sonra gel
demekti. Başını sallayarak uzaklaştı.
“Bana bunun büyük bir onur olduğunu söylediler. Herkes durmadan aynı
lafları tekrarlıyordu. İnsanların sana ne kadar büyük bir onur bahşedildiğini
söylemesi ne kadar kıl bir şey anlatamam.”
“Ben onun tersini yaşadım ama ne demek istediğini biliyorum.”
“İşin komik yanı gerçekten gurur duydum. Bütün kızların arasından beni seç
mişlerdi. Bazıları benden daha güzeldi. Üstelik seçilmek için parmağımı bile kıpır
datmamıştım. Kızlardan bazılarının yaptığı numaraları duysan şaşar kalırsın. Bir
kadını tanımak istiyorsan onu hemcinsleriyle bir rekabet ortamına sokacaksın.”
“Neden? Ne yaptılar ki?”
“Valla ben hiçbir şey yapmadım. Komitenin beni seçmesine herkes kadar
şaşırdım. Ama hiçbir şey hissetmedim. Marie Antoinette gibi elimi salladım
ve güneşten ısınan elmaların kokusuyla azıcık sarhoş oldum o kadar. Bana el
sallayan insanları izlerken hiçbir şey hissetmedim.”
Kayani’nin içi loştu. Masamıza vuran ışık hüzmesi Lisanın gök mavisi göz
lerini gölgede bırakırken, dudakları aydınlıkta beyaz ve ıslak görünüyordu.
“Hiçbir şey,” diye yineledi ışıkla yıkanan o dudaklar. “Asla da hissetmedim
zaten. Kendimi hiçbir zaman o kasabaya, o okula, hatta kendi aileme bile ait
hissetmedim.”
“Lisa...”
“Sen öyle değilsin. Sen ve Karla olduğunuz yere aitsiniz. Sonunda bunu
anladım. Şu garson gösterdi bana.”
Kafasını kaldırıp gözlerime baktı. Yüzü ifadesizdi.
“Ben hiçbir yere ait olamıyorum,” dedi. “Seninleyken bile. Senden hoşla
nıyorum, Lin. Uzun bir süre ilgimi çektin. Ama daha fazlası yok. Bunu biliyor
muydun? Senin için hiçbir şey hissetmedim.”
Lisa’yı sevmeye çalıştığımda hep göğsümde bir bıçak vardı. O bıçak bu
sözlerdi işte çünkü ikimiz adına da konuşuyordu.
“Kimse kimseye ait olamaz,” dedim usulca. “Özgürlüğün ilk şartı bu.”
Gülümsemeye çalıştı. Beceremedi.
“İnsanlar neden ayrı düşer?” diye sordu kaşlarını çatarak.
“İnsanlar neden birlikte olur?”
“Şimdi de psikolog mu kesildin başıma? Soruya soruyla cevap veriyorsun.”
“Pekâlâ. Bana sorarsan, insanlar ayrı düşer çünkü ta en başından beri bir
likte değillerdir aslında.”
Gözleri yeniden masaya kaydı. “Ya biriyle birlikte olmaktan korkuyorsan?”
“Ne demek bu?”
“Son zamanlarda ne hissediyorum biliyor musun? Sanki o komite beni yine
o geçit töreni için seçti ve ben bunu istemedim bile. Anlıyor musun?”
“Hayır.”
“Gerçekten mi?”
“Bizim ne olduğumuzu ya da olmadığımızı boş ver. Sen o laneti yendin ve
tekrar ayağa kalktın, Lisa. Bu gurur duyulacak bir şey. Sevdiğin işi yapıyorsun.
Saygı duyduğun sanatçılarla çalışıyorsun. Ve ben ne olursa olsun hep yanında
yım. Sen karanlıkta değilsin. Çoktan aydınlığa çıktın. İyisin.”
Başını kaldırdı. Konuşmak için ağzını açtı ama dudakları titriyordu.
“Gitmeliyim,” dedi birdenbire ayağa fırlayarak. “Yeni sergi için bir sanatçıy
la buluşmam gerek. Acayip yetenekli biri.”
«T
1
•
»
lamam, sem...
“Gerek yok. Taksiyle giderim.”
“Ben bu şehirdeki bütün taksilerden daha hızlıyım,” dedim gülümseyerek.
“Ve ucuzsun, kovboy. Ama ben yine de bir taksi tutacağım.”
Masaya para bırakıp onunla güneşli sokağa çıktım. Bekleyen taksilerden
birine yöneldi. Tam arabaya binecekti ki kolundan tuttum.
Bir an gözlerimin içine baktı. Sonra başını çevirdi. “Akşama beni bekleme.
Yeni serginin dekoruyla uğraşacağız. Birkaç gün böyle.”
“Birkaç gün mü?”
“Evet. Bu gece galeride uyurum. Belki yarın da.”
“Lisa, neler oluyor?”
“Hiç,” dedi ve taksiye bindi.
Taksi gazladı ve ilerideki köşeyi dönene dek, Lisa arka camdan bana baktı.
Saniyeler içinde doğan o büyük sevinçler kırılgandır. Ve öldüklerinde, hiç
bir kuvvet onları bir sevgilinin gözlerinde yeniden uyandıramaz. Biz Lisa’yla
birbirimize daha derin bir yerden bakıyorduk. Sevincin düştüğünde konduğu
yerden.
Bir ışık sönmüştü ve şimdinin bahçesinden bir gölge geçiyordu. Kaldırımda
yarım saat dikildim. Olup biteni anlamaya çalıştım.
Kaçırdığım bir şey vardı. Lisa’nın Sanjay Şirked’nin kıyısındaki hayatıma
itirazından, hatta başkalarıyla olma isteğinden daha temel bir anlaşmazlık.
Başka bir şey oluyordu ve onu doğru göremiyor, hatta hissedemiyordum bile.
Başka türlüsü de beklenemezdi zaten çünkü o şey, bana oluyordu.
Do'stlaringiz bilan baham: |