Kuş Uykusu
, Mehmet Harmancı’nın
Muhtemel
Menkıbeler,
Ferit Edgü’nün
Do Ses
ve
Nijinski Öyküleri,
Necati Tosuner’in
Yakamoz
Avına Çıkmak
, Refik Algan’ın
Umursamaz Uykucu
ve
Saat Kulesi
ile Cemal Şakar’ın
Hikâyât
gibi eserlerdeki küçürek öykülerde zaman mefhumu, zamanda anlık
başkalaşmaya yani değişime uğrar. Anlatı kişisi, rüyada iken bir anda yeryüzüne,
oradan da yine bir anda başka bir zaman dilimine yolcuk edebilmektedir. Dolayısıyla bu
küçürek öyküleri, modern öykülerdeki zaman mefhumuyla mukayese etmek
postmodern döneme uygun düşmez. Çünkü postmodern dönemdeki zaman, insanların
sonradan belirlediği gün, ay, yıl ile ifade edilen takvimsel zaman kurgusunun dışında
bazen bunların birbirleriyle harmanlandığı bazen de iç içe geçirildiği bir zamandır.
156
Mekân bağlamında incelendiğinde Sadık Yalsızuçanlar’ın
Kuş Uykusu
, Mehmet
Harmancı’nın
Muhtemel Menkıbeler,
Ferit Edgü’nün
Do Ses
ve
Nijinski Öyküleri,
Necati Tosuner’in
Yakamoz Avına Çıkmak
, Refik Algan’ın
Umursamaz Uykucu
ve
Saat
Kulesi
ile Cemal Şakar’ın
Hikâyât
gibi eserlerdeki küçürek öykülerde genel olarak
modern öykü mekânlarına benzer somut mekânlar var olsa da öykülerin detayına
inildiğinde yazar tarafından okurun kafasında aslında uyandırılmak istenenin soyut
mekânlar olduğu anlaşılır. Zira söz konusu somut mekânlar tam anlamıyla tasvir
edilmeyerek sadece kullanıldıkları bağlamda soyut mekânları çağrıştıracak şekilde
kullanılır hale getirilmiştir. Dolayısıyla da göstergeler yoluyla yapılan tasvir mantığı
okurun kafasında belirsizliğe, mekânlar arasında kopukluğa neden olmuştur. Modern
dönemde gözleri ile somut mekânı istediği gibi görüp algılayan özne, postmodern
dönemde aynı göze sahip olmasına rağmen artık baktığı yerleri flu görmektedir. Çünkü
burada asıl amaç, somut mekânlardan yola çıkarak kendi iç dünyasındaki mekânları
birbiriyle bağdaştırmak ve neticede iç dünyasındaki mekânları öncelemektir. Bu yolla
özne, zihnindeki mekânları istediği gibi dekora edebilmektedir. Eserlerde bulunan
küçürek öykülerde mekân asıl itibariyle öznenin içerdeki dışarılığıdır. Bu yönüyle
eserin postmodern mekân anlayışına uygun olduğu tespitine ulaşılır.
Yansıtmacı (klasik) dönem edebi metinlerinde kişi çok önemli bir yere sahiptir.
Kendisinden çok şey beklenen, her hangi bir ihtiyaç hissedildiğinde ona başvurulan bir
kahraman figürüdür bu kişi. Modern dönem edebi ürünlerinde de, yansıtmacı (klasik)
dönem metinlerdeki gibi kişi, metnin olmazsa olmazlarından iken bu özelliklere modern
metinlerde kişinin duyguları da eklenir. Postmodern dönemde kaleme alınan anlatılarda
ise merkezsizleştirilmiş özne vardır. Bu yönüyle anlatıda var olan öznenin bir
düşünceye, amaca, duyguya sahip olacağı düşünülemez. Bilinçli bir şekilde anlatı
yaratıcısı tarafından kurgulanan bu özne tipi ile aslında yapılmak istenen, güçlü-güçsüz,
zengin-fakir herkesin anlatıda kendine yer bulabilmesidir. Bir anlamda anlatıda kendine
yer bulan özne asıl itibariyle, her hangi bir kimliğe sahip değildir. Kimliksiz bir kişi
olarak ortada dolaşan öznenin modern dönemdeki gibi normal bir yapısı, yani hedefleri,
amaçları, prensipleri yoktur. Kişiler, genel manada insan olabileceği gibi, insan
dışındaki diğer canlı ve cansız varlıklardan da seçilebilir. Özne, ister insan isterse de
diğer canlı ve cansız varlıklardan olsun, sayıları küçürek öykünün küçüklüğü gereği
oldukça azdır. Netice itibariyle, postmodern dönem anlatılarında kişiler, nasıl
davranacağı önceden kestirilemeyen, bazen bir adı bile verilmezken, öbür tarafta başka
157
bir adla ortaya çıkabilen, kimliksiz, silikleştirilmiş, şizoid bir kişiliğe sahip
olduklarından dış dünya ile iç dünyayı aynı anda yaşayan, söz dinlemez figürlerdir.
İncelenen eserlerdeki küçürek öykülerde kişi kadrosu, postmodern anlatılardaki
kişiler ile paralellik göstermektedir. Diğer ifadeyle bu küçürek öykülerdeki kişiler,
postmodernizm gereği bir an’da ortaya çıkıp kaybolan, adı sanı bilinmeyen, dünyaya
sürülerek hayatın yükünü omuzlamakta zorluk çeken, manevi bağlamları doğrultusunda
ontolojik sıkıntılar yaşayan, herkes, herhangi biri diye ifade edilen, yaşamda doğrulara
inanmayan, sessizliğe, kimsesizliğe özlem duyan, güllerin, karanfillerin bile leş gibi
koktuğunu düşünüp bu düşüncelerini kelimelere ve davranışlara dökebilen yersiz-
yurtsuzlaşmış şizoid
ben
’ler, yani özneler durumundadır. Onlar geçmiş ve
gelecekleriyle değil, şimdiki halleriyle bilinir ve görülür. Çünkü onlar içinde bulunulan
anda lazımdırlar. Bu kısacık zamanda, belli sayıdaki mekânda, oldukları gibi ortaya
çıkar, görevlerini yapar ve giderler.
2000-2010 yılları arasında kaleme alınan küçürek öykülerde postmodern anlatı
tekniklerinden bahsetmek gerekir. Bunlardan biri üstkurmaca tekniğidir. İster
yansıtmacı isterse de modern dönemde sanatçılar tarafından kaleme alınan eserlerde
işlenen konular genel manada gerçekliğin kurmaca ile itibari hale getirilmesiyle
oluşmuşlardır. Okur, yazar tarafından insanlarla tanıştırılır, değişik mekânlarda
gezdirilir; ancak, yansıtmacı ve modern dönemlerden sonra ortaya çıkarak Türk
edebiyatını da derinden etkileyen postmodernizmle birlikte
yazar-eser-okur
arasındaki
bağ değişime uğrar. Şöyle ki, postmodern yazarlar, edebiyatı bir oyun olarak
algıladıklarından bazı durumları okura anlatmaktan çok, zihinlerinde kurdukları
kurmaca dünyanın oluşum safhalarını, anlattıkları konudan ziyade, onu nasıl
kurduklarının öyküsünü sunarlar. Bunu yaparken de gerçek dünyadan kurmaca bir
dünyaya belli bir zaman için seyahate çıkan okura sorular sorarak onu konuşturur;
anlatıdaki diğer insanlarla diyaloga sokarlar.
Üstkurmaca tekniğiyle bir oyun haline bürünen anlatı, kolaj tekniğini de kullanır.
Postmodern anlatıların muhtevasına her hangi bir şey kazandırmayan kolaj, sadece
yazarın anlatısını oluştururken yaşadıklarını okura anlatmasını sağlayan bir tekniktir.
Kolaj, metinlerarasılığın alt tekniklerinden biri olarak da kabul edilmektedir; ancak,
adından da anlaşılacağı üzere metinlerarasılık, yazarın an itibariyle vücuda getirmeye
başladığı anlatısına daha önceden yazılmış eserleri, bu eserlerden pasajları, gerçekte
yaşamış kişileri, atasözlerini, deyimleri vs. alarak bunları anlatısında
eritmesi
dir.
158
Bu açıklamalar ışığında incelenen eserlerden Cemal Şakar’ın
Do'stlaringiz bilan baham: |