Tamamlama
Şeyh Saduk (r.a) el-Bahteri’den, o da Veheb Kareşi’den, o da İmam Sadık’tan, o da değerli babası Bakır’ul Ulum’dan Allah-u Teala'nın “kulhuvellahu ehad” ayeti hakkında şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Kul” (De ki) kelimesi, “sana vahyettiklerimizi ve sana bildirdiklerimizi dinleyen ve müşahede eden kimselerin hidayete ulaşması için, sana kıraat ettiğimiz harf terkibiyle izhar et” anlamındadır. “Huve” kinaye olan bir isimdir ve gaibe işaret etmektedir. O halde “ha” harfi sabit anlama uyarı yapmaktadır. “Vav” harfi ise hislerden gaib olana işarettir. Nitekim “haza” kelimesi de duyular nezdinde hazır olan bir şeye işarettir. Ve bu gaibe işaret de kafirlerin kendi duyuları ile hissettikleri tanrıları hakkında bir uyarıdır. Onlar şöyle diyorlardı: “İşte bu bizim tanrılar, hissedilen ve gözle görülen varlıklardır. O halde ey Muhammed! Sen de ilahını işaret et ki, onu görelim, derkedelim ve şaşkınlık içinde bocalamayalım.” Bunun üzerine Allah-u Teala şöyle buyurdu: “De ki: Huve (O)” dolayısıyla “ha” sabit olan bir şeyi tesbit etmekte ve “vav” ise gözlerden ve dokunma hissinden gaib olan bir varlığa işarettir ve Allah bundan münezzehtir. Zira Allah gözleri derkeden ve duyu organlarını yaratandır.”1
İmam Bakır (a.s) da şöyle buyurmuştur: “Allah”ın anlamı, insanların hakikatini derkten aciz oldukları ve niteliklerini ihata edemediği mabud anlamındadır. Arap şöyle demektedir: “Alihe’r recul” Bunu bir şeyde şaşkınlık içinde bocaladıkları ve hakkında ilmî ihata elde edemedikleri zaman söylemektedirler. “Velehe” kelimesini ise, korktukları ve bir şeye sığındıkları zaman söylemektedirler. İlah ise insanların duyu organlarından gizli olan varlık anlamındadır.”
İmam Bakır (a.s) ise şöyle buyurmuştur: “Ahad bir ve tektir, ehad ve vahid tek bir anlam ifade etmektedir ve o da eşi olmayan tek varlık anlamındadır. Tevhid ise bu vahdeti ikrar etmektir ve o da infirat (birleme) anlamındadır. Vahid ise bir şeyden kaynaklanmayan ve bir şeyle birleşmeyen, diğer şeylere aykırı varlık anlamındadır. Bundan dolayı sayının temelinin tek olduğunu söylemektedirler ve tek, sayıdan sayılmamaktadır. Zira sayı, tek hakkında değil, iki şey anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla Allah-u Teala’nın “Allah-u Ahad” sözünün anlamı şudur ki, insanların idrakten ve niteliklerini ihatadan aciz kaldıkları ilah, ilahlığı hususunda birdir ve yaratığın sıfatlarından münezzehtir.”1
İmam Bakır (a.s) hakeza şöyle buyurmuştur: “Babam Zeyn’ul Abidin (a.s,), babası Hüseyin b. Ali’den (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Samed; içi boş olmayan ve de yüceliği sonsuza varan varlıktır. Samed yemeyen ve içmeyen varlıktır. Samed uyumayan varlıktır, samed her zaman olan ve her zaman olacak olan varlıktır.”
İmam Bakır (a.s), “Muhammed b. Hanefiye'nin şöyle dediğini nakletmiştir: “Samed zatıyla kaim olan ve gayrisinden mustağni olan varlıktır.” Ondan gayrisi ise şöyle demiştir: “Samed oluşum ve bozukluktan uzak varlık demektir ve samed, değişiklikle nitelendirilmeyen bir varlık demektir.”
Hakeza İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Samed itaat edilen en büyük varlık demektir. Onun üzerinde bir emreden ve nehyeden yoktur.” Hakeza şöyle buyurmuştur: “Ali b. Hüseyin Zeyn’ul Abidin’den (a.s), samedin anlamı sorulunca şöyle buyurmuştur: “Samed ortağı olmayan bir varlıktır, onun için bir şeyi korumanın zorluğu yoktur ve hiç bir şey O’ndan gizli kalmaz.”2
Veheb Karaşi ise şöyle diyor: “Zeyd b. Ali şöyle diyordu: “Samed öyle bir varlıktır ki, bir şeyi irade ettiğinde ona “ol” der, o da oluverir. Samed eşyaları yaratan varlıktır. Allah varlıkları birbiriyle zıt, benzer ve çift oldukları halde yaratmıştır. Kendisi ise vahdeti ile münferittir (tektir). Ne zıttı vardır, ne şekli, ne misli ve ne de benzeri.”3
Veheb ayrıca Ali b. Hüseyin’den (a.s), samedin tefsiri hakkında da bir söz nakletmektedir: İmam Bakır’ul Ulum’dan (a.s) da samed harflerinin sırları hakkında bir söz aktarmaktadır.. Veheb b. Veheb İmam Bakır’ın (a.s) şöyle buyurduğunu söylemektedir: “Eğer Allah’ın bana buyurduğu ilmî taşıyacak birini bulsaydım, şüphesiz tevhid, İslam, din ve şeriatlerini “samed”den yayardım. Böyle birisini nasıl bulabilirim ki? Oysa ceddim Müminlerin Emiri de ilmî için bir taşıyıcı bulamamış ve bulamayınca acısından ah çekmiş ve minberin üzerinde şöyle buyurmuştur: “Beni kaybetmeden önce bana istediğiniz şeyi sorun. Şüphesiz şu göğsümde büyük bir ilim vardır. Ah! Ah! Onu taşıyacak birini bulamıyorum.”1
Do'stlaringiz bilan baham: |