T. C. Bartin üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ TÜrk diLİ ve edebiyati anabiLİm dali yeni TÜrk edebiyati biLİm dali 2000-2010 arasi küÇÜrek öYKÜde postmodern izler yüksek lisans tezi hazirlayan tezcan kurt danişMan prof

3.5.2.4.1. Sadık Yalsızuçanlar/ Kuş Uykusu 
Fer
(s. 39) başlıklı anlatı, hasta olan anlatı kişisinin kendisini muayeneye gelen 
doktorla yaptığı diyaloglara dayanır. Doktor hastasını öğrendiği dünyevi bilgilere göre 
muayene ederken, anlatı kişisi olan hasta yatağının ucundaki kâğıdı gösterip ona 
“Kargacık burgacık bir el yazısıyla, ‘Ben değil, siz hastasınız kuzum.’”
yazması, yani 
ölüm döşeğinde olan birine dünyevi bilgiye dayanan tıbbın fayda etmeyeceği ile aslında 
doktorun hasta olduğunu söylemesi bu anlatıdaki ironiyi oluşturur. 

---

144 
3.5.2.4.2. Mehmet Harmancı/ Muhtemel Menkıbeler 
Biz de Ali’yi Severiz Hem de Nasıl 
(s. 37) başlıklı anlatıda tarihsel bir konu olan 
Hayber Kalesi’nin fethi sırasında 
“Hz. Ali’nin Hayber kapısı’nı omuzla(
yarak
)” 
hendeğin üzerine koyması ve akabinde kapıdan köprü yapması
ile
evde zili çalan 
telefona bakmaya bile üşenen günümüz insanının teknolojinin etkisiyle hakikat 
arayışından saptığı dile getirilmektedir. Hz. Ali'deki kapıyı sökme iradesi ve inancının 
anlatıldığı bu büyük hikâye yazar tarafından küçük bir zil sesinin yanına konularak 
çağın değer yargıları ironik bir şekilde eleştirilmiştir.
Sözü Çarenin Üçte Biri Görenle Sözü Çare Görenin Karşılaşması ya da 
Öykücünün Hikâyesi
(s. 51) başlıklı anlatıda midesinden rahatsız olan anlatı kişisi, 
muayene olmak için gittiği hekime 
“Derdini öyle bir anlattı ki hekim adama mesleğini 
sor(
ar
). (…) 
Anlatı kişisi olan 
“Adam, öykücüyüm, de(
r
)”.
Adamın verdiği cevaba 
şaşıran hekim, derdini bu kadar iyi anlatan insanın kendisi gibi tıpla uğraşan bir mesleğe 
sahip olduğunu düşünmekteyken, 
“Adam, öykücüyüm.”
diyerek ironik bir cevap vermiş 
olmaktadır. 
Türklerin Felsefe Müktesebatı Üzerine Muhayyel Bir Konuşma
(s. 61) başlıklı 
anlatı, tiyatro metinlerini andıran bir formatla kaleme alınmıştır. Anlatıda Eflatun Nuri 
denile kişi, Antik Yunan’da yaşamış olan Platon’dur. Eflatun Nuri’nin Platon’u 
çağrıştırması, aslında onun bu anlatıda Batı’yı temsil ettiğine işarettir. Anlatıdaki felsefe 
kelimesinden Eflatun Nuri’nin soru sormayı kendine gaye edinen biri olduğu da 
anlaşılmaktadır. Zira felsefe, soru sorma sanatı üzerine kurulu bir bilim dalıdır; ancak, 
Sakallı Celal, Eflatun Nuri’nin konuştuğu 
“Hastaya çorba, aslana adres, âşığa Bağdat 
sorulmaz!” 
gibi ifadelere şaşırır. Eflatun Nuri’nin, adının anlamına ters düşecek sözler 
kullanması ve davranışlar yapması anlatıdaki ironiyi oluşturur.