“Düşünmek ve hissetmek. Anladım galiba.”
“Artık bir çerçevem vardı. Karşılanmayan ihtiyacımın ne olduğunu biliyor
dum. Ve arzumun. Bunu anladığımda da, gerisi çorap söküğü gibi geldi.”
“Karşılanmayan ihtiyaçlarla neyi kastediyorsun? Biraz açar mısın?”
“Senden kurtulmalıyım,” dedi ellerini yataktaki yıldızlara bastırarak.
“Yeni sen, şekeri hayatından çıkarmak istiyor öyle mi?”
“Artık ona ihtiyacım yok,” dedi parmağını yatak örtüsündeki
bir dairede
dolaştırarak. “Hiçbir şeyi tatlandırmama gerek yok. Özellikle de kendime söy
lediklerimi.
“Ya karşılanmayan arzular?”
“Şu ara yüzde yüz içime dönmem gerek. Anın geçmesini izleyendense anın
kendisi olmalıyım. Beni anlıyorsun değil mi?”
“Belki.”
“Şimdi. Bu an. Benim şimdim. Benim istediğim onlar. Anlıyor musun?”
“Şimdi şu an şimdidesin zaten. Leese, yemin ederim, eğer bu işte bir gürü
nün parmağı varsa...”
“Hayır, bunlar benim sözlerim. Sadece benim.”
“Gerçekten istediğin bu mu?”
“Bu daha başlangıç ve evet, eminim, Lin.”
Ne güçlü bir kızdı. Kararlı.
“Gerçekten istediğin buysa, saygı duyuyorum. Hatta bayıldım.”
“Sahi mi?”
“Elbette. Sen aklına ve yüreğine koyduğun her işi başarırsın.”
“Cidden böyle mi düşünüyorsun?”
“Evet.”
“Anlayacağını biliyordum,” dedi. Şimdi mavi gözleri dingin birer su biri
kintisini andırıyordu. “Ben özel bir şimdi istiyorum. Tamamen benim olan.
Başka biriyle paylaştığım durağan bir şimdiyi istemiyorum.”
Başka biriyle paylaşılan durağan bir şimdi.
Hapishanenin mükemmel bir
tanımıydı.
“Anlıyorum,” dedim.
“Sadece ben olduğumda ben olmanın nasıl bir şey olduğunu merak edi
yorum.”
“Anlıyorum,” diye yineledim.
Gülümsedi ve derin bir oh çekti.
“İlk bakışta bencilce gelebilir ama değil. Aksine sadece benim için değil, sen
ve Karla için de en doğrusu bu. İlk kez bize farklı bir açıdan bakabiliyorum. İlk
kez sizin birbirinize ne kadar benzediğinizi ve benim ne kadar farklı olduğumu
görebiliyorum. Anlıyor musun?”
Hem över, hem de yerercesine Karla’yla birbirimiz için yaratıldığımızı
söylüyordu. Karla’nın sert yanları benim yaralarımla tam uyuşuyordu. Doğru
veya değil, tuhaf bir şekilde, acı verici ya da değil, bunlar önemsizdi.
O anlar
Karla nın ya da benim değil, onundu çünkü.
Hayatımızdaki iniş çıkışlar, yapıp ettiklerimiz ve dönüştüğümüz kimseler
sadece ve olması gerektiği gibi bizim sorumluluğumuzdaydı. Lisa kararlılığının
o dingin ve tartışılmaz sükûnetinde muhteşem bir yalnızlık içindeydi. Net,
kararlı, cesur ve umutluydu.
“Yeni
seni sevdim,” dedim usulca.
“Teşekkür ederim,” diye mırıldandı. “Ve eski senden ayrılan yeni ben bun
dan sonra yeni şenle aynı yatakta uyuyamayacağı için misafir odasını kiralamak
zorunda kalacak.”
Güldüm. “Şimdin özel hayatının mahremiyeti ihlal ediliyormuş gibi hisset
medikçe sorun yok.”
“Ah, hayır,” dedi ciddiyetle ve başını göğsüme yasladı. “Ama ayrıldığımıza
ve aynı çatı altında yaşamaya devam edeceğimize göre bazı yeni kurallar be
nimsemeliyiz.”
“Hım.”
“Yatılı misafirler mesela.”
“Yatılı misafirler mi?
Şimdin
anında kalabalıklaşmaya başladı bakıyorum.”
“Sokak kapısına bir tabela asabiliriz.”
“Tabela mı?”
“Sadece bizim anlayabileceğimiz bir tabela. Ya da bir bahçe cücesi koyalım
mesela. Solda duruyorsa birimizden birinin yatıya misafiri var anlamına gelsin.
Sağdaysa
kimse yok, rahat olabiliriz demek.”
“Bizim bir bahçe cücemiz yok, Lisa. Bir bahçemiz de yok zaten.”
“Hani şu senin sevmediğin kedi heykelini kullanabiliriz.”
“Ben onu sevmiyorum demedim ki. O beni sevmiyor sanki dedim.”
“Ayrıca en az altı ay benden kira almayacaksın.”
“Yatılı misafirlerde kedi sağda mıydı, solda mıydı?”
“Sol. Kira diyorum.”
“Kira zaten bir yıllık peşin ödendi.”
“Ben misafir odasından bahsediyorum. Piyasa fiyatı üzerinden bir rakam
belirleriz. Ama bütün paramı sonraki sergiye yatırdığım için şu ara meteliksi
zim. Sana en az altı ay kira ödeyemeyeceğim.”
“Boş ver. Senden para alacak değilim.”
“Olmaz,” dedi kaburgalarımı yumruklayarak. “Israr ediyorum.”
“Boş ver,” dedim.
Yine vurdu.
“Tamam. Pes ediyorum.”
“Bir de... avans rica ediyorum.”
“Avans mı?”
“Evet.”
“Sen benim yanımda çalışmıyorsun ki.”
“Evet ama borç lafından nefret ediyorum. Bundan sonra senden borç iste
diğimde avans demeye karar verdim. Ne yaratıcı, değil mi?”
“Kesinlikle.”
“Ama bir süreliğine mutfak, telefon, çamaşır ve elektrik su gibi masrafları
paylaşamayacağım. Avansımın her bir kuruşunun yeri var çünkü.”
lamam.
“Ama bir sonraki avansımın arta kalanıyla evin masraflarına katılmakta ıs
rar ediyorum.”
“Bravo.”
“Bir de araba lazım olacak ama bunu dönünce de konuşabiliriz.”
“Elbette. Değinmek istediğin başka bir kural?”
“Son bir tane daha var.”
“Dinliyorum.”
“Şey... ben...”
“Evet?”
“Artık yemek yapmayacağım,” dedi dudaklarını birbirine bastırarak.
İki yılda toplasanız üç kere yemek pişirmişti. Hepsi de birbirinden yavandı.
Do'stlaringiz bilan baham: