T. C. Bartin üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ TÜrk diLİ ve edebiyati anabiLİm dali yeni TÜrk edebiyati biLİm dali 2000-2010 arasi küÇÜrek öYKÜde postmodern izler yüksek lisans tezi hazirlayan tezcan kurt danişMan prof

Serin Serviler 
(s. 25)
 
başlıklı anlatıda, anlatı kişilerinden biri olan 
“Genç kız 
gözlerini ayırmadan delikanlının gözlerinden, elleri avuçlarında, serviler kadar serin, 
bülbüller kadar şen konuş(
ur
).”
denilirken Leyla ve Mecnun hikâyesine bir atıf da 
yapılmıştır. Zira bu hikâyeye göre, ailesi Mecnun’u Kâbe’ye götürüp bu aşk belasından 
kurtulması için dua etmesini istemektedir. İnanışa göre âşıkların duaları kabul olduğu 
için Mecnun’un da ailenin istediği duanın tersini yapması, “Allah’ım benim aşk acımı 
artır.” şeklindeki duası kabul olur. Dolayısıyla genç kızın yaptığı dua ile Leyla ve 
Mecnun hikâyesinde Mecnun yaptığı dua arasında bir benzerlik söz konusudur. Yazar 
bu anlatıya Leyla ve Mecnun hikâyesini montajlamıştır. 
Yüzünü Unutan Adam 
(s. 29)
 
başlıklı anlatısında,
y
üzünü yani suretini arayan 
anlatı kişisi, belirli bir zaman siretinin yani iç dünyasının, karakterinin yok olduğunu 
görür ve yere düşerek ölür. Mehmet Harmancı’nın bu anlatısı, Mehmet Eroğlu’nun 
1989 yılında yayınlanan 
Adını Unutan Adam
adlı eseriyle konu bakımından benzerdir. 
Yüzünü Unutan Adam
’da anlatı kişisi 20 yıl boyunca yüzünün peşinden giderken, Adını 
Unutan Adam’daki anlatı kişisi ise 18 yıl boyunca adının peşinden gitmektedir. 
Dolayısıyla bu anlatı, montaj tekniği kullanılarak oluşturulmuştur. 

---

123 
Biz de Ali’yi Severiz Hem de Nasıl 
(s. 37) başlıklı anlatıya yazar, 
“Yemen 
ellerinden beri gelirken/ Turnalar Ali’yi görmediniz mi?” 
epigrafıyla başlamıştır. 
Yazar, epigrafı oluşturan mısraların sonuna parantez içinde sadece (Türkü) kelimesini 
yazmıştır; ancak, bu mısralar Şah Hatayi’nindir (http://forum.memurlar.net). Burada 
Mehmet Harmancı, Şah Hatayi’nin ismini vermeden onun Türküsünden bir alıntı yani 
montaj yapmıştır. 
 
Anlatının devamında 
“Hz. Ali’nin Hayber kapısı’nı omuzladığında kapının 
tokmağının çıkardığı şıngırtıyı duyuyorum!”
ifadelerinde tarihsel bir konu olan Hayber 
Kalesi’nin fethi sırasında Hz. Ali’nin kalenin kapısını omuzlayarak hendeğin üzerine 
koyması ve akabinde kapıdan köprü yapması olayı montaj tekniği kullanılarak 
anlatılmıştır. 
Günah Kokusu (s. 45)
başlıklı anlatıda Hz. Âdem’in cennetten kovulması 
olayına göndermede bulunulmaktadır. Hıristiyan teolojisinde yasak elma, İslamiyet’te 
yasak meyve olarak adlandırılan ve Hz. Âdem’in bu yasak elmadan yedikten sonra 
dünyaya kovulma hikâyesi bu anlatıya Günah Kokusu adıyla monte edilmiştir. 
“Öldüğünde katil kardeş Kabil’den onun da kargadan öğrendiği teknikle âdemoğulları 
onu gömmeye niyetlenmişti ama ne mümkün.” 
ifadesinden kardeşi Habil’i öldürdükten 
sonra Kabil’in onu nasıl gömeceğine dair bilgiyi kargadan öğrendiği dile 
getirilmektedir. Kabil’in Habil’i öldürdükten sonra Allah’ın bir kargayı göndermesi ve 
karganın onların cesedi nasıl gömeceklerini öğretmesi hikâyesi Maide Suresi 31. ayette 
“Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için 
yeri eşeleyen bir karga gönderdi. ‘Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da 
kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?’ dedi. Artık pişmanlık duyanlardan 
olmuştu.”
(DİB, 2012, 111) şeklinde yer almaktadır. Maide Suresi’nin 31. Ayeti bu 
anlatıya montaj tekniği kullanılarak monte edilmiştir.
Kentsel Dönüşüm ya da “Tevbeten Nasuha…”
(s. 49) adlı anlatının başlığındaki 
“Tevbeten Nasuha” 
ifadesi doğrudan Kur’an-ı Kerim’in Tahrim Suresi’nin 
“Yâ 
eyyuhâllezîne âmenû tûbûilâllâhi tevbetennasûhâ
(…)
” 
yani
“Ey âmenû olanlar 
(Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Allah’a Nasuh Tövbesi ile tövbe edin!”
(DİB, 2012, 560) 
şeklindeki 8. ayetine göndermede bulunmaktadır. Yani anlatının başlığının kendisi 
montajdır. Abdülkadir Gölpınarlı’nın bu ayetin mealinde ifade ettiğine göre, 
“Allah, 
insan samimiyetle tövbe ettiği zaman halis bir tövbe ile Allah onun kötülüklerini Öbür 
Dünya’da örter ve ırmakların aktığı Cennete ulaştırır” 
(http://www.kuranmeali.org)
.
Ayette anlatılan bu durum günümüzdeki kentselleşmeye uyarlanmıştır. Anlatı kişisi 

---

124 
“(…) mekânların yıkıldığını, günah işlediği yerlerin harap olduğunu gördükçe.”
kıyamet alametlerinden biri olan kentlerdeki çok katlı binaların içinde yapılan/ işlenen 
günahlarla birlikte yıkıldığını, dolayısıyla da kendi yaptığı tövbesinin kabul olduğunu 
düşünmektedir. Dolayısıyla Tahrim Suresi’nin 8. ayeti montaj tekniğiyle bu anlatıda 
kullanılmıştır. 
Aşk
(s. 63) başlıklı anlatı, 
“her şeyimi unuttum Adından gayrı.”
bir cümle ve beş 
kelimeden oluşmaktadır. Burada “
A
” harfi, 
“İlâhi aşk’ı belirgin kılmak için.”
(Deveci, 
2013, 2918) büyük ve koyu bir şekilde yazılmıştır. Diğer ifadeyle yazar, 
“A”
harfini bu 
şekilde yazarak Allah'a işaret etmiş ve bunu yaparken de montaj tekniğinden 
yararlanmıştır. 
Hızır Bulundu
(s. 85) başlıklı anlatı, iki cümle ve toplamda beş kelimeden 
oluşmaktadır: 
“Bastığın yer yeşeriyor. Hızır sensin”.
Burada geçen 
Hızır,
ölümsüzlük 
suyunu ve İlyas’la birlikte içerek ölümsüz olduğuna inanılan, her sene mayısın altısında 
Hz. İlyas’la bir araya geldikleri düşünülen ve en dar zamanlarında insanlara yardım 
eden Hz. Hızır’dır (www.timeturk.com). Dolayısıyla Hz. Hızır hikâyesi montaj tekniği 
kullanılarak bu anlatıya monte edilmiştir. 
İlim Bir Nokta
(s. 87) başlıklı anlatı oldukça dikkat çekicidir. Çünkü bu anlatı, 
sadece başlıktan oluşmaktadır. Sadece başlıktan oluşan bu anlatı, Hz. Ali’nin meşhur 
“İlim bir nokta idi. Onu cahiller çoğalttı.”
(www.sonpeygamber.info) sözü buraya 
dolaylı olarak monte edilmiştir.