Bu zamanın en mühim ticaretlerinden biri de esir Esir Ticareti ticareti idi. O da çok defa rus esirlerde olurdu.
Bunu bilhassa Başkurtlar ve Kalmuklar getirirlerdi. Bunlar rus köylerine gider ve ellerine geçirdikleri rusları götürür* ve satarlardı. Edilin doğusunda Ruslar kalabalık ve silâhlı olmadan tarlaya çıkamazlardı. Bir rus esiri ozamanm parasıyla 70 ruble ederdik Rusların Astarkhan ve Tobıldan başlayıp bozkır vilâyetlerini istilâ etmeleri yalnız tüccarlara, Avrupa mallarına pazar bulmak içindi. Rus* hükümetinin yerlilerden aldığı verginin ehemmiyeti, hükümete gelir olmaktan'ziyade, göçebelere tâbiiyet alâmeti olması bakımmdandı. Kal— muk ve Başkurtların «yasaq» dedikleri bu «ayniyyet» (natur) vergilerini getirirken bazan hediyeler de alırlar ve dönerken rus köylerini yağma ederlerdi. ; 1708-170,9 yıllarında Başkurt ve Kalmuklar Edilin doğu ve batısında rus köylülerini yağma edip yüzlerce rusu KHıyvaya getirerek sattılar. Türkmtfnler ve Khıyva özbekleri ise İran esirleriyle ticaret ederlerdi. Onlar rusa göre daha ucuzdu. 17. nci asır sonunda Safevî Devleti zayıfladığı sırada Türkmenlerin Horasan köylerine hücum etmedikleri hafta olmazdı. Bazan Khıyva, Balkh ve Bukhara Özbek hanları ve sultanları bu çapullara başkanlık ederlerdi. Çöl Türk— menleri İrana tâbi Türkmenleri de esir ederlerdi. Nadir Şah küçüklü» 168 169
günde Khıyvada esarette bulunmuştu. Kalmuklar ise çöl Türkmenlerinden Çavdur, İğdır, Suy.nacı uruklarının bazı kısımlarını ( 1686 yılı) «tülengüt» (yani esir, köle) olarak Astarkhana getirdiler. SafevîleT- den Şah Abbas, Hazar Denizi Ötesi Türkmenlerine karşı, panzehir olarak, Batı Iranın yağmacı Kürt uruğunu ve İran Türkmenlerinin eşkıya güruhlarını Horasan sınırlarına göçürüp yerleştirdi. Bu tedbir ise, memleketin daha ziyade iflâsına sebebiyet vermiştir, Mâverâünnehir ve Khorezmde ekincilik hayatına geçmiş ve yeni geçmekte olan özbekler, İran ve rus esirlerini bilhassa tarlalarda çalıştırırlardı.
«Kazakçılık» yani yağmacılığın en çok revaç bulduğu 17. nci asır için Man- gıt-Nogaylarm şu «Kazak» şiiri karakteristiktir:
Bulgur Bulgur Bulgur Tav + Bulgurup köp cortqanımız mal üşün -f- Böte- geli Arqa boz yusan + Tösek etip köp yatqanımız yal üşün -f- Tenge,- dosqa khor boldıq -f Ata ananın -f- Qarasabası cogınan -f Haramzade atqa tagıldıq -f- Haram etke emirdik -j- Caratqandın bizge bergen malı azman170).
Yani: Bulgur, Bulgur Bulgur Dağ! (bunun etrafında) dolanarak çok seğirt- tiğimiz, mal için (dir). Bütege (“bir nevi ot)li «Arka» (bozkırlarının) boz (renkli) yusan (otlarım) döşek edip çok yattığımız, dinlenme için (dir). (Bizimle) denk (olanlar)e, dost (lar)a (karşı) hor olduk. Ata ile ananın (miras bıraktığı bir) karasaba (=deriden kımız kırbası bile) yok olduğundan haramzade adını aldık. Haram etle semirdik. Yaradanm bize verdiği mal az olduğu için...
Bunun kısaca manası, «yağma ve talanın kötü olduğunu biliyoruz, h akat ne yapalım, açız» . demektir. Zaten Özbek, Mangıt-Nogay ve Kazak için çapulculuk ozamanki durumun gerektirdiği geçici bir hastalıktı. Türkmenlerin-millî şairi Makhtum Kulı’ya-nisbet edilen çapul şiirlerinde ise, çapulculuk bir sanattı. Pek az olarak gelen ecnebi ticaret kervanlarından alınacak (gümrüğün elbette bir ehemmiyeti yoktu.
Khıyva gibi yerlerin han, sultan ve hükümetleri bu gümrükle meşgul olmaktan ise, bir bahâneudle;; veyahut.., bahanesiz - kervan yağma etmeği daha kârlı görüyorlardı. Meşhur müverrihimiz Ebülgazi Hanın kendisi bile 1646 yılında rus tüccarlarım soyup, şimdiki hesapla .171 bm liralık mallarını almıştı. Fakat kendi adamları. da misilleme olarak Astarkhanda hapsedildi 171). Böyle bir münasebetle Astarkhanm rus valisine yazdığı türkçe bir mektubu da vardır 172).
Tüccarlar, elçiler tâlanırken bu yağmaya yalnız kâfirler değil, müslümanlar da uğruyorlardı. Ebülgazi ile edib ve müverrih olan oğlu Enuşe - nin .Bukhara vilâyetlerini yağma ettikelrini yukarıda söyledik. Mâverâünnebirde o vakit pek saygı lçilerini bile yağma etmek, ellerindeki silâhlarını
Â
Çağatayca yazdığı bir manzumede Mangıt (Nogay) ve Özbekler hakkında
lemin Mangıtını', özbegini + Haq alarmın yoq eylegey bâkini + Aşı talqan bilen qurut barının + Kişi bir parça tapmas etmeğini + Qımız içip alar aşar at etin + Dağı körmeybiz özge yemeğini -f Qazagı ve qaraqçısı köpdür + Tenrı yoq ete künde bir mininin-) + Kervanını talap ilgaplT») bilegeç + Ulusnın tişisini, erkeğini 17 7). /
Yani: Âlemin Mangıtı ile Özbegini ve onların korkusunu Hak yok eylesin. Hepsinin yemeği talkan (darı kavutu) ile kurut (^kurutulmuş yağlı süzme yoğurt) tur. İnsan (onların arasında) bir parça ekmek bulamaz. Onlar kımız içip at eti yerler. Başka bir yemeklerini göremeyiz. Kazağı ve karakçısı (rreşkıyası) çok-, tur. Tanrı (bu Kazaklardan) her gün binini yok etsin. (Bunlar) kervanları yağma edip beylediği (=fethettiği) ulusun dişisini, erkeğini çapar.
Bukharadan Kırıma geçmek için Khorezm-Üstyurt yoluyla Yayık 'havzasında Sarayçık'a gelen Şeydi Reis, bir taraftan Rüş istilâsını, diğer taraftan da Mangıt Asan Mirza oğlu Arslan Mirzanın tebaasının Os- 173 174
manii elçisini yağma ettiğini işiterek, geri Khorezme döndü; ve Osmanlı düşmanı olan Safevîler ülkesinden Türkiyeye gitmeği tercih etti. Halbuki bu Arslan Mirza, rus kaynaklarına göre, Rus düşmanı ve Türkiye dostu idi; Ruslarla h^rbediyordu 17S). Diğer Osmanlı seyyahı Seyfi Çelebi de, Özbeklerin Mâverâünnehir ve Horasana istilâsının tarihinin « :> ( Horasandan emniyet kalktı ) şek
linde söylediğini kaydediyor 17î>). Buna göre «Özbeklerde evvelce Çin- .giz yasası nizam olmuş ve Çingiz evlâdının yaşlısı padişah olurdu. Şimdi, kim galip gelirse o padişah oluyor» 175 176 177).
Ozaman Istanbuldan gelen bir türk kendisini âdeta Paristen As- yaya gelen bir Avrupalı gibi saymıştır. Bukharada Burhan Sultan, Şeydi Reise büyük saygı göstererek Bukharada kalmasını rica ederken, «sana Bukharayı vereyim; kendim Kara-Köl ile iktifa edeceğim» demişti. Şeydi Reis de ona, «Eğer tekmil Mâverâünnehrin hanlığını verseniz yine memleketinizde kalamam» demiştir178). Denizci olan bu Osmanlı seyyahi 16. ncı asırda Osmanlı Devletinin ve Osmanlı Türklerinin hayatında pek görülmiyen bir noktayı, Türkistanda bütün ticaretin, İktisadî hayatın ve şehir hayatının yerli Türklerin kendi ellerinde olduğunu takdir edebilmeliydi. Fakat buna ait bir kayıt, bu zatın hatıratında bulunmuyor.
Hanlar ehemmiyetsiz şeyler için komşu devletlerden dilenirlerdi. Khıyva hanı kendi düğünü için, meşhur Abdullah Han ise ( 1589) saraya gümü8 zarflar yaptırmak için Moskovadan gümüş istediler. Abdullah Hanın istediği gümüş 1000 rubleden ibaretti lö2). 1586 da Abdullah Hanın ülkesinde gayet büyük bir para buhranı olmuştu. Moskovadan saray ziyneti bahanesiyle istediği para, zamanımızdaki mânası ile, 'bir nevi ecnebi istikrazı gibi bir şey olsa gerek. Filhakika Abdullah Han çok gayret sarfederek Bukharada altın âyârmı hâkim duruma çı- karabilmişti. Bununla beraber rus çarlarından para istemek, ozaman bütün Kazak ve Kalmuk hanlarında âdet olmuştur. Mangıt-Nogay mirzaları en ufak şeyleri bile Rusyadan isterlerdi. Bazan, yüz yıl önce bir
şehirden aldıkları ikta parasını geri isterlerdi. Elbette bu ancak dilenmek için bir bahane idi. Bunların hepsi ozamamn İktisadî zaruretlerinin görünüşlerinden ibarettir.
Medenî ve İçtimaî Hayat
Do'stlaringiz bilan baham: |