“Misafîrperliğinle beni onurlandırdın,” dedim yalnız kaldığımızda. Türk
tütünü, Kerala çimi ve Himalaya haşhaşı karışımı bir nargileyi ortaklaşa içi
yorduk.
“Asıl sen davetime icabet ederek onurlandırdın beni.”
Ne demek istediğini anlamıştım. Şirket’ten hiç kimse buraya benim ka
dar çabuk gelmezdi. Tuareg meclis üyesiyken herkes ona uzaktan saygı duyardı
ama emekli olunca hepten dışlanmıştı.
Doğrusu
buna anlam veremiyordum, zira Tuareg’in hizmetlerinden hepsi
faydalanmıştı ve hâlâ da gerektiğinde devreye girebilirdi. Ama emekliliğinden
sonra onu Şirketin işlerine karıştırmaya yanaşmamışlardı nedense. Hâlbuki
ben de artık Şirket’ten değildim ama hâlâ onlar için sahte pasaport üretiyor
dum. Her neyse. Yıllardır beni Bombay’da hemen her tehlikeye karşı korumuş
lardı. Kimi ne kadar kolladıklarını sorgulamak bana düşmezdi.
Tuareg’in yaptığı iş hoşuma gidiyor muydu? Hayır. Ama bir insanın yapıp
ettiklerinin her zaman o kişiyi tanımladığını öğrenmiştim. Hem de en ağır
şekilde.
“Biliyor musun?” dedi nargilesini içerek, “bunca yıldır Şirket’teyim ama
elimi sadece dört kişi sıktı. Biri sensin. Diğerleri kim söyleyeyim mi?”
“Khaderbhai, Mahmoud Melbaaf ve Abdullah Taheri,” diye tahmin yürüttüm.
Güldü.
“Doğru. Babam savaşa giderken önüne
bir Viking, arkana bir İranlı al der
di. Viking düşerse yalnız ölmezsin çünkü bir İranlı onsuz ölmene asla müsaade
etmez.”
“Bence gerektiğinde hepimiz sonuna dek mücadele ederiz, Tuareg,” dedim.
“O güç içimizde var.”
“Yoksa felsefe mi yapacağız?”
Aslına bakarsanız kafam iyi olmuştu. Nargile kocamandı ve eve kadar uzun
bir yolum vardı. Bir an önce toparlanmalıydım. Tuareg’le daha önce de birkaç
kez sohbet etme imkânım olmuştu. Felsefe konuşmayı sevdiğini biliyordum.
“Benim kastettiğim, sevdiğimiz bir şey tehlikedeyken hepimizin savaşaca
ğıydı. Kim ya da nereli olduğumuz önemsiz. Cesaret kimsenin tapulu malı
değil.”
Tekrar güldü.
“Keşke daha sık görüşebilseydik. Ama bugünden
sonra senin ya da benim
hayatım buna bağlı olmadığı sürece bir daha evime uğramayacaksın. Bu özel
bir buluşma. Ama konuştuklarımızın aramızda kalması benim için çok önemli.
Anlıyor musun?”
Nargilenin ikincil etkileri kendilerini göstermeye başlamıştı. Zaman uzun
uzun esneyerek uykuya daldım. Tuareg’in yüz hatları bulanıklaştı. Kâh bakışla
rından iyilik akıyor, kâh bir kartalınki kadar keskin ve vahşi oluyorlardı. Oysa
Tuareg hep aynıydı.
Do'stlaringiz bilan baham: