“Selamünaleyküm,
’’dedim.
Faaz-Shah bir an duraksadı. Gözlerimde bulamadığı bir şeyler arar gibiy
di. Çete savaşlarında iki ağabeyiyle omuz omuza çarpışmıştım. Yeni liderleri
Khaled’le de silah arkadaşıydık ama Faaz-Shah’la hiçbir bağım yoktu.
“Ve aleykümselam,
” dedi daha yumuşak bir sesle. “Salar’a ne oldu? Sen bu
rada ne yapıyorsun?”
“Senin yapman gerekeni,” dedim. “Onu bıçaklayan herif yarım bırak
tığı işi tamamlayanlasın diye başında nöbet tutuyorum. Siz kimden duy
dunuz?”
“Hastanede adamlarımız var. Her yerde var.”
“Azim’le Saların bıçaklandığı arka sokakta yoktu ama.”
“Azim mi?”
“Son gördüğümde yerde yatıyordu. Yaşaması zordu.”
“Nerede oldu bu?”
Hepsi de genç gangsterlerdi. Ortada kızacak bir şey olmadığında bile ho
rozlanmayı racon sayan cinsten. Bense tamamen güvendeydim çünkü en doğru
şeyi yapmıştım ve bunu er geç anlayacaklardı. Ama Karla’ya bulaşırlarsa, onla
rın başı belada demekti.
“Karla,” dedim gülümseyerek, “bize çay getirsen ne iyi olur.”
“Tabii.”
Esrarengiz bir gülümsemeyle uzaklaştı.
“Mohammed Ali’de oldu. Parfüm pazarından merkeze doğru yürüyorduk.
Olaydan önce onlarla ayaküstü laflamıştık.”
“Ne alaka?”
“Dedim ya, pazardan dönüyorduk. Salarla Azim’e rastladık. Biraz konuş
tuk ve herkes kendi yoluna gitti. Onlar bir kestirmeye girdi. Sonra ilk yan yolda
bağrışmalar duyduk. Salar üzerime yığıldı. Belli ki biri pusu kurmuş.”
Siyah cüppeyi açıp kanlan gösterdim ve tekrar kapadım. Bana gönül borç
ları olduğunu anlayınca utanarak başlarını eğdiler.
“Saları taksiyle buraya getirdik,” dedim bir koltuğa çökerek. “Ameliyattan
çıkmasını bekliyoruz. İsterseniz bize katılabilirsiniz. Karla ne yapıp edip bize
çay bulur.”
“İşlerimiz var,” dedi Faaz-Shah.
“Salar’ı burada yalnız bırakamazsınız. Yerinde olsam başına birini di
kerdim.”
“Bütün adamlarıma ihtiyacım var. Nasıl olsa sen buradasın. Hâlâ Şirket’e
sadık değil misin?”
“Hangi şirketten söz ediyorsun?”
Bir kahkaha attı. Sonra yine ciddileşti.
“Bu gece herkese ihtiyacım olacak derken şaka etmiyordum. Ne de olsa bu
bir aile meselesi.”
“Salar akraban mı?”
“Evet. Amcalarımdan biri. Ailesi yolda. Onlar gelene kadar kalırsan min
nettar olurum.”
“Merak etme,” dedim. Cebimden zinciri çıkardım. “Salar kefeni yırtamazsa
bunun kız kardeşine verilmesini istedi.”
“Ben hallederim.”
Zinciri cebine koydu. Tekrar bana baktığında gözlerinde sıkıntılı bir ifade
vardı.
“Sana borçlandım,” dedi.
“Unut gitsin.”
“Olmaz,” dedi dişlerini sıkarak.
“O hâlde alacağımı Bayan Karla’ya devrediyorum. Onun zararına olabile
cek bir duyum alırsan ya onu ya da beni uyarırsın. Anlaştık mı?”
“Anlaştık,” dedi. “Allah’a emanet ol.”
“Sen de,” dedim ve intikam ateşiyle yanan dört genç gangsterin arkasından
baktım.
Şirketken ayrıldığıma o kadar memnundum ki. Birilerini yaralamaktansa,
yaralıları hastaneye yetiştirmek bana daha uygundu. Nasıl Concannon adam
öldürmektense onları gömmeyi tercih ettiyse, benimki de aynı hesaptı. Birden
o gri-yeşil sessizlik, dezenfektan, kolalı çarşaf ve acı ilaç kokusu ağır geldi.
Kalbim çarpmaya, içim bulanmaya başladı.
Birkaç dakika için eski alışkanlıklarımın esiri oldum. Sanki az sonra Faaz-
Shah ve diğerleriyle birlikte savaşa gidecektim. Bütün o şiddet görüntüleri bir
bir gözlerimin önünden geç,i. Sonra birden kimzeyle s,va
f
mak zorunda olma-
dıgımı hatırladım.
Ne bu kavgada ne de bir başkasında.
Do'stlaringiz bilan baham: |