Keywords: Lahij, Azerbaijan, Tat, Caucasus
Kafkasya eski zamanlardan beri bir çok halkın vatanı olmuşdtur. Farklı dönemlerde mühaciret için en önemli yollardan biri olan bu bölgede mühacir halklar da yaşamışlardır. Yerli halkla beraber, yaşayan ve sosyo-kültürel bakımdan birleşen mühacir halk, bölgede yaşayan halk sayısını daha da artırmış, bu birleşimden yeni halklar oluşmiştur. Araştırmacıların söylediklerine göre Kafkasyada 40 üzerinde dil ve lehecesi olan halklar vardır. Burada yaşayan halklar dillerine göre 3 grupdurlar.
-
Türk halkları: Azerbaycanlılar, Karaçaylılar, Balkarlar, Kumıklar, Noğaylar.
-
Hind-Avrupa halkları: Tatlar, Talışlar, Ermeniler, Dağ Yehudileri, Osetinler ve Ruslar.
-
Kafkaz dilli halklar: Abhazlar, Adıgeyler, Çerkesler, Kabardinler, Çeçenler, İnkuşlar, Lezgiler, Avarlar, Darginler, Laklar, Gürcüler ve başkaları.
Tatlar İrandilli halk olarak Sasaniler döneminde Kafkasya`nın Azerbaycan bölgesine getirlimiş ve Hazar denizi kıyısı boyu, Abşeron`dan Kuba`ya kadar yerleşmişlerdir. Sonradan Azerbaycan`ın Şirvan bölgesine göç edenleri de olmuştur. Bunlardan biri Lahıç`lar adı ile tanınan Tatlardır.
Çoğu Azerbaycan`ın İsmayıllı ilinin Lahıç kasabasında yaşayan Lahıç halkı müsülman, mezhepleri Caferidir. Bazı tarihciler bu halkın İran`ın Lahican ilinden geldikleri ve bu nedenle Lahıç adı aldıkları kanaatındadırlar.
Bildiride Lahiç kasabası hakkında yazılmış kaynaklar ve kendi gördüklerime esasen birikmiş bilgileri okurlara sunacağız.
Als metin
Lahıc`ın ismi eski tarihi ve coğrafi metinlerde “Liran”, “Layran”, “Lizan”, “Layzan”, “Laycan” ve “Lahican” olark yazılmıştır. Arap alfabesinde “r” ve “z” harflarının farkı sadece nokta olduğu için “Layran” ve “Layzan” olarak okunuyor. Layran ya Layzan`ın, Lahican olduğunu Minorski şöyle ıspatlıyor: “Aslında şimdiki Lahıc`a yakın olan Niyal dağı, eski Layzan`la aynıdır. 311
Coğrafi
Lahıç Büyük Kafkas dağ silsilesinin koynunda, Girdman ırmağının kıyısında, deniz seviyesinden 1505 metr yüksekte, İsmayıllı ilindedir. Bu kasaba orta asrlarda şehir olarak tanınıyor, bugüne kadar şehir özelliklerini korumaktadır ve bu nedenle bazı kaynaklarda Lahıç şehir olarak yazılmıştır.
Yedi sayısı Doğu halkları arasında çok önemli ve kütsal olduğu gibi Lahıçlar arasında da önemlidir. Lahıç kasabası yedi dağ arasında yapılmış, kasabanın içerisinde yedi mahale, yedi pınar, yedi cami, yediyüz ev, yedi okul ve yedi mollahane vardı ve bu gün de bunların bazıları kalmaktadır. Sel, deprem, savaş ve diğer bu gibi doğal ve doğalüstü hadiselerle karşılaşsa da yedi sayısı ile olan şeylerin çoğu hala kalıyordur.312
Lahıç kasabasının etrafında yedi büyük dağ var ve bu dağlar kendi özellikleri ve büyüklükleri ile insanı hayrete getiriyor. Bu dağlardan biri “Baba dağı”dır ve bu dağda “Hazret Baba” adında bir ziyaretgah vardır. Bu ziyaretgahın bulunması hakkında bir çok rivayetler söylenmiştir. Bu dağın zirvesi deniz seviyesinden 3500 metr yüksekliktedir. Yılın çok günleri dağın zirvesi karlı oluduğu için bu dağa “Karlı Baba” da denir.
Kasabanın güney tarafında daha büyük bir dağ, “Niyal” dağı var. Bu dağ devenin hürgücüne benzeyen dokuz yaldan ibaret olduğu için Niyal ismi verilmiştir. Niyal, Lahıç ağzında “Dokuz Yal” anlamı veriyor. “Ni”-dokuz, “yal”- yal manasında. Bazı ağızlarda devenin hürgücüne “yal” denir. Uzaktan baktığımızda bu dokuz yal deve kervanını hatırlatıyor. Bu dağın tarihi açıdan da önemi vardır, arapların Azerbaycana saldırıları zamanı, o dönem Azerbaycan topraklarında olan Alban devletinin hakimi Cavanşir, Niyal dağının kuzey eteklerinde kamp kurdu. Dağın kuzeyinde Cavanşir kalesi adlanan bir kale de vardır ve kalenin kalıntıları günümüze kadar kalmaktadır.
Doğu tarafda “Gaban” dağı mevcuttur, sabhlar güneş, akşamlar ay bu dağın arkasından doğar.
Batı tarafda, Girdman ırmağının kıyısında “Gümüş Kale” dağı vardır. Bu dağ güneş doğduğundan batana kadar günrşin ışığı ile gümüş gibi parlıyor ve bu yüzden dağa Gümüş Kale ismi verlmiştir. Gümüş Kalenin her tarafı duvar gibi kayalıktan oluşmuş ve bu dağın zirvesine çıkmak çok zordur. Ama dağın eteğınde yerleşen dereleri eski zamanlrda kaçakcıların sığnak yeri olmuştur.
Kara Bel, Gümüş Kaleye bitişık ve Girdman ırmağı boyü çekilmiş başka bir dağdır. Bu dağ yazlık yeri olduğu için ve eteklerinde olan orman ve ekin yerlerine göre çok önemlidir.
“Fit” dağı da Lahıç kasabası etrafında, zirvesi deniz seviyesinden 1810 metr yüksekte olan diğer mühteşem dağlardandır. Bu dağda askeri açıdan çok önemli olan bir kale var. Bu kale bir zamanlar Şirvanşahların ikamet yerleri ve korunma kalesi olmuştur. Kalenin etrafında taştan yapılmış bir set var ve setin kalıkları hala kalmaktadır. Fit dağının tepesinden Niyal dağının tepesine giden bir araba yolunun kalıkları da burada geniş bir yolun olduğundan haber veriyor. A. Fituni isimli bir araştırmacının yazmış olduğu “Şirvan`ın Son Başkenti” ismli makalesinde şöyle geçiyor: 1795 yılında İran şahı Ağa Muhammet Şah Kaçar, Gürcüstana, Muğana, Talışa ve Şirvana saldırısı zamanı, Şirvanşah Mustafa kendi yakınları ile Fit dağındakı kalede sığınmıştır.313
Lahıç çevresinde “Kuzu döşü”, “Çemen Darvaza”, “Səbətkeçməz” gibi diğer büyük dağlar da vardır.
Tarihi
Bu kasabada mevcut olan tarihi eserlere göre kasabanın daha önceki yüzyıllara ait olduğunu söyleyebiliriz. Bazı tarihi kaynaklarda kasabanın yarandığı tarih milattan önce, bazı kaynaklarda ise orta esrler olduğu yazıyor.314
Lahıç kasabasının ait olduğu İsmayıllı ili Azerbaycan`ın diğer kuzey bölgesindeki şehirleri gibi, Azerbaycan`da kurulmuş Albaniya devletinin toprakları idi. Albaniya devleti milattan once kurulmuş bir devlet idi ve bu devletin başkenti 1-5 yüzyıllar arası, İsmayıllıya yakın olan Gebele kenti olmuştur. Buna esasen tarihcilerin bazıları Lahıçın yapılması tarihini 3-4 y.y. bazıları ise 6-7y.y. olduğu kanaatındalar.315 Ama bu kasabadan bulunmuş olan tarihi kalıntılar kasabanın milattan once yaşayış yeri olduğundan haber veriyor.
6 y.y. sonu ve 7 y.y. başlanması döneminde Azerbaycan`ın kuzeyinde Mehraniler devletinin güçlenmesi ile Girdman vilayetinin önemi arttı ve Azerbaycan`ın siyasi hayatında çok önemli olaylar yaşandı. Hemin dönemde Lahıç da bölgedeki diğer şehirler gibi gelişti ve askeri savunma için uyğun olduğu için askeri bir kaleye dönüştü.
Kasabanın diğer bir tarihi önemi, Girdman devletinin hakimi, Cavanşır`e ait, Cavanşir kalesi ya Girdman kalesinin Lahıç yakınlığında olmasıdır.
Lahıç`ın daha bir tarihi değeri, büyük Sasani devletinin padışahı olmuş, I Hosrovun mezarının burda olması hakta söylenilen iddialardır ve yerli halk bu iddiayı doğruluyorlar. Muhammet Hasan Efendiyev isimli bir araştırmacı uzun süre Lahıç kasabasında kalmış ve öğretmenlik yapmış ve orada bulunduğu sürede Lahıç hakkında bir makale yazmıştır. Makalede şöyle geçiyor: “Sasani padışahı I Key Hosrov İran-Turan savaşında yorulmuş, hakimiyetten uzaklaşarak, Lahiç isimli bir yere gitmiş ve ömrünün sonuna kadar orada kalmıştır”. Araştırmacı bundan başka Lahıçdakı mezarın Hosrovun mezarı olduğu fikrini de doğruluyor ve yazıyor: “ bu mezar I Key Hosrovundur ama kabir taşı eskidigi için başka taşla değiştirilmiştir”.316
Diğer bir tarihci Minurski, Lahiç hakkında değerli bilgiler sunmuşdur. O, islam tarihcileri ve coğrafyacılarının eserlerine istinaden kendinin yazmış olduğu “Tarihi-Şirvan ve Derbent” kitabında Lahiç hakkında bazı ilginc yazılar yazmıştır. Lahiç hakta genel bir bilgi olarak şöyle yazmıştır: “Girdman ırmağının yukarısında yelşen ve eski Lizanla aynı olan Lahiç, Sasani devletinin üzerinde hükümet sürdüğü emirliklerden biri idi. Ama bizim (Minurski`nin) bahsettigimiz zamanda, Şirvanşahlar devletinin bir parçası olarak geçiyor. Aslında bu bölge Ebu Tahir ibn Yezit zamanında yaşayan bir hakimin ailesinin elinde idi ve onun döneminde çok önemli bölge olarak tanınıyordu. Ebu Tahir hakimiyete gelene kadar Lizan Şirvanın bir bölgesi idi ama bu bölgeni idare etmek için özel hakimler seçiliyordu.317
Minursikinin verdigi diğer bir bilgide şöyle geçiyor: Şeybanilerden olan Şirvanşahlardan biri Ebu Tahir Yezit ibn Muhammet 917 miladi yılında Şirvanı ele geçirdi. Ondan sonra oğulları Heysem bin Halıt Şirvanda ve onun kardeşi Muhammet ibn Yezit Lizanda hakim oldu. Heysem Şirvanşah, kardeşi Lizanşah lakabi aldılar. Bir sure sonra Yezit vefat ettikten sonra oğlu Muhammet ibn Yeizit onun yerine geçti ve uzun süren hakimyeti zamanı daha yüksek makamlara ulaşmakla çok meşhur oldu. Minurski ismi geçen kitabında bu hakta detaylı bilgiler vermiştir.318
Bundan başğa Lahıç`ın yerleştiği alan coğrafu durumundan dolayı etrafında olan alanlara gore merkezilik rolü oynamıştır. Yukarıda söylediğimiz gibi Lahiçta yedi büyük sokak var ve bu sokaklar hala kalmaktadır. Kasaba iki bölümden ibarettir güney tarafta beş mahalle, kuzey tarafta iki mahalle var ve Lülo irmağı, iki kabristan bu mahelleleri bir-birinden ayırıyor.319 Lahiçtakı mahllelerin isimleri Aragird, Piştde, Bedevan, Moradan, Ağalı, Zevero ve Ziyalılar mahellesidir.
Bu mahelleler arasında olan sokakların isimleri ise Dolanbaç küçe, Şah küçe, Birinci küçe, Çehar küce, Aşağı Çehar küçe, Eğri küçe, Zeverodur.
Lahıçta olan yedi camiden ikisi zamanla dağıldığı için cami olarak kullanılmıyor. Onlardan biri Lahıç`ın giriş kısmında olan camidir ve bu cami şimdi müze olarak kullanılıyor. Caminin içerisinde Lahıç tarihi, kültürü ve toplumuna ait olan eşyalar vardır. En önemli olan ise Lahıçta olan camilerden birinin yalnız bayanlara ait olmasıdır ve bu camiye erkeklerin girişi yasaktır.
Bedöyün (1791), Zevero (1805), Ağolu (1914), Hacı Abbas camisi binaları Lahıçta olan eski camilerdendir ve bu camilerin her biri ait olduğu sokak ve ya mahellenin ismi ile aynıdır.
Lahıçta tarihi binalardan sayılan Hacı Paşanın evi Girdiman ırmağının kıyısındadır. 18 yüzyılda yapılan bu evin üç katı, 72 odası vardır. Bu ev on dört sene boyunca meşhur mimarların çalışması ile yapıldı ve iki giriş kapısı vardır. Yukarıda ismi geçen Bedöyün camisi de bu evin sahibi Hacı Paşa tarafından yaptırılmış, bu cami de Girdman ırmağının sol kıyısındadır. Halk arasında bu bunanın ismi Hacılar bahçeci olarak geçiyor. Manaf Süleymanov Lahıç hakkında yazdığı kitabında bu kasabanın bütün sokak, meydan, mahelle, cami, dükkan ve evleri hakta çok detaylı bilgiler vermiştir.320
Kasaba halkı kendi inançlarına gore ziyaret yerlerine çok önem veriyorlar. Lahıç kasabası ve çevresinde bir kaç ziyaret yerleri vardır ve bunlardan biri yukarıda ismi geçen Hazret Baba ziyaretgahıdır. Kasaba içerisinde olanlardan Seyyidan, Yekdar, Muradan ziyaretgahları da halk için çok önemli ziyaretgahdır. Bunlar arasında en meşhuru Seyyidan ziyaretgahidır.321
Lahıçda tarihciler, araştırmacılar ve turistlerin ilgisini çeken özelliklerden biri şehirin kendisine has mimarisi ve şehircilik pilanın olmasıdır. Kasabanın bütün binaları Girdman ırmağının taşlarından ve etrafta olan ormandakı ağaçların tahtalarından yapılmasıdır. Evler bir birinin yanında ve bitişik halda yapılmıştır. Mühammet Hasan Efendiyev kendi makalesinde 19 ve 20 yüzyıllara ait binalar hakkında şöyle yazmış: Iramk taşlarından yapılmış Lahıç evleri iki ya üç kattan ibarettir. Evlerin bahçesi çok büyük değil ve bahçenin bir kısmını evlerin balkonu kapsıyor, bazı balkonlarda fırın da yapılmıştır.322 Bahçede büyük giriş kapısı ve kapının ortasında küçük bir tahta kapı da yapılmıştır. Çok büyük olmayan bahçelerde meyve ağaçları ve sebzeler yetirştirilir.323
Lahıçlar müselman oldukları için mimarilik ve şehcilik işinde bunu göstermiştirler. Her mahellede bir cami ve caminin önüde bir meydan yapılmıştır. Bu meydanlar dini ve diğer büyük törenler ve halkın önemli durumlarda toplantı geçirmeleri için yapılmıştır.
Şehircilik özellikleriden biri de onun sokaklarıdır. Meydan ve sokakların hepsi ırmak taşları ile döşetilmiştir. Kasaba mimarisini özelliklerinden bir de burda yapılmış kanalzasiyon hattıdır ve bu kanalzasiyonun yapıldığı tahirin daha eski yüzyıllara ait plunduğu söyleniliyor. Bazı araştırmacılar sekizyüz sene once, bazıları bin beşyüz sene once yapıldığını iddia ediyor. Bu kasabanın kanalzasyonu dünyanın yaplmış ilk kanazasoyunu ya da ilk kanalzasyonlarından biridir. Bütün evler ve hamamların suyu bu kanalzasyonla Girdman ırmağına akıtılıyor. Halk bu kanalzasoyunu “Kürebent” adlandırıyor. Kürebentler de ırmak taşlarından yapılmış ve bugüne kadar bir kes bile bozulmamış ve suyunun önü kapanmamıştır. Kasabada olan taş kılıfı ve kanalsazyon bu kasabayı sel tehlikesinden de korumuş oluyor.
Halk
Lahıç halkı Azerbaycana gelmiş Tatlardandır ve onların bölgeye göçleri 6 yüzyıldan başlamıştır. Kafkasya dağlarınadek topraklarını genişlendirmiş Sasani şahları kuzey topraklarında kendi güçlerini artırmak için İran içerisinden bazı kavimleri kuzeye aktardı. Azerbaycan tarihinde bu hakta yazıyor: 5 yüzyılda Sasani devleti kuzey topraklarını düşmenden korumak için bir set çekti Albaniyalı tarihcinin söylediğine gore bu set Kafkasiya daglarından Doğu (Hazar) denizinedek yapılmıştır. Sasani şahları ayrıca kendi güvenliklerini korumak için bazı bölgelere İrandilli tayfaları getirdiler. Bu tayfaların çogu İran`ın kuzey bölgesindeki (Teberistan) Deylem`den getirildi. Şimdiki Azerbaycan toprakları olan Abşeron yarımadasından Derbent`e kadar Hazar denizinin kıyısı boyu bu tayfaları yerleştirdiler. Bu tayfadan kalan halk bu gün de Tat adı ile Hazar kıyısı bölgeler ve Azerbaycan içerisindeki bazı illerde yaşamaktadırlar.324
Lahıç`lar kendilerini sadece Lahıç olarak tanıtsalar da onların hemin Tatlardan olma ihtimalı büyüktür. Bazı tarihciler ise İrandakı Lahicandan geldiklerini iddia ediyor.
Dil
Lahıcların konuştukları dil Tat tayfasının dili ile aynıdır. Bu şive Tat dilinin bir şivesi olmakla Hind-Avrupa dil grupuna ait olan Fars dilinin bir lehcesidir. Lahçların dili hakta Gülsüm Hüseyinova ismli bir araştırmacı Yüksek Lisans tezi hazırlamakla bilim dünyasına faydalı olacak bir tez yazmış ve önemli bilgiler sunmuştur.
Gülsüm Hüseyinova`nın yazdığına göre Miller V. isimli bir dilbilimci Tat dili üzerinde araşırmalar yapmış ve Tat dilinin Azerbaycanda tek lehce değil, şehirden şehire hatta köyden köye farkı olan bir lehce olarak yazmıştır.325
Gülsüm Hüseyinova tezinde Grunberg A. adlı başka bir dilçinin fikirlerini yazıyor. Grunberg Azerbaycan Tatlarının lehcelerinin sınırlarını bölge ve halkın mezhebine göre ayırıyor ve aşağıdakı ayrıntıları yapmıştır.
-
Kuzey ağzı (sünniler)- Guba, Deveci (Şabran), Konakkent illeri ve Hızı ilinin Kızıl Kazma köyünün ağzı.
-
Orta (merkezi) ağızlar (şiiler)- Hızı ilinin Erusgüş, Dağ Kuşcu köylerinin ağzı.
-
Güney ağzı (şiiler)- Hızı ve Siyezen ilinin diğer köylerinin ağzı.
Gülsüm Hüseyinova`nın yazdığına göre, Azerbaycanlı dilbilimci M. Hacıyev yukarıdakı bu bölünmeyi kabul etmiş ve üçüncü bölümdeki güney ağzına Abşeron`dakı Balahanı, Surahanı, Lahıç ve Şamahı iline ait Melhem koylerinin ağızlarını da eklemiştir.
Lahıç ağzının diğer Tat ağızları ile farklı olduğunu söyleyen ilk dilbilimci Miller V. idi ve bu nedenle Lahıç halkının ağzını Lahıç`ca diğer Tatlar`ın konuştukları ağzı ise Tat`ca adlandırmışdırlar. Aslında Lahıç`ca adlanan bu şive, Tatca`nın bir ağzı olsa da gramer bakımından diğer Tatlarının ağzı ile farklanıyor.
Lahıçca`da bazı kelimeler, eklemler ve sesliler türkceden alınmış ve bir çok Azerbaycan türkcesine ait olan özellikleri vardır.
Lahıç halkının hepsi Azerbaycan türkcesini resmi dil olarak biliyor ve Azerbaycan türkcesinde eğitim alıyorlar. Eğitimsiz insanlar bile Azerbaycan türkcesini iyi şekilde konuşabiliyorlar.326
Eski zamanlarda diğer doğu halkları gibi lahiçlar da ilk eğitimlerini mollahaneler adlanan dini okullarda alıyordular. Mollahanelerde ilk olarak Kuran ve Çerekeyi okuyordular. Eğitimine devam etmek isteğinde olanların başka yerlere gitmek imkanları vardı ve bunun için en sık gittikleri yer Horasan, Necef Eşref, Isfahan ve diğer büyük şehirler oluyordu. Onlar bu büyük şehirlerin okullarında Dogu felsefesi, Dünya tarihi, Din ve Mezhebi öğreniyor ve kendi vatanlarına dönüyordular.
Nihayet 1888 yılında Lahiçta ilk devlet okulu kuruldu ve Semet bey isimli şahis bu okulun müdürü seçildi, bir sene sonra onun yerine seçilmiş Muhammet Hasan Efendiyev uzun süre bu okulda eğtim vermeğe devam etti.Ondan sonra bir çok öğretmenler bu okulda eğitim verdiler.327 Şimdi Lahıç kasabasında iki devlet okulu var.
Bu kasabada yetişmiş bir çok bilim adamı ve aydınlar vardır.
Kültür
Lahiç, insanların yaşadıkları eski mekanlardan biri olduğu için kednine has gelenekleri vardır ve bu gelenekler İslami geleneklerle yerli hakın geleneklerinin karışığıdır. İslam dini, Azerbaycanda yayıldığı zamandan itibaren Lahiç halkı da İslamı kabul etmiş ya da İran`dakı Lahican ilinden geldikleri iddiasını kabul edersek bu topraklara müsülman olarak gelmişlerdir. Lahıç halkının mezhebi Caferi Şiileridir. Onların şii olma tarihi hakta elmizde bir kaynak yoktur. Şirvanşahlar devletine ait arazilerde halkın büyük kısmı sünni mezhep olsalar da Lahiç gibi coğrafi bakımdan kenarda kalımış ama her türlü savunmaya malik olan bir halkın nasıl ve hangi sebeple Şii oldukları belli degil. Yükarıda söyledigimiz gibi Caferi Şiisi olan Lahıçlar, İslama ait bütün dini gelenekler ve törenleri yaşatmıştırlar. XX y.y. başı, Sovyetlerin Azerbaycandakı hakimiyyet yıllarınadek Lahiç halkı, İslama ait gelenek ve törenleri geniş şekilde icra ediyordular.
Lahıçın Şii mezhepli müsülman halkı Peyğamber`in Ehli-beyti olan 12 İmam hürmetine Muharrem ve Sefer aylarını İmam Hüseyin (a) ve Kerbela şehitleri için yas töreni geçiriyorlar. Bu tören Muharrem ayının ilk günü başlıyor ve Aşura gününedek her gün halk, camilerde toplanıb ağıt ve rövze okuyordular. Cami ve sokaklarda eza tutuyor ve simülasyon oyunu canlandırıyordular. Bayanlar önü torla kapatılmış balkonlarda oturub izliyor ve böylece yas törenine katılmış oluyordular. İlk on günün törenleri böylece geçiyor ve Aşuradan sonra kırk gün böyunca camilerde toplaşıb nevhe okuyor, zengin insanlar İmamların adına ehsan veriyordular. Muharrem ve Sefer aylarında Azerbaycan`ın diğer bölgelerinde olan insanlar gibi Lahıçlar da düğün törenleri ve ya her hangi bayram ve kutlamalar yapmıyorlar. Manaf Süleymanov Lahiçlar kitabında Muharremlik töreni hakta daha detaylı bilgiler vermiştir.328
Lahıç halkı geçmişten günümüzedek dini ve kendi geleneklerine ait kutlamalar geçiriyor ve bu kutlamalar onlar için oldukca önemlidir. Bu halk müsülman oldukları için önemli olan kutlamalardan bir de Ramazan ayıdır. Diğer dünya müsülmanları gibi Lahiçlar da Ramazan ayının evvelinden sonunadek oruç tutuyorlar. Eski zamanlarda, sabahları horos banlayan zaman her kes uykudan uyanıyor ve her evden azan sesleri yükseliyor ve bununla oruç başlıyordu. Halkın büyük kısmı öğlen zamanı namaz kılmak için camilere gidiyordular. Kuran okumayı bilenler iftara 3 saat kalanadek Kuranlarını götürüb yakındakı camiye gidiyor ve her gün Kuranın bir cüzünü okumakla bir ay müddetinde Kuranın tamamını okuyub bitiriyordular. Lakin bu gelenek günümüzde eskisi gibi yayğın değildir. Ramazan bayaramı Lahıç halkı için en önemli bayramlardan biri olmuş, bu gün de önem taşımaktadır. Bu bayramda halk bir birinin evine gidiyor, bayramlarını kutluyor “Oruc namazınız kabul olsun” diyorlar.
Dini ve önemli bayramlardan biri de Kurban bayramıdır. Bu bayram için halk bir-iki ay onceden hazırlık yapıyor, imkanı olan her aile bir-iki ay öncesinden kurbanlık koç alıyor ve kendileri besliyordular. Kurban bayramına kaç gün kala Lahıçta koyun sesi daha çok kulağa geliyordu. Bayrama yakın günlerde kurbanlık hayvanın başına, yüzüne ve kuyruğuna kına yakıyor, bayramdan bir gün önce ona şeker ya kıtlama şeker yediriyor, gözlerine sürme çekiyor, Seyyitler ziyaretgahına götürüyor ve etrafına dolandırıyordular. Bu töreni yerine getiren halkın hepsi ziyaret yerine gittikleri için kuyrukta beklemeli oluyordular. Halk için çok önemli olan bu ziyaret yerinin üzerinde eskiden günümüzedek her bayramda ateş yakıyorlar. Bu bayramda kasabada üç-dörtyüz çivarında kurbanlık kesiliyor, zenginler iki-üç hayvan kesib fakirlere dağıtıyorlar. Bayram günü kasabada her evden kebap dumanı ve kokusu geliyor. Bayram iki gün sürüyor ve halk bir-birinin evine gedib “Kurbanınız kabul olsun” deyerek bayramlaşıyorlar. Bu iki bayram Lahıç halkı için bugün de önemlidir.
Daha bir dini bayram Hz. Muhammet (s) doğum günüdür. Bu bayaram bu gün de Lahıçlılar tarafından kutlanılmaktadır. Bu bayramda yetim çocuklara, fakirlere, eşi olmayan bayanlara ve tek başına kalmış yaşlılara maddi yardımlar yapılıyor. Çocuklar okullarda bu parçayı okuyorlar:
Mevlut oldu, bayramdır bu gün,
Güneş doğdu öz şafakını
Her tarafa saçtı bu gün...
Halkın daha önemli ve geleneksel byramlarından biri Nevruz bayramıdır. Asl bayrama dört hafta kala başlayan Nevruz bayramı haftanın Çarşamba günleri kutlanıyor. Her Çarşamba günü sabah büyük bir ateş yakılıyor, sütlü pilav yapılıyor ve her kes, özellikle çocuklar ateşin etrafında o pilavdan yiyorlar.
Bu ateşin büyklüyü o kadar çok ki, alevleri kasabanın her tarafından gözüküyor. Halk yanan ateşin üzerinden atlıyor, sağlık, bol rızk ve bereket için dua ediyorlar.
Çarşamda akşam Lahıçlıların hepsi kendi evlerinin balkonunda ateş yakıyor ve karanlık gecede kenardan kasabaya baktıkta çok güzel bir görüntü ortaya çıkıyor. Bayram günü de bu tören tekrarlanıyor.329
Düğün törenleri de Lahıçlara has şekilde geçiyor.
Yukarıda hakkında yazdığımız bütün törenler, bayramlar eskisi kadar geniş şekilde olmasa da, bugün Azerbaycanın diğer bölgelerinde olduğu gibi Lahıçta da devam etmektedir.
Zanaat
Lahıç kasabası dağlık bölgede yer aldığı için, kasabanın coğrafisi burada ekincilik yapmağa engel oluyor. Bu nedenle halk ekmek parası kazanmak için çeşitli zanaatla meşğul oluyorlardı.
Çok eski zamanlardan son yüzyıllara kadar Lahıç, zanaat bakımından çok önemli merkezlerden biri olmuştur. Bu nedenle Orta asırlarda bu kasaba kendinin altın devrini yaşamıştır. Orta asırlarda burda hazırlanmış elişleri Azerbaycan sınırlarından kenarda bile tanınıyor ve satılıyordu. Tacirler Girdman ırmağının kıyısı ve ya Şamahı ilinin dağlık yolları ile Lahıcın el sanat işlerini alıyor ve farklı pazarlarda satıyordular.
Lahiç`da çok sayıda zanaat çeşiti olduğu için sokakların hepsinde sanatcı atölyesi ve dükkanlar vardı ve şimdiye kadar bu dükkanların bazıları kalmaktadır. Lahıç`ın ürünleri hem kalite, hem de miktar itibariyle o devrin merkezi şehirlerinde üretilen məhsullardan geri kalmıyordu. Diğer şehirlerdeki sanatların, hemen-hemen, tüm çeşitleri burada mevcut idi.330 414 Lahıç bakırcılık sanatı en gelişmiş sanatlardan biri olarak dünyanın hiç bir yerinde Lahıçta olduğu kadar yayğşn değildi. Lahıç bakırcıları dünyanın diğer yerlerindeki bakırcılara örnek idiler ve Lahıç bakırcılarından bu sanatın inceliklerini öğreniyordular.
Bakü, Tiflis, Gedebey, Borçalı, Zengezur ve diğer büyük şehirlerden olan zengin tacirler bakır mayınlarından ham madeleri alıb, Lahıca gönderiyordular. Yurt dışı ülkelerinden İstanbul, Haleb, İngiltere, Habeşistan ve diğer büyük şehirlerden de bakır ham mal olarak getirlir ve Lahıçta imal ediliyordu. Bakırçılar tacirlerden aldıkları bu ham malın karşılığı olarak bakır ürünlerinden veriyor, tacirler de ulusal pazarlarda satıyor, kar ediyordular. Lahıç ürünleri o kadar meşhurdu ki, bazen bakır ürünü alan tacirler arasında rekabet yaşanıyordu.
18-19 y.y.da Lahıç ustalarının yaptıkları ürünler Orta Asiya, Türkiye, Dağıstan, Ermenistan, Gürcüstan, İran ve diğer ülkelerde meşhur idi. Bu ürünler karışık ve inçe nakışlarla bezetiliyordu.331 Zanaatcılar ve esnaf ham bakırı eritiyor, özel yapılmış kalıplara döküyor ve onu yumuşatmak için başka maddeler de ekliyordular.
Eski zamanlardan 19 y.y. sonunadek Lahıç kasabasında ikiyüze yakın atölye ve dükkanın olduğu hakta bilgiler var.332 Bu dükkanların çoğu bakırcılara aitti. Baçırcılık atölyesi makina ve cihazlar bakımında donatılmış halde idi. Bu atölyede koyulmuş cihazlar kedni devri için yüksek kalitede idi. Bakırçılık cihaz ve makineleri de Lahıçta yapılıyordu. Bakırcı atölyelerinde usta ile birlikte, çekiç vurmak için bir kaç öğrenci de çalışıyordu. Çalışanların her biri kendi işlerini çok iyi şekilde biliyordular. Bakırdan yapılmış kabları kalaylamakla gümüş rengine getiriyordular. Kalaycılık da kendisi bir sanat olarak son yıllara kadar devam etmekte idi.333
Bakır kablar, sağlık bakımından çok iyi olduğu için halk bu kabları çok alıyor ve bu nedenle fiyatları önceki yüzyıllarda daha pahalı idi. Ama son yüzyılda çeşitli materyallardan kablar yapıldığı için bakır kablarin satışı azaldı ve fiyatları ucuzlaştı.
Bu gün Lahıç kasabasında bir kaç bakırçı dükkanı kalmaktadır ve bu sanatı devam eden ustalar vardır ve ustalar halk arasında çok sayğın insanlardandır.
Demircilik de Lahıç kasabasında gelişmiş sanat çeşitlerinden biri idi. Lahıç demircilerinin yaptıkları eşyalar ekincilik ve hayvançılık için gerekli olan nal, çivi, bel ve diğer eşyalar idi. Lahıç ustalarının el yetenekleri kalite bakımından diğer yerlerin ustalarının işinden daha iyi idi. Demircilik sanatı da Lahıçta hala faaliyettedir.
Eski dönemlerden günümüzedek Lahıçta tabakçılık, ayakksbıcılık, tuhafiye, saraciyelik, oyma sanatı, kalayçılık, seramik, terzilik ve b. doksana yakın sanat çeşiti geniş şekilde yayğınlaşmıştır.
Azerbaycan`ın diğer bölgelerinde olduğu gibi, örücülük ve marangözluk sanatı Lahıçta en çok bayanlara ait sanat olarak yapılıyordu. Hat sanatı ve kuyumculukta geniş yayılmış sant nevlerindendi. Manaf Süleymanov Lahıcta olan sanat çeşitleri hakta kendi kitabında daha detaylı bilgiler vermiştir.334
Lahıç bu özellikleri ile kasaba değil şehir gibi tanınıyordu. Muhammet Hasan Efendiyevin söylediğine göre Lahıç önce büyük şehirdi ve burada her çeşit sanat ve elişleri için büyük pazar vardı ama sonralar bu pazarlar dağıtıldı.335
Silah yapma sanatı da daha eski zamanlardan Lahıçta yayğındı. Orta asrlarda hancer ve kılıç en çok Lahıçta yapılıyordu ve bu silahlar etraf bölgelerde meşhur idi. Lahiç ustalarının özel şekilde hazırladıkları polat setrlik ve kalite bakımından Şam poladı ile hiç fark etmiyordu. Ustaların yaptıkları kılıçların tutacağı bazen altun ya gümüş suyu ile özel bir tarzda yapılıyor, pahalı fiyata satılıyordu ve yalnız zenginler bu tür kılıçları albiliyordular.
19 yüzyıldan itibaren Lahıçda ateşli silahlar yapılmağa başladı ve Lahıçlılar bu işleri ile de meşhur oldular. Sonrakı senelerde Rusiyanının silah yapan fabrikaları bile Lahıç ustalarından örnek aldılar ve Rus-İran savaşında bu silahları kullandılar. Lahıçta yapılan silahlar İran, Dağıstan devletleri, Şeki, Guba, Bakü, Karabağ vilayetlerine de satılıyordu. Ama 20 yüzyılın başlarında Rusiyada büyük silah fabrikalarının yapılması ve Rus çarının Azerbaycana günvensizliği nedeni ile Lahıçta ateşli silah yapımı kısıtlandı. Bütün bunlara rağmen bu sanat Lahiçta tam olarak aradan gitmedi.
1918 yılında ermeniler Azerbaycana hücum edib müsülmanları katli-am ettikleri zaman silaha ihtiyac duyulduğunda Lahiç ustaları top yaptılar. Bu silahın yardımı ile ermeniler geri oturdular ve böylece Lahıç kasabası ve etrafındakı köyler düşmenden korunabildiler.
Azerbaycan Sovyetler birliğine girdikten sonra Lahıçta bazı sanat çeşitlerinin yapımına son verildi ve Lahıçlıların çoğu işsiz kaldıkları için kendi yerlerini terkedib başka yerlere gittiler, bu da Lahıç kasabasının nüfusunun azlmasına sebep oldu.
Lahıç bütün bu özellikleri ile her kesin ilgisini çekiyor ve bu nedenle her yıl binlerce Azerbaycan içerisi ve yurt dışından türistler bu güzel mekana geliyorlar. Turistlere hızmet için Lahıç kasabasında hotel ve resoranlar var ve tursitler burada dinlenmek için her türlü şartlar hazırlanmıştır. Lahıç bu özellikleri, tarihi geçmişi ve kendisinde bulundurduğu tarihi eserler nedeniyle tarihi bir koruk olarak devlette kayıt olunmuştur.
Makaleyi Lahiç dilinde yazılmış bir şiir parçası ile bitirmeği uyğun gördük.
İn vatanmon vatanhona şahi,
İna misli, töyi ni, vallahi!
Ba ru dünya ye gushe cenneti in,
Hudo-halqa bemun kəriməti in.
Çeviri
Bu vatanımız, vatanların şahı,
Ey benzerini Allah vermeyen.
Dünya üzerinde Cennetin bir parçasıdır,
Tanrı kendi kerameti ile bu halkı yaratmış.
Do'stlaringiz bilan baham: |