3.1.51.
Tiyatro Eleştirilerine Önem
197
(1927)
Bizim gerçek tiyatromuz kuruluş arifesinde olsa da bugüne ulaşıncaya kadar çokça
yol aldık. Arkamızda tahminen 12-13 yıllık amatörlük dönemi kaldı. Gerçek manası ile
tiyatromuz değil sahne ile tanışıklığımız başlangıç döneminden çıktı. Bunun içindir ki
tiyatromuza şimdi ciddi istekler verilip, vazifeler yüklenmeye başlandı. Biz böylece
sahnede (tekrar söylüyorum: sahnede!) oldukça geliştik.
Fakat tenkit yönümüz tiyatro ile birlikte ilerleyememektedir. Eleştirmenlerimiz ne
içindir tiyatro sanatını yakından kavramamış halde ortaya çıkmaktadırlar. Bunun sebebini
nerede aramalıyız? Bence sahnemiz onun kendi içine girenler tarafından güçlü bir gayret
ile ileriye taşınmakta: o sahne işçilerinin faaliyeti ile yükseltilmektedir. Ama sahne
topluluğu, sahne sevenler ve seviyorum diyenler oyun oynanan gün bir izleyici gibi
salona girip oturup, oyun bitince, o günlük izlenimlerini tartışarak eve dönmektedirler.
Ertesi gün uyandıkların da dünkü izlenimlerinden hiçbir şey kalmamaktadır. Çünkü onlar
kendi işlerine gitmektedirler. Bazı sahne topluluğu ya da “sanatseverleri” ücretsiz bilet
197
“Zerefşan” gazetesinin 1927 yılı 4 Ocak sayısında “Çolpan” imzası ile yayımlandı. “Edebiyat Nedir?”
makaleler toplamında yeniden basılmıştır.
225
almak için sanatı sevmeye başlamışlar. Bu kötü süreç anlayışlı gençlerimizi de maalesef
kendi rüzgârı önüne katıp sürüklemektedir.
Hedeften biraz uzaklaştık. Ben demek istiyorum ki, tiyatro eleştirmenleri de söz
konusu “sevenler” ve tiyatro ehilleri arasından çıkar, bunun için eleştirimiz düşüncemizin
gerisinde kalmaktadır. Eleştiriyi, başka bir tabir ile söylersek, yalın “sıradan” kişiler
yazmaktadırlar. Doğal olarak, bundan sahnenin kurulmasına ve ilerleyişine fayda değil,
zarar gelmektedir.
“Zerefşan”ın 425. sayısında “Sürgün” piyesinin eleştirisi basılmış. Bence o eleştiri
değil, sıradan bir izleyicinin sanattan uzak izlenimlerinden ibarettir.
“Elini öyle yapmadı, böyle yaptı”, - diye eleştiriler… “Terazinin kırılması güzel
oldu”, diye övgüler… 7-8 yıl önce
bunlar kabul edilebilirdi. Bugün oynanan eserin ruhuna
inmek gerek. Bugün sergilenmesindeki temel eksiklerini göstermek gerek. Bugün
oyuncunun temel hata ve üstünlüklerini göstermek gerek. Bugün nihayet eğilimlerini
(önyargı) açıp vererek, yol yordam göstermek gerek. Yol yordam göstermekte yine
bedenini kımıldatmaya ait olmadan, genel esaslarda olması gerek. O el, ayak kımıldatma
meseleleri rejisör ve oyuncunun işidir. “Ah!”, “Öldüm!”, “Yandım, kül oldum!”,
dediğinde mutlaka göğsünü tutması gerekmez, bunun gibi yapmayan oyuncuyu
ayıplamak tenkit değildir. Rejisör ve oyuncunun kendi karakterine uygun olarak, kendi
şahsına yakışır bir hareket yapmaya hakkı vardır. Bir duruş ve hareketi adet edinip der
durumda ve zaman da bunu tekrarlamak “mühürlü hareket” diye adlandırılır ki, sahne
âleminde iyi bir fazilet değildir.
Sahne işçileri, sahne hayranları, sahne topluluğu ve genellikle sanat sevenlerin
dikkatlerini, eleştirimizin bu hararetli durumuna çekmek istiyorum.
226
Do'stlaringiz bilan baham: |