217
tiyatromuz da o seviyelere doğru çok yol alacaktır. O zaman da bugün yazılan her bir
satır, birçok karmaşıklığı çözmeye yardım edecektir.
Atölye bundan iki yıl önce Moskova’daki “Stalin adına açılan Özbek bilim yurdu”
bünyesinde ayrı bir atölye olarak oluşturuldu. Başta ona Moskova’daki
devlet tiyatro
okulundaki öğrencilerimiz girdiler; ondan sonra o zamana kadar sahnelerimizde oynayan
ünlü sanatkârlarımız girdiler. Onların arasında Taşkent ile Buhara ve Fergana’dan gelen
halka mal olmuş, ünlü yiğitlerimiz var. Kadınlar meclisi ise bizim tarihimizde ilk defa,
Özbek kızları ile Özbekistan’da doğup büyüyen Tatar kızlarımızdan meydana gelir
(sonrakilerden sadece bir kişi).
Atölyenin ilk senesinde güzel sanatlara ait birtakım eğitimlerden başka Rus dili,
ana dil ve bazı genel dersler de oldu. Sahne sanatı (sahne becerileri) dersinin öğretmeni o
yıl o ders üstünde Fransız klasik (kadim) yazarlarından Moliere’in dünya da meşhur olan
“Cimri” piyesini hazırlıyordu. Bu piyes uzun yıldır bir Semerkant’ta bir Taşkent’te
sahnelendi ve bununla atölyenin yazlık işi sona erdi…
Bu yıl (1925-1926 yıllarında) ise atölyeden genel dersler ile ana dil dersi öğretmen
olmadığından dolayı çıkarılmış, diğer güzel sanat dersleri önceki
gibi devam
ettirilmektedir. Özellikle geçen yıl eski zaman tiyatro tarihi dersini veren öğretmen ve
eleştirmen Filippov, bu yıl atölye öğrencilerini Moskova’daki tiyatroların
tarihleri ve
sorunları ile tanıştırdı. “Sahne sanatı” nın öğretmenleri ise bu yıl “Cimri” yi biraz
düzenlemekle birlikte, meşhur Rus yazar Gogol’un ölümsüz komedisi olan “Müfettiş” i
devrimci trajedilerden “Labbay”i sonra Holhoca Korbaşi’nin hayatından sözsüz oyun –
“Bekçi Uykusu”nu hazırladılar. Bundan başka kendi öğretmenlerimiz Yoldaş
Uygur
tarafından bu âcizin “Yarkınay” piyesi hazırlandı. Bunlardan “Yarkınay” ve “Müfettiş”
piyesleri Fergana’nın Namangan şehrinden başka bütün şehirlerinde “Labbay” ile “Bekçi
Uykusu” Taşkent’te ve Semerkant’ta sahnelendi.
Önümüzdeki kış eğitim ile atölye bitiyor. Ondan sonra Eğitim Bakanlığımızın
fikrine göre, o atölye öğrencileri esas alınarak merkezi ve daimî cumhuriyet tiyatromuzun
oluşturulması gerek. Bu yıl tiyatronun bünyesinde kendine özel atölyesi (okulu) var. Bu
durumda Moskova atölyesi muhtemelen kapatılır.
Bu yıl güzel sanatlar derslerinden bazıları çıkarıldı ve yerlerine başkaları koyuldu.
Örneğin; yüz boyama (makyaj), sahne süsleme (dekorasyon) ve diğerleri.
218
Bu yılki repertuarda daha çok milli şeyler olsa gerek: “Yarkınay” henüz ham olduğu
için üzerinde yeniden çalışılacak; bu âcizin 4 perdelik “Uzun Kulaklı Dede” adlı piyesinin
de repertuara girmesi lazım. Yine başka milli piyesler bulma çabası var.
Atölyenin kendisi ile bu kısa tanışmadan sonra şimdi onun günümüze nasıl
geldiğinden de biraz konuşalım. Taşkent’te (tiyatro sanatının merkezinde), atölyenin
maddi başarısı tatsız oldu. Özbek Bezm grubu maddi yönden akıl almaz bir başarı
kazandığı halde atölyenin başarısızlığı elbette sebepsiz değil. O sebebi çoğumuz
biliyoruz. Bizim milli enstrümanlarımız asırlardan beri kutlamalarımızda hazırlanıp,
haklın ruhuna sinip giden hafif bir esinti ile onu ayağa kaldırır. Tiyatro ise bizim için yeni
bir şey, ayrıca binlerce tiyatro grubumuzun anlamsız ve sanatsız gösterileri halkı bıktırdı.
Bunları anladığı halde atölyenin kendi de maddi başarısızlığa önem vermedi; bu durumu
hepsinden daha fazla anlayan Eğitim Bakanlığımız maddi tasarruf devrinde atölyenin
maddi açığını kapattı.
Maddi taraf böyle zayıf olsa da manevi yönü oldukça iyiydi. Sanatı anlayan insanlar
geldiler, gördüler, samimiyetle alkışladılar. İşte bu alkışlar, bu samimi ilgi atölyeye
cesaret verdi; bu alkışlar bugün bir avuç olsa da samimi oldukları için
gelecekte o
avuçların sayısının hiçbir yere sığmayacak kadar çoğalacağına inanmaktadırlar.
Son olarak atölye öğrencileri hakkında iki çift laf söyleyelim; ben atölye ile birlikte
bir buçuk ay boyunca yürüyüp gerçek sanat fedakârlarını gördüğümde inanarak sevindim.
Maddi başarısızlık bizim birçok “fedakârlarımızı” yolun yarısında pes ettirmektedir.
Bunlar kendi hayatlarındaki maddi başarısızlıklara da önemsiz baktılar ve gözlerini kızıl
Moskova’nın dağlar gibi tiyatrolarına : “-Bizim isteğimiz budur!” dediler…
Do'stlaringiz bilan baham: