-°4) Yegâne nüshası Meşhedde eczacı Gulâmm elinde bulunan Kelîle Ve
D
başlangıcında şöyle
|
deniliyor:
|
|
ö
|
.1 j,
|
|
|
|
e
|
|
1 J >1
|
rlaV- j v>*Kİ- . j
|
|
- ‘H-J y- ör-1
|
|
|
’
|
^ V o-
|
|
-J.vy. ■ vi 6i* y
|
m->5
|
ivine Çağatayca tercümesinin ^ cC' o" 9 A-b * *
? j üPU ^
ö.v'î &/\ y..
û i—1 î .
dildir, sâde türkçedir. Bunların en mühimmi Ötemiş Hacmin yukarıda (s. 41-42-147) zikri geçen eseri «Târîkh-i Dost Sultan» ile Ebülgazı Hanın tarihleridir. Elbette farsça her zaman yüksek medeni dil sayılıyordu. 16. nci asrın son yarısında biz, Khorezmde türkçenin hâkim durumunu muhafaza ettiği halde, Mâveraünnehirde farsçanın türkçeye taarruzu alâmetlerini ve onun da fikrî hayatta tereddi ile muvazi olarak intişar ettiğini göri^oruz.
Çağataylılar çağında Temürün zuhurunu hazırlıyan Fars Dİ1İ ve Horasan sîrasmda bahsettiğimiz iki çarpışan kuv-
Tasavvufu Fikrî ^ yani: |) Türk - Moğol devlet ananeleri,
Hayatın Tereddisini Ti/kistanln kendi dinî telâkkileri, 2) İslamiyet Temsil Ediyorlar ^ tasavvllfUı tacik şehirlerinin fikirleri, 16-
i 7. nci asırlarda mücadelelerini başka şekilde devam ettirdiler.
Türk devlet ananeleri hâlâ, şeriate değil, yasaya dayanı
yordu. Bunun yegâne dinî istinadgâhı Sır Derya ve Khorezmdekı türk sofuluğu îdi. Şamanizm ve eski manihaizm an ailelerinden de bazı şey ler edan bu türk sofuluğuna göre din daha ziyade mücerret maneviyattan ibaretti; hanların yani devletin işine karışmazdı. Bu şeyhlerin kendileri de çok defa sarık sarmazlar, hanlar gibi türk kalpağı giyerlerdi.
Eski Horasan - İran medeniyetinin mümessili olan Bukhara,
Baikh ve Semerkand gibi tacik şehirlerinin ahalisiyle bilginleri ise, yasa ve türk sofuluğu yerine, seriati ve dünya işlerine karışan bir tasavvufu ileri sürüyorlardı. Bu tacik tasavvufuna, biz, «Horasan tasavvufu» diyoruz. Bunlara göre İslâmiyet teokratik bir dindi. Kadı, müftü, muh- tesip ve reis bunların devlet makinesini teşkil ediyorlardı. Tasavvuf yoluyla İranda devleti ele aldıkları gibi, Türkistanda da bu yoldan hareket ediyorlardı. Türklerin maneviyat sahasındaki ihmalkarlığından istifade ediyorlardı. Yavaş, duyurmadan, muntazam iş görerek her şeyi kendisine çeviriyordu. Bunun neticesinde evvelce türk tasavvufundan mülhem olarak vücude gelen «Nakşibendîlik», hakikî Horasan sofulu- ou seklini aldı. Sonra da türk sofuluğunu Horasan tasavvufu ile cemet- meee başladı. Ferganedeki türk şeyhlerinden Burhaneddin Kılıç çocukları, i 6. nci asır başında Nakşibendîliğe iltihak etti. Zengi Ataya, Şeyi d Ataya mensup türk şeyhleri de 16-17. nci asırda yavaş yavaş Nakşibendîliğe temessül ettiler.
Çağatavlılar ve Temürlüler çağında olduğu gibi, 16. nci asırda ,f!a tacik medeniyeti mümessilleri arasında hanlarla iş birliği yapacak unsur, dünyevî ilimlerin mümessilleri idi. Eski Moğol banlan gibi, Şı- l.an Özbek hanlarından Übeyd Han ve oğlu Abdülâziz bu nevi ilim
iç; —
mümessillerini, riyaziyecileri, tabibleri ve tasavvuf münkirleri olan açık, sağlam görüşe malık bilginleri korudular. O cümleden Bukharada Mir Arab, Mollazade Molla Osman, Mevlânâ Muhammed Daye Ve Mir Gazanfer zikrediliyorlar. Abdüllâtif ve Barak (Nevruz Ahmet) Hanlar Nakşibendî şeyhlerini bazan bütün milletin önünde açıkça tahkir ve onlarla alay ederlerdi. Ondan dolayı bir şeyh, Barak hakkında «ol it- dür» demiştir («Barak» av köpeği demektir)-08).Abdüllâtif ve Barak Hanlar eski türk devlet ananelerine pek sadık idiler. Din ile devleti ayrı iki şey bilen türk şeyhleri khocaların dünyevî islere karışmasını kötü görürlerdi. Şeykh Khavand Tahur ( =Şeylchantavur ) evladından Khoca Tâhir, Taşkent şehri Sevinç Khoca Han tarafından kuşatıldığı zaman kaledarlık etmek istemişti.Türk khocalarmın ileri gelenlerinden biri, bu münasebetle, «bu iş khocaların işi değil» demiştir-00). Fakat Türk şeyhleri Nakşibendiliğe iltihak edince siyasete karışmağa başladılar, ve türk beğlerinin hanlara karşı olan saltanat dâvalarında onlark yardımda bulundular. Mangıt-Nogay mirzalarından Kepek Mirza, Zengi Atalı Padşa Khoca’dan, diğer mirzalar da hanlarla çarpışmada Padşa Kho- canın kardeşi Babacan Khocadan istifade ettiler. Mangıt mirzaları kendilerini türk şeyhi «Baba Tükli Çaçlı» vasıtasıyla peygamber evlâdı gösteren bir şecere de tertip ettirmişlerdi -,0). Zengi Ata oğullarından Haşan Khoca daha Abdullah Han zamanında Mangıtların mensup olduğu «Sol Beğleri» sırasında sayılıyordu. 18. inci asrın başında hanların dünyevî hâkimiyetine karşı şehir tacik unsurları ve bilginleri ile turk uruk başkanlan olan beğler, dinî idare usulü-teokratizmin hâmisi sıfatıyla birleştiler. Taşkentte, Fergane ve Kaşgarda nakşibendî şeyhleri'hâkimiyeti doğrudan doğruya kendi ellerine almağa başladılar.
Do'stlaringiz bilan baham: |