Amea folklor institutu



Download 40,44 Mb.
bet200/295
Sana21.02.2022
Hajmi40,44 Mb.
#16416
1   ...   196   197   198   199   200   201   202   203   ...   295
Sabahattin Çağın
Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Türkiye
TANZİMAT DÖNEMİ TÜRK ROMAN ve HİKÂYELERİNDE
KAFKASYALI KÖLELELER
Caucasian Slaves In Tanzimat Period Turkish Novels
The problem of “Slavery” is one of the most treated themes by Tanzimat period novelists. As a commonly treated theme in the novels of this period -including Müsameretname which is a transition period novel- this theme is elaborated in two ways. Ahmet Midhat Efendi argues that in Ottoman Empire slavery was different than in Europe and America, that in Ottoman Empire there isn’t a caste system like in Europe and America so the institution of slavery has both positive and negative sides in Ottoman Empire. On the other hand authors like Samipaşazade Sezai treat this institution only with negative sides.
In this paper both of these views will be presented grounding on the literary works which handle this subject.
Bilindiği gibi roman ve hikâye Türk edebiyatına Tanzimat dönemiyle birlikte giren Batı edebiyatına özgü iki türdür. Her ne kadar daha önceden Türk insanının bu ihtiyacını karşılayan halk hikâyeleri, meddah hikâyeleri ve mesnevî gibi türler varsa da bunlar genellikle aynı temalar ve aynı şekiller etrafında gelişmeleri bakımından klişeleşmiş bir hâl almışlardı ve Türkiye’deki yenileşme faaliyetleriyle birlikte azalarak yerini Batı tarzı roman ve hikâyesine bırakmışlardır.
Diğer taraftan Lale Devri’nde askerî, mimarî ve eğitim alanında başlayan yenileşme hareketleri 1859 yılından itibaren275 edebiyatta da kendini göstermeye başlar ve ilk önce tercüme romanlar, ardından geçiş dönemine ait roman ve hikâyelerden sonra ilk roman, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat (1872-1873) adıyla yayımlanır. Bu döneme ait ilk roman ve hikâyeler geleneksel anlatıların izlerini ve etkilerini taşımakla beraber edebiyata birçok yenilikler getirmişlerdir. En önemlisi daha önce Türk şiirine giren yeni birtakım fikirler roman ve hikâyede de işlenmeye başlanmıştır. Yazarlar bu konuları işlerken bir yandan gazeteci olmaları bir yandan da romantik edebiyata bağlı olmaları ve kendilerini toplumun rehberi olarak görmeleri nedeniyle toplumcu bir tavır takınmışlardır. Bu tavır neticesinde eserlerini çeşitli konular etrafında yazan Tanzimat romancılarının görücü usulüyle evlenmenin yol açtığı facialar, kadınların ve kız çocuklarının eğitilmesi, yanlış batılılaşma (alafranga züppelik), köy hayatı, kölelik gibi toplumsal konuları işlediği görülür..
Bildirimiz bu temalardan biri olan kölelik teması üzerine olacaktır. Bir Orta Çağ kurumu olan kölelik, özellikle savaşlar sonucu hem Batı’da hem de Doğu’da yaygın bir hal almıştır. İslam dininin ortaya çıkmasıyla birlikte kölelik yasaklanmamış, ancak Cahiliye döneminin ağır şartları hafifletilmiştir. Kölelere insan muamelesi yapılması hem Kuran’da (Nisa ve Nur sureleri) hem de hadislerde dile getirilmiştir. İslamî kurallar içinde kölelik uygulaması önce Selçuklularda daha sonra Osmanlılarda da görülmüştür. Özellikle Osmanlı Devleti’nin sınırları genişledikçe kölelik kurumu da genişlemiş, hatta Orhan Bey’le birlikte cariyeler saraya da alınmaya başlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde haremin kurulmasıyla cariyelik sarayın önemli kurumlarından biri haline gelmiş, özellikle Kanuni, Sultan Süleyman döneminde ihtişamlı günlerine ulaşmıştır.276 Başlangıçta daha çok Anadolu beylerinin kızlarıyla ya da Bizans, Sırp, Bulgar pren­sesleriyle evlenen padişahlar, Fatih döneminden itibaren cariyelerle de evlenmeye baş­lamışlardır. Uzun bir aradan sonra XIX. yüzyılın sonlarında Abdülmecid’in fermanıyla kölelik ticareti yasaklanmıştır. Bu durum sonucunda Cidde ve Hicaz’da ayaklanmalar çıkmış, diğer taraftan da Kırım Savaşı esnasında Kafkasya halkları Osmanlılara yeterince yardım etmemişlerdir. Ancak bütün bu yasaklamalara rağmen kölelik kurumu Cumhuriyete kadar azalarak varlığını sürdürür. Osmanlı devletinde cariyelerin kimisi genel hizmetlerde bulunmaları için, kimileri çok küçük yaşta satılmak veya hediye edilmek üzere satın alınırdı. Diğerleri ise odalıklardır ki, güzellikleriyle seçilirlerdi. Buna karşılık birinci guruptakiler için böyle bir durum aranmazdı ve bunlar genellikle Asya ve Kuzey Afrika kökenli zenci ve Araplardan seçilirdi. Odalıklar ise çoğunlukla Kafkas topluluklarına mensuptur. Efendilerinin odalıklar üzerinde tam bir hakimiyeti vardır. Cariyeler satın alındıktan sonra eğitilirlerdi. Önce adları değiştirilir, Türkçe öğre­tilir, musiki eğitimi verilirdi. Onlara özel hocalar tutulduğu bile olurdu. Bu cariyeler azat edilerek başkalarıyla evlendirilebildiği gibi, efendinin odalığı da olabilirler. Efendiden çocuğu olan kadınlar satılmaz, efendinin ölümünden sonra da azat olurlardı.
İsmail Parlatır’ın tespitiyle Osmanlılar devrinde esir ticaretini besleyen dört ana bölge vardır:277 “Birincisi Kafkas bölgesidir ki Çerkes, Abaza, Gürcü köleler bu böl­geden geliyordu. Fatih döneminden sonra Arap ve Zenci köleleri toplama merkezleri, Af­rika’da ‘Musavva’, Arabistan’da Cidde idi. Kuzey Afrika’da ise Libya, Tunus, Ce­zayir ve Senegal ayrı bir bölge olarak karşımıza çıkıyor. Yunanistan, Sırbistan, Bul­ga­ristan yanında daha kuzeyde Lehistan, Macaristan, Ukrayna, Polonya ve Rusya Balkan bölgesini oluşturuyordu.” Bu sınıflandırmayı göz önünde bulundurduğumuzda Tanzi­mat dönemi Türk romanında bunlardan Kafkasya bölgesi ağırlıklı bir şekilde öne çıkar.
Tanzimat dönemi Türk yazarlarından Emin Nihat Bey, Ahmet Midhat Efendi, Namık Kemal, Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım eserlerinde Kafkasya kökenli köle, cariye, odalık, halayık gibi roman kişilerine de yer vermişlerdir. Bunların içinde özellikle Ahmet Midhat Efendi hem çok sayıda eser yazması hem de Osmanlı hayatını en iyi şekilde yansıtan bir yazar olması bakımından bu yazarların önüne çıkar. Esaret temasını işleyen ilk eseri yazan Ahmet Midhat Efendi; Esaret (Fatin, Fıtnat), Dünyaya İkinci Geliş (Nergis), Felatun Beyle Rakım Efendi (Canan), Hasan Mellah (Esma), Firkat (Feride, Hacı Han) gibi eserlerinde bu kökenden kişilere yer verir. Bunların dışında Emin Nihat Bey’in Müsameretname’sinin altıncı hikâyesi olan Faik Bey ile Nuridil Hanım’ın Sergüzeşti, Namık Kemal’in İntibah’ı, Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt’i ve Nabizade Nazım’ın Zehra’sı bu kişileri içeren diğer roman ve hikâyelerlerdir.
Tanzimat döneminde sanatçıların kölelik temasını işleyen romanlar yazmalarının en önemli sebeplerinden biri, istibdat yönetimine karşı hürriyet fikrini öne çıkarma düşüncesidir. Bilindiği gibi Fransız Devrimi’yle ortaya çıkan ve dalga dalga önce Avrupa’ya, oradan da Osmanlı Devleti’ne ulaşan hürriyet ve eşitlik gibi bazı fikirler devrin aydınlarını büyük ölçüde etkilemiştir. Dönemin bu zihniyetini en iyi ortaya koyan eserlerden biri de Namık Kemal’in “Hürriyet Kasidesi” adlı şiiridir. Nitekim Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt’inde Dilber kendini Nil nehrinin sularına bırakıp ölümü seçmesiyle yazarın eserini “Acaba Nil’in bu müthiş, bu mühlik girdap ve seylabeleri bu zavallı Dilber’i nereye götürüyor?.. Hürriyetine.” cümleleriyle bitirmesi bu anlamda manidardır. Bir diğer sebep de bu temayı işleyen eserleri kaleme alan yazarların bir kısmının annelerinin Kafkasya kökenli cariyeler olmalarıdır. Samipa­şa­zade Sezai, Ahmet Midhat Efendi ve Abdülhak Hamit (Tarhan)’ın278 anneleri eve cariye olarak girmişler, daha sonra da evlerinin hanımı olmuşlardır. Bu durumun psikolojik olarak yazarları etkilemiş olabileceği de düşünülebilir.
Tanzimat döneminde esareti tema olarak işleyen ilk eser Ahmet Midhat Efendi’nin Esaret (1870) adlı hikâyesi, sonuncusu ise Nabizade Nazım’ın Zehra (1896) adlı romanıdır.
Bu romanlardaki bazı köle ve cariyelerin maceraları Kafkasya’da (Faik Bey ile Nuridil Hanım’ın Sergüzeşti), bazıları gemide (Sergüzeşt) başlar. Bazılarının macerası ise getirildikleri İstanbul’da…
Köleler büyük ölçüde, esirciler tarafından çocukların kandırılarak kaçırılmasıyla elde edilir. Bunun yanında aileleri tarafından esircilere satılan çocuklar da vardır. Sözgelimi Ahmet Midhat Efendi’nin Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar adlı eserin kişilerinden Esma, bir bey kızıyken, babası tarafından bulunduğu çevreden uzaklaş­tırılmak maksadıyla esircilere satılır. Aynı durum Faik Bey ile Nuridil Hanım’ın Sergüzeşti’ndeki Beycuk (sonradan Faik adı verilecektir) için de geçerlidir. On iki yaşında küçük bir çocuk olan Beycuk, bir esirci tarafından kaçırılır. Esirci yol boyunca ona eziyet ederken çocuk hep biraz sonra ağabeylerinin ve akrabalarının arkadan yetişip kendisini kurtaracaklarını düşünmektedir.
“Zavallı Beycuk o halde veli ve hamîleri olan Şapsih kabilesi dilaverlerinden enişte ve büyük biraderlerinin muttasıf oldukları gayret ve şecaatı düşünür ve nazar-ı şefkat-eser-i tıfl-perverîlerindeki hal-i asayişini yad ve tahatturla mağrur olduğu besalet ve sahabetleri kendisini daire-i hürriyetlerinde muhafaza edemediğini nazar-ı taaccüp ve tessürle görürdü.”
