41
X
Semyon ona yaklaştı: “Mihayla, sen...” dedi.
Mihayla sedirden kalktı, işini bırakıp önlüğünü çı
-
kardı, Semyon ile Matryona’yı selamladı ve:
-Affedin beni. Tanrı beni bağışladı. Siz de bağış
-
layın, dedi.
Ev sahipleri Mihayla’dan ışık yayıldığını gördü
-
ler. Semyon da kalktı, Mihayla’yı selamlayıp şöyle
dedi:
-Mihayla, görüyorum ki sen sıradan bir insan
değilsin, ben seni ne alıkoyabilirim ne de sorguya
çekebilirim. Ama bana sadece şunu söyle: Seni bu
-
lup eve getirdiğimde sıkıntılı bir hâlin vardı, karım
sana yemek verdiğinde ona gülümsedin ve o andan
itibaren yüzün neden aydınlandı? Sonra, o bey çiz
-
me sipariş ettiğinde bir daha gülümsedin ve o andan
itibaren neden yüzün biraz daha aydınlandı? Şimdi
de, kızlarla gelen kadını görünce üçüncü kez gülüm
-
sedin ve artık ışık saçıyorsun. Söyle bana Mihayla,
neden senden böyle bir ışık yayılıyor ve neden üç
kez gülümsedin?
Mihayla anlatmaya başladı:
-Tanrı beni cezalandırmıştı, artık affetti, o yüz
-
den ışık saçıyorum. Üç kere gülümsedim, çünkü
Tanrı’nın üç hakikatini öğrenmem gerekiyordu.
Tanrı’nın üç hakikatini öğrendim; ilk hakikatini ka
-
rın bana merhamet ettiğinde öğrendim, bu yüzden
Lev Nikolayeviç Tolstoy
42
ilk kez gülümsedim. Diğer hakikati zengin adam
çizme sipariş ettiğinde öğrendim ve ikinci kez gü
-
lümsedim, şimdi de, kızları görünce, üçüncü ve son
hakikati öğrendim ve üçüncü kez gülümsedim.
Bunun üzerine Semyon şöyle dedi:
-Söyle bana Mihayla, Tanrı seni neden cezalan
-
dırdı ve Tanrı’nın o hakikatleri neler, ben de bileyim?
-Tanrı beni, O’na itaat etmediğim için cezalan
-
dırdı. Ben gökyüzünde bir melektim ve Tanrı’ya ita
-
atsizlik ettim.
Tanrı beni bir kadının ruhunu almam için gön
-
derdi. Yeryüzüne indiğimde o kadın tek başına ya
-
tıyordu, hastaydı, ikiz doğurmuştu, iki kız bebek.
Bebekler annelerinin yanında kımıldanıp duruyordu,
anneleri onları göğsüne kaldıramıyordu. Kadın beni
görünce Tanrı’nın beni, kendisinin ruhunu almam
için gönderdiğini anladı, ağlamaya başladı ve şöyle
dedi: “Ey Tanrı’nın meleği! Kocamı daha yeni def
-
nettik, ormanda bir ağacın altında kalıp öldü. Benim
ne bir kız kardeşim var, ne teyzem, ne de annem.
Öksüzlerimi büyütecek kimsem yok. Benim ruhumu
alma, çocuklarımı besleyip büyütmeme müsaade
et, ayaklansınlar! Çocuklar babasız, annesiz yaşa
-
yamaz!” Kadının sözünü dinledim, bebeğinin birini
göğsüne koydum, diğerini de eline verdim ve göğe
yükseldim. Tanrı’nın huzuruna çıktım “Tanrım, o
lohusanın ruhunu alamadım. Kocası ağacın altında
ezilmiş, kadın ikiz doğurmuş, ruhunu almamam için
İnsan Neyle Yaşar?
43
yalvardı. “Çocuklarımı besleyip büyütmeme müsaa
-
de et, ayaklansınlar. Çocuklar annesiz, babasız ya
-
şayamaz.” diye yalvardı. Ben o kadının ruhunu ala
-
madım.” Bunun üzerine Tanrı şöyle dedi: “Git o lo
-
husanın ruhunu al ve üç hakikati öğren: İnsan içinde
ne barındırır, insana ne bahşedilmemiştir ve insan
neyle yaşar? Öğrendikten sonra göğe döneceksin.”
Böylece tekrar yeryüzüne indim ve yeni doğum yap
-
mış olan kadının ruhunu aldım.
Bebekler annelerinin göğsünden düştü. Kadının
cansız bedeni yatağa yığılıp bebeklerden birinin üze
-
rine düşerek ayağını ezdi. Kadının ruhunu Tanrı’ya
götürmek için köyün üzerinde yükseldim, ama rüz
-
gâra yakalandım, kanatlarım koptu ve kadının ruhu
Tanrı’ya tek başına yükseldi. Bense yeryüzüne, yo
-
lun kenarına düştüm.
Lev Nikolayeviç Tolstoy
Do'stlaringiz bilan baham: |