumcularının
önderlerinden sayılabilecek isimlerden birisi olan Muhammed Abduh, yaptığı
yorumun amacını şu şekilde ifade eder: “Hedeflediğimiz tefsir, İslam'ın insanlığı
15
Şevket Kotan,
Kur'an ve Tarihselcilik
, Beyan Yayınları, İstanbul 2011. s.313-314.
16
Musa Kazım Yılmaz,
Tarihsellik Bağlamında Tefsir Geleneğinde Değişim
, EKEV Akademi Dergisi
Yıl: 8 Sayı: 21 (Güz 2004), s.7.
17
M. Sait Şimşek,
Günümüz Tefsir problemleri
, Kitap Dünyası, Konya, tsz., s.47.
18
Maide 5/15-16; İsra 17/9; Sebe 34/6; Zümer 39/23; Ahkaf 46/30; Cin 72/2
19
Mehmet Atalan, Mezheplerin Doğuşuna Tesir Eden Sebepler, http://www.beyaztarih.com/Islam-
tarihi/mezheplerin-dogusuna-tesir-eden-sebepler, 31.01.2017
dünya ve ahiret mutluluğuna götüren bir din olması yönüyle Kur'an'ı anlamaktır.
Tefsirde en üstün amaç budur. Bunun ötesindeki hususlar ise ya buna tabidir veya
bunun gerçekleşmesi için bir vasıtadır.”
20
Abduh ve takipçilerine bunu söyleten en
önemli şey, Kur'an'ın hidayet yönünü yoruma konu edinmeleridir. Kur’an’ı bir
hidayet kitabı olarak algılamaları onu bu yönüyle yorumlamaya sevk etmiştir.
Abduh’un yaptığı bu şeyi aslında birçok Kur’an yorumcusu/müfessiri de yapmıştır.
Mezhebi, işari, felsefi, bilimsel algılarla Kur’an’ı yorumlamışlardır. Bunun sonucu
olarak da birçok yorum farklılığı ortaya çıkmıştır.
Hayatı, dini ve nassı algılama biçimi vb. algılar Kur’an’ı yorumlamaya da etki
etmiş ve Kur’an yorumcularını farklı yaklaşımlar sergilemeye sevk etmiştir. Bunun
sonucu olarak Kur’an ayetlerini yorumlama konusunda şu dört farklı eğilim ortaya
çıkmıştır:
Do'stlaringiz bilan baham: