bütün mücadelelere müzaheret edecektir. usiere
re kar5
6) Türkistanda milliyet ve ekalliyet meseleleri, devlet içjUrc
mücadele tedbirlerinden, her kavmin. adediyle mütenasip suret t,
Ve
istifade
^sizlikle
güreşir ve Türkistanda ahalinin ekseriyetini teşkil eden ırka
men:
ile
zaınan
cidden
me) ithali de aşiret an’anatını ve müsavatsızlığını ortadan kald^.^ talike-
7) Türkistanda maarif, başlıca Türkistah ahalisine maddî v ^ SekeP olur.
.sundan istifade eylemek, memleketteki bütün milletlerin ve.sinıfjaj.
mü*Jha
İti ti hap usulü ile iştirak etmek; memleketin mekteplerinden v© ^^îokrat
esseselerinden, milli servetinden, toprak ve sudan, İçtimaî j§ UûlUmî nıü-
n-ınr*nr?Pİf» fpHVıirİPrinrİPn Vipv tavmin ' nrlprlıvlp mİİfpnflKİn cı.— . Ve iset^ı:ı_ı
usulü ile.halledilir. Bununla beraber fırka, millet ve kabile teşkj^ ~v*AaUe .etmesi haricî emperyalistlerin desiselerine âlet olan feodalizm ve aşiret - ker
ısım ı
ayrı harsları da henüz teşekkül etmeyen etnik zümrelerin hepgj^ v oiup, ayrı Türkistan medeniyeti vücuda getirmek ve onu kuvvetlendirmek 0rtek, umumi yol undaki tedbirlere yardım eder. Ayrı ayrı kabilelerin örf ve âdeti ettirmek
heplere müstenit hukuk'yerine, asrı kanunu medenî ve asri -yar | e* ^inî mez
larda çabuk terakki yollarını göstermek, halk hâkimiyetini ^ Mânevi saha- maliye, sanayi ve teknik sahalarına, demiryolu, telgraf işlerine Ve^eıldirmek,
kistimin istiklâlinden sonra dr bu ülkede sadece ahali sıfatı jje ^^matı, Tiir- olan sabık müstevlilerin elinde monopol olmaktan kurtararak dalacak
çiı-mek, sınıf imtiyazlarını temelinden ve kalblerden silmek, yenj 111 elfoç ge- sisi medeniyeti vücuda getirmek maksatlarına müteveccih olmalıda ^emokra-
"**uır. j».
ebi usullerinin tatbiki, umum! meccani iptidaî tâlim. TürkktBv., . 2met mekanları A
en mütemeddin milletlerinin medeniyeti ile vâsıtasız tam.tmak Avrüpanm
^ :u . * ^ _ ..
°luna
sahasındaki esas isteklerindendir. Maarifin devlet bütçesi ile temin * Canın
maarif lan kadro-
leriyle mütenasip surette olmalıdır. Ahalinin diğerlerine nisboten ge .* 11^lls adet-
larının tahsile rağbetsizliği ve itinasızlığı, bunların hisselerinin kalan kisını-
çalışkan vo kurnaz olan kısımlarının ihtiyarına, eline geçmesin^ **.»**■ *"•**•'
ve bu husus te'min edilmelidir. Bununla beraber Erk fırkası, ^ Verhiemeli
tertip ve taksimatında köylü ve^rençbeı* sınıflarının ve bazı milletj- bütçesinin
ların maarif meselesinde, bugüne kadar fazla ihmal edilmiş oldm,ı Ve tabaka- , ' UK*arim .
tutarak, bunların evvelce kaybettiklerinin telâfi edilmesine ayrıCa , te02önünde
** chenim •
8; Din meselelerinde vicdanın tam hürriyeti, dinin herkesin vevir.
ması, dinin düny? ve devlet işlerine karıştırılmaması gibi esasla ^süsî jşj
,ub* «h,.,,.
lerin birliğini te’min etmek azminde olmakla beraber, fırka dık- tatörlüğününe muhalifti. Programın son şeklinde tam demokrasi umdeleri ileri sürülmekte ve 4 üncü maddesinde anlatıldığı veçhile demokrasiyi korumak için «kapitalistler ve burjuvanın tazyik ve demagojisi olduğu takdirde,, tedbirler (demek, demokrasi düşmanı olan ulema ve feodalite gibileri intihap hukukundan mahrum etmek gibi tedbirler) alınması» ancak fevkalâde bir zaruret zamanında caiz görülmektedir. Bununla beraber, «sosyalistler tüdesi» nin, beynelmilel mikyasta olduğu gibi, şark milletleri arasında da hakikî anlaşmanın şovenlikten en çok emin olan sosyalist unsurları ile yapılacağı kanaatinde olduğu d*, mezkur mâruzada zikredilmiştir. Fırka programının nazarî kısmında Türkistanda amele sınıfının siyasî faaliyeti, anların mensup olacağı sosyalist. fırka teşkilâtının amele sınıfına mahsus kapalı teşkilât şeklinde kalmayıp, ülkede ekseriyet olan köylü dihk&n ile amelenin teşriki mesaisini temin eder bir şekilde olduğu zaman inkişaf edebileceği söylen inekte. Erk fırkasının da öyle «amele ve dikhan» fırkası olduğu ileri sürülmektedir.
Programın bu mufassal seklinin mukaddemesinde sosyalizmin Türkistanda terbiyevî, ehemmiyetinden, amele ve köylüyü »şarkın karanlık fikirlerinden çıkarıp, cihan iktisadı ve içtimai hayatının gidişi ile ala- k ad arlığa sevkedeceğinden de bahsedilmektedir. Sosyalistler tüdesi 1921 yılında bazı menşevikler ve Es-Erler tarafından vâki olan ittifak tekliflerine İcabet etmedi, bu münasebetle o yılın eylül ayında neşrettiği bir tamimde: «Avrupanm ortodoksal sosyalist amele teşkilatı kendilerini kapalı amele mücsseseleri şekline soktuklarından,"Şarktaki sosyalist teşkilâtlarına da bövle bir kapalı yolu takip etmek teklifinde bu Ilınacakları .malûmdur; halbuki Şarkta böyle bir yol, herhangi ciddî siyasî faaliyetten çekinmek, ve fırkayı yalnız Avrupa amelesi kaygısında bir* gösteriş haline sokmak demek olduğundan tatbikî kabil olmıyacak- tır. Binaenaleyh A-vrupa sosyalist internasyonallerinde bu hakikati anlayan unsurların galebesi saatine kadar, o internasyonalleve girmiyece* 304 305
g
1921 yılı temmuzunda Türkistana gelen Büyük Millet Meclisi âzası Suysallı İsmail Suphi Bey, bazı cedid liderlerinin arzularına uygun o- İarak 30 temmuz tarihi ile «siyası ve İçtimaî ilmihal» yazıp vermişti. .7 kısımdan ibaret olan bu ilmihalin ilk kısmı «siyaset, kaideleri» 10 madde, ikinci kısmı «askerlik kaideleri» 7 madd,e, üçüncü «maarif kaideleri» 1 1 madde, dördüncü «sıhhat ve riyazet kaideleri» 1 3 madde, beşinci «iktisat kaideleri» .11 madde, altıncı «din ve ahlâk kaideleri» 17 madde, yedinci umumî kaideler 3 madde, ceman 72 maddeden ibaretti. Bu ilmihale program ismi de verilmişse de, hakikatte irşat ruhunda yazılan bir ilmihalden ibaretti. Siyasî kişim da istiklâl ve müstevlileri kovmak, hainleri öldürmek maddeleri vardı. 8. inci maddede deniliyor, ki «Müslümanların uleması, mollaları, ahundları, hürriyet ve istiklâl mücadelesinde en önde bulunurlar, bu vazifesini yapmıyan ve müslüman halkının gözlerini kapalı tutmakta devam eden ulema dine ve millete karşı haindirler, katilleri gerektir». Askerlik kısmında da deniliyor, ki: «silâh, müslümanm namusudur. Her müslümanm tüfek ve tabancası olmak farzdır. Bunun en az 100 tane fişengi olmalıdır. Tü-
iz» demiştir. 1924 yılı sonunda Berlinde içtima edip «beynelmilel. bü- 20» teşkil eden sol sosyalist fırkaların yolu, Türkistanlı sosyalistler tüdesi mensuplarına daha uygun geliyordu.
Özbek terakkiperverleri, Bukhara « cedid » leri «Cedit - terakkıper- meselesiyle son yıllarda Feyzullah Khoca, Feodo- verler Tüdesi» rov, Rıskulov ve Türkistanski namında birkaç zat meşgul olup, bazı makale ve risaleler neşretmiş- İerdir. Feyzullah bir yerde, Bukhara cedidlerinin istekleri daha 1918 yılı başında program şeklinde takarrür ettiğini yazmakta ise de, diğer bir yerde bunlar hakkında, «cedidler siyasî fırka değil, yalnız siyasî meseleler ile alâkadar plan garpçı küçük burjuva zümrelerinden ibaretti » demiştir306). Bu son mütalâa daha doğrudur. Biz Bukhara ve Semer- kandda iken bunların elinde «Ruşenî Beyin rüyası», Baku İttihat ve Terakki Cemiyeti» nin matbu programı^ ideoloji âsarı olmak üzere bir taraftan «Türk Vurdu ve Veni Mecmua», Ziya Gökalp’ın eserleri,^tacik münevverlerinden Mirza Abdülkadir Muhiddinov ve Ekâbir Şahman- surov gibilerin elinde Umumî Harp yıllarında Berlinde çıkan «Kâve» mecmuasının nüshaları, ve «Savânih-i Abdurrahman Khan», «Seyyahat- nâme-i İbrahim Bek» gibi eserler bulunuyordu. Enver Paşanın Berlinde tabettirdiği varakalar, «Livâ-i İslâm» ve başka risaleleri cedidlerin fikirlerine daha uygun gelmekte idi.
fenk ve tabanca tedarik edemeyenler kılıç ve büyük bıçak tedarik ederler. Gizli cemiyetler mitralyoz ve bomba tedarik etmelidir. Zekât palası, silâh tedarikine sarfedilmelidir». Maarif babında tâli ve âli maariften, tarih, coğrafya, riyaziyat, resim, musiki ve lisanların tâliminin zaruretinden, maarif aleyhinde bulunan mutaassıpların müslümanlığm haini telâkki edileceğinden, üçüncü kısımda spor ve hıfzıssıhhadan, ik- lisadî kısımda ise israftan sakınmak, ecnebi malı almamak, fukaraya yardım etmek, ziraat ve ticaret müesseselerini asri usulde yapmak gibi şeylerden bahsedilmektedir. Dine gelince «en mükemmel din İslâmdır. Bütün müslümanlar kardeştir. Müslümanların fena âdetleri terkedip, temiz ve medenî eğlencelere, tiyatro, musiki ve spora alışması zarurîdir» denilmektedir. Son kısımda ise her yıl bir kongre akti ileri sürülmektedir. Bu ilmihal gerçi program olarak kabul edilmedi ise de, nüshaları teksir edilerek cedidler arasında yayılmıştır.
Cedidlerin liderlerinden bir zat, «sosyalist tüdesi» azalan hakkında «kendi sosyalistliklerini Lenin ve Bukharin’lere anlatamıyan zavallılar» diye lâtife ediyordıysa da bazan kendilerini de sosyalistliğe pek yakın göstermeğe çalışıyorlardı. Bilhassa İçtimaî ve İktisadî şahsılarda fikirleri tebellür etmemiş olduğundan, muayyen bir program tertip edemiyorlardı. Halbuki sosyalistler, bilhassa merhum Dinse programması, malûm olmıyanlar ve programsızlarla işbirliği yapmanın hatalı olduğunu söyler ve bir program taslağı vücuda getirmelerini ciddî olarak teklif ediyorlardı. Ben ve Arifov, bu vaziyet karşısında terakkiperverlerin, programının işlenmesine çalıştık ve dinî mevzuları tayyederek, sosyalistler ile olan fikir farklarını sosyalizmi kabul etmemek cihetlerine münhasır bırakmak, bilhassa İktisadî meselelere ait fikir farklarını tebarüz ettirmeleri teklifinde bulunduk. Maksat, müşterek bir «Birlik» (cemiyet) e dahil olan zümreler arasındaki görüş farklarını, bu Birliğe zarar ver- miyecek bir şekle sokmak idi. Ve biz, buıida muvaffak olduk.
Terakkiperver (cedid) zümresinin o zaman Mirza Abdülkadir tarafından teklif olunan 19 'maddelik program taslağını esas edinerek ye diğer projeleri de karşılaştırarak tarafımdan tasnif edilen şekli şudur:
« 1) Millî harsa malik müstakil millet olarak yaşamak, hayatın esasıdır, Bu, bütün milletlerin idealidir. Bizim maksadımız, Türkistanın müstakil ve hükümetin de millî olmasıdır. Milliyet, dil, din, an'anat, edebiyat ve adat birliğine istinat eder.
Hür Türkistanda devletin şekil ve idaresi cumhuriyet olup, hâkimiyet menbaı demokrasi usullerine muvafık olarak seçilen «millet meclisi», vilâyet ve şehirlerde «el meclisleri» ve «şehir meclisleri» dir.
Do'stlaringiz bilan baham: |