159
veriyor gibi anlatması ve Refik Algan
Umursamaz Uykucu’
da
mitolojik bir kahramanın
yaşamını güncelleştirmek suretiyle anlatması yönüyle
parodiye yer verir; ancak, Ferit
Edgü’nün
Do Sesi
ve
Nijinski Öyküleri,
Refik Algan’ın
Saat Kulesi
ile
Cemal Şakar’ın
Hikâyât
adlı eserlerindeki küçürek öykülerde her hangi bir parodi tespit edilememiştir.
Küçürek öykülerde karşılaşılan diğer bir metinlerarasılık unsuru da pastiştir.
Pastiş, bir yazarın dil ve anlatım özelliklerinin anlatıda taklit edilmek suretiyle yapılır.
Bu bağlamda, Sadık Yalsızuçanlar’ın
Kuş Uykusu
adlı eserinde Kur’an-ı Kerim'deki
ayetler ve bir yazarın öyküsünü dilekçe formatında kaleme alması, farklı türlerin dil ve
üsluplarının taklidine dayanır ki bu da pastiş tekniği uygulanmak suretiyle yapılır.
İncelenen sekiz küçürek öykü eserinde sadece Cemal Şakar’ın
Hikâyât
adlı eserindeki
küçürek öykülerde her hangi bir pastiş örneği yokken, diğer yedi eserde mevcuttur.
Buna göre, Mehmet Harmancı’nın
Muhtemel Menkıbeler’
de
masalların
başlangıcında yer
alan tekerlemelere yer vermesi; müzik aletlerinin sesinin insan
tarafından çıkarılması; Kur’an-ı Kerim’deki ayetler; bir şairin şiiri; destan
kahramanlarının duaları; eski kapı tokmağının çıkardığı sesin güncelleştirilerek
verilmesi; insan dışındaki varlıkların konuşturulması; Ferit Edgü’nün
Do Sesi
adlı
eserinde şairlerin şiirlerinin hem şekil hem de içerik yönünden değiştirilmesi; yine Ferit
Edgü’nün
Nijinski Öyküleri
adlı eserinde, anlatı kişisinin eserlerde yazarların üslubunu
değiştirdiğini söylemesi; Necati Tosuner’in
Yakamoz Avına Çıkmak
adlı eserinde
ölen
bir kişinin cenaze törenini, onun sınıftaki
bir dersine benzetmesi; Refik Algan’ın
Umursamaz Uykucu
adlı eserinde Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de Hz. Muhammet’e
seslenmesi ve bir anlatının alt kısmına Kafka’nın bir metnini ölçü alıp onu taklit ettiğini
bizzat kendisi not düşmesi; Refik Algan’ın bir başka eseri olan
Saat Kulesi’
ndeki bir
anlatısında şiirdeki gibi imgeleri bolca kullanması yönüyle pastiş örneklerine rastlanır.
Küçürek öykülerde karşılaşılan son bir metinlerarasılık unsuru da ironidir. İroni,
var olan konunun yazar tarafından sıradan ve komik bir şekilde yeniden anlatılmasıdır.
Bu bağlamda incelenen eserlerden Necati Tosuner’in
Yakamoz Avına Çıkmak ve
Cemal
Şakar’ın
Hikâyât
adlı eserindeki küçürek öykülerde her hangi bir ironi örneğiyle
karşılaşılmamıştır. Diğer eserlerden Sadık Yalsızuçanlar’ın
Kuş Uykusu
adlı eserinde
doktor ile hasta arasındaki konuşmalar; Mehmet Harmancı’nın
Muhtemel Menkıbeler
adlı eserinde tarihte yaşanan bir olaydaki kapı tokmağı ile şimdinin teknolojik
ürünlerinden biri olan zil ile bağdaştırarak kullanması ve bunun yanında başka bir
anlatıda tıbbi bilgisine hayran kalıp öykücü olduğunu anladıktan sonra doktorun hastası
karşısındaki şaşkınlığı; Ferit Edgü’nün
Do Sesi
adlı eserinde çocuğun hasta annesi ile
160
hastalık ve ölüm üzerine konuşması, Türkiye’deki arşivcilik sistemi, ölmeyeceğini
düşünen günümüz insanın hem mezar yaptırması hem de öldükten
sonra mezarda
dünyevi hiçbir acının çekilmeyeceğini bile bile üşüyeceğini belirtmesi, ana dili ile resmi
dil arasında kalan öznenin dramı ve insanoğluna ait bir unsur olan evlat edinmenin bir
köpek için kullanılması; Ferit Edgü’nün diğer bir eseri olan
Nijinski Öyküleri’
nde geniş
bir aile olarak düşünülen toplumda aynı dili konuşan insanlar arasındaki iletişimsizlik
ve annenin çocuğu arama bahanesiyle sokakta oyun oynayan çocuklardan birinin
ağabeyiyle yasak aşk yaşaması; Refik Algan’ın
Umursamaz Uykucu
adlı eserinde
toplumu oluşturan insanların algı seviyeleri ve becerilerinin aynı olmaması; bir erkek ve
bir kadının cinselliği oldukça farklı algılaması; yine Refik Algan’ın
Saat Kulesi’
nde
uygarlık kavramını hem bina hem de yaşlı üzerinden mukayese etmesi ve hayran olunan
kadını bulunca ona zarar vermenin anlamsızlığı gibi unsurlar ironik bir şekilde dile
getirilmiştir.
2000-2010 yılları arasında öykü yazarlarının belirli bir kısmının yaşanılan
dönemde varlığını sürdürmekte olan postmodernizmin hem şekil
hem de muhteva
olarak birçok özelliğinden yararlandıkları görülür. Yazarların postmodernizmden
etkilenerek ortaya koydukları öyküler şekil ve muhteva değiştirerek bu dönemde
küçürek öykü adını almıştır. Söz konusu bu öykü türü ile bilinen öykü arasında
birbiriyle yakından uzaktan bağdaşmayacak derecede farklılıkların oluştuğu görülür.
Öykü yazarlarının çoğu, öykülerinde postmodern tekniklere yer vermelerine rağmen,
kaleme aldıkları öykülerin büyük bir kısmı küçürek öykü formatına uymaz. Çünkü bazı
yazarların postmodern anlayışı benimseyerek bilinçli bir şekilde küçürek öykü kaleme
almaları, bazılarının ise sadece postmodern yaşayışa ayak uydurarak öykü yazmalarıdır.
Bu da postmodern süreçte ve özellikle 2010’lardan itibaren öykünün iki ana damar
üstüne oturduğunu; bunlardan birincisinin 1970’lerde başlayan
postmodern edebiyat
anlayışına, ikincisinin ise internet destekli sosyal medyayı da yedeğine alarak post-post
modern bir anlayışa dayandığıdır. Netice itibariyle postmodern düşüncenin öykü
türündeki izdüşümünün tam anlamıyla kullanılmadığı görülmüştür.
Do'stlaringiz bilan baham: