T. C. Bartin üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ TÜrk diLİ ve edebiyati anabiLİm dali yeni TÜrk edebiyati biLİm dali 2000-2010 arasi küÇÜrek öYKÜde postmodern izler yüksek lisans tezi hazirlayan tezcan kurt danişMan prof

3.5.2.1.4. Ferit Edgü/ Nijinski Öyküleri 
Öykü kitabının 
II. Bölüm Olağan Öyküler 
(s. 69) başlıklı İkinci bölümünün 
hemen altında anlatı yazarı tarafından 
“Ya gerçekleri yaz/ Ya gerçekleri düşle!/ On 
Emir’den”
epigrafı konulmuştur. Epigrafta 
On Emir
ifadesinin geçmesi,
 “Ya gerçekleri 
yaz/ Ya gerçekleri düşle!” 
sözünün Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’taki bir ayetmiş 
algısını oluştursa da, aslında bu söz Kur’an-ı Kerim’in Bakara Suresi’nde yer alan 
“Kendilerine kitap verdiklerimiz onu çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen 
içlerinden bir bölümü bilmelerine rağmen gerçeği gizlerler.”
(DİB, 2012, 22)
şeklindeki 146. ayetinin aslına bağlı kalınarak yazar tarafından anlatıya değiştirilerek 
montajlanmıştır.
3.5.2.1.5. Necati Tosuner/ Yakamoz Avına Çıkmak
Zafer Sükan
(s. 17) başlığını taşıyan anlatının sağ alt tarafında parantez içinde 
yazılan 1985 tarihinden yola çıkıldığında, Zafer Sükan’ın bir yazar olduğu ve kendisinin 
28/09/1985 yılında vefat ettiği sonucuna ulaşılmaktadır.

---

128 
Şekil 14: Zafer Sükan’ın ölüm ilanı (http://gazetearsivi.milliyet.com.tr). 
Milliyet gazetesi 28/09/1985 tarihli sayısında Zafer Sükan’ın vefatını yukarıdaki 
gibi bir taziye mesajı olarak duyururken, Ferit Edgü ise yazarın vefatından duyduğu 
acıyı öyküleştirerek vermiştir. Bir anlamda gazetelerde kullanılan taziye mesajı 
formunu montaj tekniğini kullanarak anlatısına koymuştur.
3.5.2.1.6. Refik Algan/ Umursamaz Uykucu
Hakikat
(s. 10) başlıklı anlatının sonuna 
“* Naşit Arı ile 1970’lerde 
konuştuklarımızdan”
şeklinde bir dipnot konulması montaj tekniğinin kullanıldığına 
işarettir. Şöyle ki Refik Algan bu anlatısına seneler önce Naşit Arı ile yaptığı bir 
söyleyişiyi alıp burada öyküleştirmiştir.
Sisyphos’un Kanalları
(s. 12) başlıklı anlatıda geçen Sisyphos, Yunan 
mitolojisinde yer altı dünyasında sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek 
noktasına kadar yuvarlamaya mahkûm edilmiş bir kral olarak tanımlanmaktadır 
(http://tr.wikipedia.org). 
“Yukarıdaki o kişinin gösterdiği nesnelere sahip olabilmek için 
kayalar ile birlikte tepeye ulaşmak gerekiyordu;
(neyse) 
ki tam tepeye ulaşacakken 
kayalar da hep ellerinden kayar, gerisin geriye yuvarlanıverirdi.
” Satırlarında olduğu 
gibi Sisyphos’un yaşam öyküsünün formatını alıp dönüştürerek anlatısına koymuştur. 
Yazar dönüştürmeyi, hayattaki tekdüzeliği anlatmak adına Sisyphos’un yaptığı aynı işi 
anlatısına örnek vermiş ve şöyle bir sonuca ulaşmıştır: Bu öyküde Sisyphos, aynı kayayı 
alıp yukarı çıkarırken birincisi kaya aşınmaktadır; ikincisi kayanın yuvarlandığı dağdan 
aşağıya doğru yol aşınmaktadır. Yani tek düze hayatın insanda bıraktığı izler ve 
insandan aldıklarını dolayısıyla hayatı bu şekilde özetlemiştir.

---

129 
Bir Aşk Öyküsü
(s. 14) başlıklı anlatı 
“İlk aşkı…”
ifadesiyle başlar. Bu 
Turgenyev’in meşhur 
İlk Aşk
adlı romanını anımsatmaktadır. Turgenyev’in bu eserinde 
genç bir delikanlının kendinden hayli büyük bir genç kıza duyduğu aşk etrafında gelişen 
olaylar anlatılmaktadır (www.insanokur.org). İnsanların genç yaşlarında yaşadıkları 
bazı tecrübeler adeta hayatlarına damga vurmaktadır. Refik Algan’ın öyküsünde de ilk 
aşkının ona bir soru sorması adeta hayatının bütün aşamalarına domino etkisi yapmıştır. 
Nitekim yaşlandığında kafasına kitap düşürüp ölen kahramanın ölüm raporuna Latince 
beyin kanaması yazılsa da, belki de ölümünün sebebi bu ilk soruya kadar uzanacak bir 
yürek kanamasıdır.
İlk Aşk adlı romandaki bu yaş farkı ve tecrübesizlik bu anlatının da temel 
belirleyeni olmuştur. Dolayısıyla hem kurgu hem de içerik bakımından Turgenyev’in 
İlk Aşk adlı eserinin Bir Aşk Öyküsünde montajlanmış olarak yer aldığı 
anlaşılmaktadır.