Bu şaşkınlık bir süre sonra umutsuzluğa dönüşür ve bir ara bu umutsuzluğunu esirciye de söyler. Esirci bir süre sonra ailesinin bu durumdan haberdar olduğunu, kendisi için onlara elli manat para verdiğini, kendisine yaptığı eziyetlerin sebebinin de bu parayı vermesinin acısından kaynaklandığını söyler. Burada yazar anlatıcı söz alır ve esircinin doğru söylemeyebileceğini, ama Çerkezlerin de böyle bir şey yapabileceğini göz ardı etmemek gerektiğini söyler.279
Esareti konu alan hikâye ve romanların büyük bir kısmı bir faciayla sona erer. Ahmet Midhat Efendi’nin Esaret, Firkat adlı uzun hikâyeleri ile Namık Kemal’in İntibah’ı, Samipaşazade Sezai’nin Sergüzeşt’i ve Nabizade Nazım’ın Zehra’sı köleler açısından acı sonla biten eserlerdir. Esaret’te Zeynel Bey tarafından köle olarak alınan Fıtnat ve Fatin arasında bir aşk doğar. Zeynel Bey, güzelliğinden ötürü Fıtnat’ı odalık olarak almak isterse de kız ona direnir. Daha sonra Zeynel Bey iki gencin birbirini sevdiğini anlar ve aradan çekilerek onları evlendirir. Ancak gerdek gecesi iki genç geldikleri yerleri, kabilelerini, ailelerini birbirlerine anlattıklarında kardeş olduklarını anlarlar ve intihar ederler. Firkat’te Guşacuk ve Hacıhan adlı iki cariye de muratlarına eremeden ölürler. İntibah’ta Dilaşub, sevdiği Ali Bey’in yerine ölme fedakârlığını gösterir. Zehra’daki Sırrıcemal ise terk edilmenin acısına dayanamayarak ölür. Son olarak Sergüzeşt’te Dilber, dokuz yaşından on sekiz yaşına kadar geçen sürede hep eziyet görür ve artık gidecek bir yer bulamadığını düşündüğü Mısır’da intihar eder.
Buna karşılık mutlu sonla biten hikâye ve romanlar da vardır ki, bunların büyük bir çoğunluğu Ahmet Midhat Efendi’ye aittir: Felatun Beyle Rakım Efendi, Ölüm Allah’ın Emri, Dünyaya İkinci Geliş. Bunlara bir de Faik Bey ile Nuridil Hanım’ın Sergüzeşti’ni ilave edebiliriz. İlginçtir, Ahmet Midhat Efendi’nin sürgün edilmeden önce yazdığı roman ve hikâyelerin sonu faciayla biterken, sürgün dönüşünü izleyen eserlerinde köleler hep mutlu sona ulaşırlar. Bu eserlerde cariyeler roman içinde bazı sıkıntılara ve eziyetlere maruz kalsalar da eserlerin sonunda muratlarına ererler. Felatun Beyle Rakım Efendi’de eve köle olarak giren Canan, eserin sonunda evinin hanımı olur. Kurgu bakımından birbirine benzeyen Ölüm Allah’ın Emri ve Dünyaya İkinci Geliş’in cariyeleri sevdikleri erkeklere kavuşurlar. Bu eserlerde cariyeler arasındaki çekişmeler ve bunların çevirdikleri entrikalar da dikkat çekicidir. Faik Bey ile Nuridil Hanım’ın Sergüzeşti’nde de her iki sevgili çok eziyet görürler, ama sonuçta yine odalıktan hanımlığa yükselmiş Pişasimaf’ın yardımıyla birbirlerine kavuşurlar.
Bu eserlerdeki kölelerin akıbetleri ister faciayla bitsin, isterse mutlu sona ulaşsın, hepsinde de yazarlarının kölelik karşısında olumsuz fikirlere sahip olduğunu eserin kahramanlarına söylettiklerinden anlayabiliriz. Sözgelimi Esaret’te Zeynel Bey, kölelik kurumuna karşı bir kişidir. Ancak bir süre sonra kendine bir odalık alır. “Hülasa işi odalığa döktük ve on beş yirmi yaşından beri esaret denilen şu fiil-i feci ve kerihin aleyhinde bulunur iken ondan sonra buna kendimiz razı olduk.” Ancak o, bu işi farklı bir nedene bağlı olarak yapar. Tanımadığı biriyle evlenmektense, bu yolla tanıyarak evlenmeyi yeğlemiştir. Bu Zeynel Bey’in modern fikirlere sahip bir kişi olduğunu gösterir. Aynı durum Felatun Beyle Rakım Efendi’deki Rakım için de geçerlidir. O da köleliğe karşıdır, ama o da bir köle alır. Bu kahramanların kölelik hakkındaki düşünceleri aynı zamanda Ahmet Midhat’ın düşünceleridir. Felatun Beyle Rakım Efendi’nin diğerlerinden farklı bir yanı Rakım’ın Ziklas ailesine, Osmanlıdaki kölelik sistemini Batı’yla karşılaştırma yaparak anlatması ve bu işin Batı’ya göre Osmanlı’da daha insanî olduğunu anlatmasıdır. Bu anlatım karşısında Mister Ziklas dayanamayıp, “Lakin Rakım Efendi! Esareti bir vasfediyorsunuz ki benim bile köle olarak satılmaya heves edeceğim geliyor” diye şaka yollu cevap verir. Ahmet Midhat benzer bir karşılaştırmayı Müşahedat romanında Osmanlı Devleti’ndeki cariyelik ile Batı’daki besleme alma kurumları arasında yapar:
Frenk ukalası bizdeki esareti muaheze ederler ha! “Esaret” kelimesindeki hüküm, bizim maişet-i İslamiyemiz âleminin neresinde görülmüştür? Hangi cariye esaretten dolayı duçar-ı sefalet olmuştur? İçlerinde kaç tanesi kocasız kalmaya mahkûmdur? Bilakis bizdeki cariyelerin ev bark, çoluk çocuk olmak yüzünden nail olageldikleri bahtiyarlık, Beyoğlu’nca değme nik-baht familya kızlarında bile görülemiyor.
Hele cariye istihdamını, tervic-i esarettir diye reddederek, beslemeler istihdamını, muvafık-ı medeniyettir diye kabul eyleyen alafrangalık âleminin, besleme biçareleri meyanında kendisini o sefaletten kurtarabilip de ev bark sahibi olabilenleri güç tahattur edebilecek, parmakla sayılacak kadar nevadirdendir?
Osmanlı’daki esaret konusunda böyle düşünen Rakım, her şeye rağmen köleliğe karşıdır. Sözgelimi, esirciye Canan’ın değeri hakkında söylediği şu sözler dikkat çeki­cidir: “Bu kızın değeri var mı yok mu diye sormuyorum. Satılan şey bunun hürriyetidir. Hürriyetin cihanlar değeceğini teslim ederim.” Yine Hasan Mellah’ta esir satın alırken ağlayan Hasan Mellah’ı anlatan şu sözler yazarın görüşlerini yansıtmaktadır:
O efendinin göğsü içinde bir yürek, kafası içinde bir beyin var ki, senin benim gibi bir ana babanın evladının, âdeta meta misüllü haraç mezat satılmasını bir türlü kabul ve hazmedemiyor. Cenab-ı Hak herkesi hürriyet-i şahsiyesine sahip olarak yaratmış olduğu halde bir insanın diğer bir insanı taht-ı temellüküne sokabilmesi salahiyetini, fezail-i insaniye ve medeniyeye külliyen mugayir görüyor.
Bu tespitler gösteriyor ki, Ahmet Midhat ve Emin Nihat Osmanlı Devleti içinde uygulanan kölelik kurumunu olumlu ve olumsuz yönleriyle ortaya koyuyorlar, fakat her ikisi de bu kuruma karşı bir tavır sergiliyorlar. Samipaşazade Sezai ise bu kurumu tamamen kötü yönleriyle ortaya koyarak eleştiriyor. Namık Kemal ise bu kurumun olumlu yanları olsa da sonuç hep kötüdür tavrı içindedir. Görüldüğü gibi bu kuruma karşı olmak hepsinin ortak noktasıdır. Bu ortak nokta elbette dönemin Türk entel­lektüelinin de ortak düşüncesidir. Bunun da Osmanlı sınırları içinde kölelik kurumunun yasaklanmasında önemli bir katkısı olduğu muhakkaktır.


Download 40,44 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   196   197   198   199   200   201   202   203   ...   295




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish