“Ji,”
dedi Abdullah.
Efendim.
“Geçen ay bizim yerimize Akreplere haraç verdikleri şu yeni yeri kullanın.
Madachudh'
u o binanın ikinci katından atın. İnşaat şirketinin ofisine isabet
ettirmeye çalışın. Hem onlara hem de Akrepler denen o pisliklere bir ders ol-
sun. Önce herifi konuşturun. Bakalım neler ötecek? Aşağı düştüğünde ölmezse
siktirip gidebilir.”
Abdullah başını salladı. “
Jarur
.”
Hayhay.
“Daha bitmedi. Diğer kiralıkları onları tutan arazi sahibine gönderin. Herifi
bir temiz silkelesinler. Sonra suratlarını doğrayıp hepsini şehirden gönderin.”
Jarur.
“Arazi sahibi kendine geldiğinde haracının iki katma çıkarıldığını söyleyin.
Başımıza açtığı bütün dertlerin karşılığım ödesin. Parlak Patel’le Rafiq’in hasta
ne masraflarını da ondan alın. O herif şimdiye kadar dinlediğim en iyi gawwali
şarkıcısı. Çok yazık oldu.”
“Öyle,” dedi Mahmoud başıyla onaylayarak.
“Hem de nasıl,” diye iç çekti Amir.
“Söylediklerimi iyice anladın mı, Abdullah?” diye sordu Sanjay.
“Evet.”
Sanjay derin bir nefes aldı. Nefesini üflerken yanaklarını şişirdi ve Meclis
üyelerinin yüzlerine bir bir baktı.
«'“T'
"i”
lamam mıyız?
Kısa bir sessizliğin ardından Rajubhai konuştu.
“Zaman ve para hiç kimseyi beklemez,” dedi çıkardığı sandaletlerini ararken.
Diğerleri de ayağa kalktı. Hepsi odadan çıkmadan önce imparator koltu
ğunda oturan Tariq’a selam verdi. Geriye bir tek Sanjay kalmıştı. O da kapıya
doğru yürüyordu ki, durdurdum.
“Sanjaybhai?”
“Ah, Lin,” dedi çabucak dönerek. “Goa nasıldı? Geri getirdiğin silahlan
duydum. İyi iş çıkarmışsın.”
“Goa iyiydi de...”
“Evet?”
“Ben yokken iki köklü değişiklik yapmışsınız. Katil Motorlar ve Afganlar.
Nedenini merak ediyorum.”
Öfke denen gölgeler diyarı yüzünü ele geçirdi. Dudaklarının kenarları aşağı
doğru kıvrılmaya başladı. Bana yaklaştı ve fısıltıyla yanıt verdi.
“Bana bak, Lin. İşe yarıyorsun, evet. Ama kendini Kaf Dağı’nda görme
sakın. Seni o silahları alman için Goa’ya yolladım çünkü daha iyi adamlarımın
hepsi orada deşifre oldu. Ayrıca işler yolunda gitmezse en iyi adamlarımı har
camak istemedim. Bu konuda net miyiz?”
“Beni buraya bunları söylemek için mi çağırdın?”
“Seni toplantıya ben çağırmadım. Bizimle oturmana da rızam yoktu. Seni
Tariq istedi. Kalmana izin vermem için ısrar etti.”
Birlikte dönüp çocuğa baktık.
“Biraz vaktin var mı, Lin?” diye sordu Tariq usulca. Ama sesi bir o kadar
sertti.
Hayır deme şansım yoktu tabii.
“Ben gidiyorum,” dedi Sanjay omzuma bir şaplak atarak. Sesini mahsus
yükseltmişti. “Neden döndün ki? Goa’ya bayılırım. Yerinde olsam ortadan kay
bolup hayatımın sonuna kadar bir plajda keyif çatardım.”
Sanjay böyle dedikten sonra toplantı odasından çıktı. Yeniden Tariq’ın yanı
na oturdum. Kızmıştım. Çocuğun gözlerine hemen bakamadım. Sakinleşmek
için bir dakika kadar beklemem gerekti.
“Nedenini sormayacak mısın?” dedi Tariq belli belirsiz gülümseyerek.
“Neyin nedenini?”
“Bugün Meclis’i neden topladığımı.”
Ben de gülümsedim.
“Isınma turları yaptığını düşündüm.”
Tariq gülecekti ama kendini topladı.
“Biliyorsun, Lin, amcam senin en çok bu tarafını severdi. Bana birkaç kere
senin hepimizden daha
Do'stlaringiz bilan baham: