Ben mi? Ah, kafiyeyim. Kayıp insanları araş
tırıyorum.
Daha birkaç hafta önce Manny’nin barından sarhoş ayıkladığım dü
şünülürse, büyük gelişme doğrusu.”
“Manny’nin barının nesi varmış?” diye homurdandım. “Hemen çamur at
layın.”
“Ben günlük tutmaya başladım,” diye atıldı arkadaşı heyecanla. “Bir
Bollywood filmi yazacağım. Bayan Karla derya gibi kadın. Ondan öğreneceği
miz çok şey var. Görüşürüz, Lin. Bunlar hep senin sayende oldu.”
“İyi şanslar, çocuklar.”
Sonrasında, iş yaptığım yerlere uğradım ve gerektiğinde arkadaş canlısı, ge
rektiğinde tam bir pislik gibi davrandım.
Ateşkes tam gaz devam ediyordu. Akreplerde Hussein’in adamlarını
omuz omuza bahis oynatırken ve fuhuş ve uyuşturucu pazarlarını denet
lerken gördüm.
Marine Caddesi’nde motoru durdurup güneşin batışım izledim. İlerideki
geniş patikada bir grup davulcu prova yapıyordu. Festival sezonunun son haf-
tasıydı. Davulcular da onları tutan düğün sahiplerini ve geçit alayı komitelerini
memnun etmek için didiniyordu.
Annelerinin ellerinden kurtulan birkaç çocuk, davulcuların çaldığı kıvrak
ritimle dans ediyordu. İncecik kolları ve bacaklarıyla onları bir kırda hoplayıp
zıplayan çekirgelere benzettim. Arkalarında gururlu ebeveynleri alkış tutuyor
du. Davulcular tempoyu giderek artırırken, gün geceye karıştı. Körfezin dalga
ları mürekkep siyahına boyandı.
Ne yapıyoruz biz,
diye düşündüm.
Senin derdin ne, Karla?
Motoru çevirip Leopold’e gittim. Kavita’yı bulmayı ve ona Madam
Zhou’yu sormayı umuyordum. Madam Zhou’nun Amritsar’ın gölgesindeki
o karanlık sokakta ansızın karşıma çıktığı geceden beri birkaç kez Kavitayla
bağlantıya geçmeye çalışmış ama başarılı olamamıştım. Gazetedekilerin soğuk
tavırlarına bakılırsa, Kavita beni başından savmaya çalışıyordu. Onu kızdıracak
ne yaptığımı bilmiyordum ama baktım ona ulaşamıyorum, kaderin bizi buluş
turmasını beklemeye karar verdim. Gelgeldim, Madam Zhou’nun tehditkâr
sesi kulağımdan gitmiyordu. Kavitayı uyarmak boynumun borcuymuş gibi
hissediyordum. Nihayet sokaktaki bağlantılarımdan biri bana onun her öğle
den sonra üçle dört arasında, Didier’yle Leopold’de takıldığını söyledi.
Leopold çalışanları az kalsın Didier’yi bulmaları için dedektiflik bürosuna
başvuracaktı. Onun yokluğu bütün personeli derinden yaralıyordu. Bu du
rumdan şikâyetçi olduklarını da Didier’ye servis yaparken sahte bir kibarlık
takınmalarıyla belli ediyorlardı ki, bizimki bundan nefret ederdi.
Didier sonunda dayanamayıp onlara hakaret etmeye başladı. Hatta acil du
rumlar için sakladığı birkaç uygunsuz lakabı bile kullandı ama çalışanlar pes
etmedi. Her bir aşırı kibar
lütfen
ya da
tefekkür ederim
deyişleri Didier’nin
kalbine bir diken misali batmaya devam etti.
Onu her zamanki masasında, Kavita’yla otururken buldum. “Lin,” dedi,
“en sevdiğin suç ne?”
“Yine mi?”
Kavita’yı yanağından öpmek için eğildimde, bardağını dudaklarına götü
rüp bana el sallamakla yetindi. Didier’yle tokalaşıp yanına çöktüm.
“Evet, yine,” dedi Kavita. İçkisini bir dikişte yarıladığını fark ettim.
“Söylemiştim ya? İsyan.”
“O sayılmaz,” dedi Didier. “Kavita’yla herkese ikinci en sevdikleri suçu so
rup ona göre karakter tahlili yapıyoruz.”
“Sizin öyle yetenekleriniz de mi var?”
Kavita gülümsedi. “Hadi ama, Lin. Herkesin herkes hakkında bir fikri var
dır. Benim hakkımda ne düşünüyorsun, söyle.”
“Aslına bakarsan... hiç düşünmedim. Sen söyle.”
Didier sırıttı. “Durun yahu. Oyunu piç ettiniz. Önce ikinci en sevdiğin
suçu söyleyeceksin.”
“Pekâlâ. Benim en sevdiğim ikinci suç, polise mukavemet. Seninki ne,
Kavita?”
“Sapıklık.”
“Sapıklık Hindistanda suç sayılmıyor,” diye itiraz ettim. Bir yandan da,
bana arka çıkması için Didier’ye gülümsüyordum. “Sen söyle. Oyunun kural
larına aykırı değil mi bu?”
“Hayır, Lin. Bütün cevaplar kabulümüz.”
“Ya sen, Didier? En sevdiğin suç yalancı şahitlikti yanılmıyorsam?”
“Bravo, doğru hatırlıyorsun. Gel, inat etme de adam gibi oynayalım şu
oyunu.”
“Sağ ol, kalsın. Ama ikinci tercihini bilmek isterdim doğrusu.”
“Zina.”
“Neden?”
“Aşk ve cinsellik içerdiği için tabii. Aynı zamanda da, herkesin anlayışla
karşılayabileceği tek suç olduğu için. Ve bir de eşcinsellerin işlemeyeceği birkaç
suçtan biri olma özelliğini taşıyor çünkü evlenmemize izin vermiyorlar.”
“Zina günah, suç değil.”
“Bize dini bir vaaz çekmeyeceksin umarım,” diye tısladı Kavita.
“Hayır. Ben o kelimeyi biraz daha az özel ve biraz daha çok insani bir an
lamda kullandım.”
“Bizimkiler dışında kimin ne günahı olduğunu bilmemiz ne kadar müm
kün sence?” diye sordu Kavita meydan okurcasına.
“Harika!” diye bağırdı Didier ellerini ovuşturarak. “Sohbet kızışıyor.
Garson! İçkileri tazele.”
“İnsanların hiçbir müşterek anlayışa sahip olmadığını savunanlara söyleye
cek sözüm yok. Ancak ortak bir dili kabul ettiğimizde, günahın din dışı anlam
larından söz edebiliriz. Benim kastettiğim buydu.”
“Tamam. Günah nedir tanımla öyleyse.”
“Sevgiyi yaralayan her şey günahtır.”
“Ah, bayıldım!” diye bağırdı Didier. “Bastır, Lin. Hadi, Kavita. Çıkar için
deki kaplanı.”
Kavita iskemlesinin arkasına yaslandı. Siyah bir etekle, önü fermuarlı, si
yah, kolsuz bir bluz giymişti. Dünyanın her yerinde hoş ve modern kabul edi
lebilecek kısa, siyah saçlarından tüy gibi bir perçem otuz yaşındaki, makyajsız
ve her şeyi sattırabilecek güzellikteki yüzüne düşüyordu.
“Ya bütün hayatın günahlardan ibaretse?” diye tısladı. “Ya aldığın her nefes
sevgiyi yaralıyorsa?”
“Günahları temizleyen de sevginin güzelliği ve zarafetidir zaten.”
“Karla’nın laflarını bana satma,” dedi sertçe.
Nedense öfkeliydi.
“Satmıyorum. Sadece alıntı yaptım,” dedim. “Karla’nın sözleri tekrarlan
maya değer.”
“Öyle,” dedi buruk bir gülümsemeyle.
Sesindeki öfkeyi silemiyordu ve ben o zaman, buna hiçbir anlam vere
medim.
Leopold’e Kavita’yı Madam Zhou’nun yeni hedefi olduğu konusunda uyar
maya gelmiştim. Didier’yle oynadıkları oyuna dikkat bile etmemiştim çünkü
bir punduna getirip ona bildiklerimi aktarmanın derdindeydim. Oysa onu
daha iyi gözlemleseydim, bir sonraki yorumuna hazırlıklı olabilirdim.
“Aşk, günah... Bunlardan bahsetmeye utanmıyor musun sen?”
“Bir dakika. Ne demek bu?”
“Lisa’yla sevişirken Karla aklından bir an olsun çıkmıyordu diyorum.”
“Hoppala. Nereden çıktı şimdi bu?”
Didier fırtınayı yatıştırmak için araya girdi.
“Naveen’in ikinci en sevdiği suç bir kaçağa yataklık etmekmiş. Tam da ka
rakterini tanımlayan bir seçim değil mi?”
“Kapa çeneni, Didier!” diye yapıştırdı Kavita.
“Benimle bir derdin varsa açıkça söyle,” dedim.
“Memnuniyetle.”
“Buyur, dinliyorum.”
“Lisa seni benim için terk etti, Lin. Benden önce bir süre galerideki
Rosanna’yla birlikteydi. Bilirsin işte, biraz denediler. Ama yürümedi ve biz ay
lardır sevgiliydik. Seni daha önce terk edebilseydi, bugün hayatta olacaktı.”
Do'stlaringiz bilan baham: |