113
eşeğin anırmasını, köpeğin havlamasını, atın kişnemesini, suyun şırıltısını alfabe olarak
kullanırım, der. Yani burada doğanın grameriyle yazmaya çalışacağını ifade etmektedir.
Doğanın grameri ona yetmektedir. Zira onları sözcükler ve heceler üstü olarak görür.
Doğanın
kendine has olan dilinin, kendisine yetip de artacağını anlatmaya çalışır. Bir
anlamda yazar, poetikasını, sanat anlayışını bu öyküye almıştır. Mesela Ferit Edgü’nün
“Eylül’ün Gölgesinde Bir Yazdı”
romanında da geleneksel hayatı modern hayata karşı
savunarak ve modern hayatı yerme söz konusudur. Burada da benzer bir durum vardır.
Doğaya ait horoz sesi, eşek sesi, köpek sesi vs. bunlarla öykümü yazarım, diyerek doğal
bir tavır sergilemiştir. Dolayısıyla kolaj tekniği kullanılarak yazar, kendi öykü yazma
edimini anlatmıştır.
Bir Öykü
(s. 53) adlı hikâyede anlatı kişisi (yazar) ile bir kadının diyaloğu vardır.
Burada kadın aslında kendi öyküsünün kahramanı durumundadır.
“Senin öykünü
biliyorum.”
cümlesiyle başlayan anlatıda kadın
“Diğerlerinden farkı yoktur ki, tabi
bilirsin. (…) Burası neresi, bizlerin fotoğrafını çekip duran sen kimsin, sen önce bunları
söyle ki, ben de sana gerçek öykümün sonunu anlatayım. Ya da anlatmayayım.”
şeklindeki cümlelerle biter. Görüleceği üzere Bir Öykü adındaki bu anlatının yazarı ile
öykü kahramanı olan kadın diyaloğa girmiş durumdadır. Burada öykü kahramanının
ağzından bir öykü anlatılırken, kadın kendi öyküsü hakkında yazara bilgi vermektedir.
Bir anlamda yazar kolaj tekniğini kullanarak öykünün kurmaca yönünü ön plana
çıkartmaktadır.
Şerbetli
(s. 58) başlıklı anlatı edebiyatı edebiyatla anlatmaktadır. Anlatı kişisi
(yazar), karşısındaki kişinin, sözcükleri doğru dürüst kullanmayı bilenler tehlikeyi
mıknatıs gibi çekerler, ifadesine karşılık, sözcüklerin kendisini tüm ateşli silahlardan
koruduğunu, sözcükleri silah olarak kullanmadığını, sözle hakikati söyleyen insanların
başının belaya girmeyeceğini, kendisinin şerbetli olması gerektiğini, çünkü sözcüklerin
kendisini tüm ateşli silahlardan koruduğunu ifade eder. Diyalogla oluşturulmuş olan bu
anlatıda yazarların sanatlarını icra ederken, sözcükleri iyi kullanırken başlarına gelenler
kolaj tekniği kullanılarak kurmacalıktan soyutlanmış bir şekilde anlatılmaktadır.
Rastlantı
(s. 64) başlıklı anlatıda anlatı kişisiyle gözleri görmeyen birinin girdiği
diyalog üzerinden yapılmıştır. Gözleri görmeyen bu kişinin içinde bulunduğu ruh halini
anlayabildiğini ve bunları görüp, duyup, sezip sözcüklere aktarabilecek yetenekte
olduğunu anlatmaktadır. Bir diğer ifadeyle anlatı kişisi durumunda olan yazar, empati
kurarak yazarlık yeteneği ile ilgili okura bilgi vermektedir. Bu yönüyle de incelenen bu
anlatıda yazar, kolaj tekniğini kullanarak anlatısındaki kurmacalığı ifşa etmektedir.
114
Özellikle
(s. 67) başlıklı anlatıda anlatı kişisi, yazmak için inandırıcı olmaya
gerek olmadığını, sözcüklerin, kalemin ve kendi iç sesini dinlemenin yeterli olduğunu
ifade eder. Yani anlatı kişisi
olan yazar, yazarlığına dair okura bilgi vermektedir. Bu
bilgileri verirken kolaj tekniğini kullanması, anlatısındaki kurmacalık özelliğini ifşa
etmesine vesile olmaktadır.
Işık
(s. 73) başlıklı anlatı;
-Koridorun ucundaki ışığı görüyor musun?
-Tabii görüyorum.
-Öyleyse niçin yazmıyorsun?
şeklinde toplamda 10 kelimeden oluşmaktadır. Anlatıda anlatı kişisi, karşısındakine
yazmak için çok küçük bir ışık yeter, diyerek, yazarın edebi kişiliği hakkında okura
bilgi vermektedir. Bu yapılırken kolaj tekniği kullanılarak, anlatının yapıntılığı ön plana
çıkartılmaktadır.
Do'stlaringiz bilan baham: