YETMİŞ BİRİNCİ BÖLÜM
Sokağa çıkma yasağı sürdüğü müddetçe Karla’nın çadırında kaldık. O ilk
sabah gözlerimi açtığımda, onu bir tepside kahve fincanlarıyla bana doğru
yürürken gördüm. Oysa ben herkesten önce uyanırım. Hapiste, hatta özellikle
tuhaf gelmişti.
Siyah bir sabahlık giymişti. İnce kumaşın altında çıplaktı ve her hareketin
de bir gölgede yüzüyormuş gibi görünüyordu. Ben de onunla yüzmek istedim.
Tepsiyi komodin olarak kullandığı tumbanın üzerine bırakıp beni öptü
yatakta yanıma oturdu.
Elini dizime koydu. “Sana neler olduğunu anlatacağım.”
“Bizim aramızda mı?” diye sordum umutla.
“Hayır. RanjitTe tanıştığımdan beri olanları.”
“RanjitTe nasıl tanıştığımızı biliyor musun?”
“Bir köpek dövüşünde mi?”
“Bunu duyman lazım, Shantaram.”
“Hayır, Karla. Benim sadece sana ihtiyacım var. Gerisi umurumda değil.”
“Bana var, evet ama buna da var.”
“Neden?”
“Beni mi soruyorsun, anlatacağım hikâyeyi mi?”
“Sana neden ihtiyacım olduğunu biliyorum zaten. Sen her şeyin diğer ya
nsısın. Ama RanjitTe tanışma hikâyenize neden ihtiyacım olduğunu anlaya
orada bile. Dolayısıyla benden önce ayılan bir bilinç tarafından uyandırılmak
“Ah.”
madım.”
“Her şeyin diğer yarısı.” Gülümsedi. “Çok hoş. Ama anlatacaklarımı duy
malısın, Shantaram çünkü sana kötü davrandım ve kendimi kötü hissediyo
rum. Ama senin için en doğrusunu yaptığımı bilmen gerek.”
“Tamam da...”
“Kötü hissetmek istemiyorum. Özellikle de seninle ilgili. Er geç yüzleşecek-
[¡Ic. Onun için, neyi niçin yaptığımı iyice anlaman gerek.”
“Umurumda olmadığını söylemiştim.”
“Ama bilmeyi hak ediyorsun.”
“Bilmek istemiyorum, Karla.”
Güldü ve elini göğsüme kaydırdı.
“Bazen gerçeğin kendisinden bile daha komiksin biliyor musun?”
“Ve daha mutlu,” diye ekledim. Sonra onu öptüm ve siyah gölgede birlikte
yüzdük.
Az sonra, Karla yatağa iki fincan kahve daha getirdi ve yine başladı.
“Kenar mahallelerin yeniden düzenlenmesiyle ilgili bir kanun tasarısı hazır
lanmasını istiyordum.”
“Kahve harika. İtalyan mı?”
“Tabii. Konuyu dağıtmayalım lütfen.”
“Kenar mahallelerin ıslah edilmesi. Tamam, anladım. Ama anlamak istiyor
muyum, asıl mesele o.”
“Neden?”
“Karla, seni seviyorum ve bütün bunları merak etmiyorum.”
“Gecekondu mahallelerindeki insanların insanca yaşamasını istedim,
Shantaram. Anlıyor musun?” Beni taklit ediyordu ve gayet de başarılıydı.
“Anlıyorum ama.
“Ranjit’le asansörde karşılaştık.”
“Karla.
“Aslına bakılırsa, asansörde kaldık.”
“Ranjit’in sıkıcılığına uygun bir tanışma olmuş.”
“Asansör yedinci ve sekizinci katlar arasında bir saat kaldı.”
“Bir saat mi?”
“Evet. Altmış uzun dakika. Sadece ikimiz vardık.”
“Sana asıldı mı?”
“Hem de hiç vakit kaybetmeden. Cevabını verdim tabii ama yılmadı. İkinci
bir hamle daha yaptı ve tepkim daha sert oldu. Nihayet pes edip yere oturdu ve
hayatta ne başarmayı umduğumu sordu.”
Kahvemi içerken hayalimde Ranjit’i iki kere tokatladım.
“ilk kez biri bana bunu soruyordu.”
“Neden? Ben de sordum. Hem de kaç kere.”
“Sen bana ne yapmak istediğimi sordun. Ben de sana sordum. Ama Ranjit
ne başarmayı umduğumu sordu. İkisinin arasında dağlar kadar fark var.”
“Bence soru aynı, asansörler farklı.”
Başını iki yana sallayarak güldü. “Başka zaman olsa bu oyunu memnuniyet
le devam ettirirdim ama şimdi sırası değil.”
“Hayat bir oyun, Karla. Yaşayarak bu oyunu devam ettiriyorsun zaten.”
“Lin, lütfen. İzin ver önce diyeceklerimi diyeyim. Sonra seni öyle bir ser
semleteceğim ki, ev yapımı şarapla kafayı bulmuş gibi olacaksın.”
“Söz mü?”
“Önce dinle.”
“Tamam. Ranjit’le bir evlilikte, pardon bir asansörde sıkışıp kaldınız ve seni
tavlamayı başaramayınca sana neyi başarmayı umduğunu sordu. Sen ne cevap
verdin?”
“Hiç düşünmeden gecekondu mahallelerinde yaşayanlar için daha iyi hak
lar elde etmek istiyorum dedim.”
“O ne dedi?”
“Bu buluşma bir rastlantı değil, kaderin ta kendisi, dedi. Politikaya giriyo
rum ve benimle evlenirsen gecekondularla ilgili kanun tasarısını kabul ettirmek
için elimden gelen her şeyi yaparım dedi.”
“Bunu asansörde mi söyledi?”
“Evet.”
“Sen de kabul mü ettin?”
“Evet.”
“Asansörde bir saat geçirdikten sonra?”
Kaşlarını çattı. “Evet.”
Gözlerime baktı. Yeşil vezirler benim gri semalarımda dolaştı.
“Bir dakika,” dedi. “Bir erkeğin benimle bir saat asansörde kaldıktan sonra
bana evlenme teklif edebileceğine inanmıyor musun?”
“Yok, ben...”
“Bana beş dakikada evlenme teklif eden bile var. Ne haber?”
“Ben onu demek istemedim...”
“Sakın, Shantaram. Denemeye bile kalkışma. Büyük madara olursun.”
“Neden üzerine alınıyorsun ki? Ben sadece Ranjit’in bundan ne gibi bir
çıkarı olacağını anlayamadım.”
“Ailesini kızdırmak istediğini söyledi. Daha iyi bir yol düşünemiyormuş.
Tam da benim gibi birini arıyormuş.”
“Ailesiyle ne alıp veremediği varmış?”
“Ailenin parasım Ranjit yönetiyormuş ama kardeşleri kanunsuz anlaşmala
rına tepki gösteriyormuş. Hatta onu üç kere mahkemeye vermişler. Ranjit de
onlara karşı silah olarak kullanabileceği biriyle evlenmek istiyordu.”
“Sırf damarlarına basmak için öyle mi?”
“Aynen. Onlarla ilişkisini durup dururken kesemeyeceğini biliyordu.
Yabancı bir kadınla evlenirse aile bir noktada ipleri koparacaktı. Özellikle de
benim gibi sözünü esirgemeyen bir eş arıyordu.”
“Bütün bunları bir saatte mi konuştunuz? Asansörde kalan iki yabancı bir
birlerinin bütün dertlerine deva oldu öyle mi?”
“Evet. Ne zaman aile üyelerinden biri bana hakaretler yağdırsa Ranjit onun
holdingle ilişiğini kesti.”
Gülümsedim. “Onları kendinden nasıl bu kadar nefret ettirdin?”
“Aman! Zaten atarlı tiplerdi. Ranjit bana sırlarını anlattı, ben de bütün kir
li çamaşırlarını ortaya döktüm. Onları her görüşümde zayıflıklarını yüzlerine
vurdum. Çıldırdılar tabii.”
“Yani Ranjit’le o asansörden çıktığınızda evlenmeye karar vermiştiniz?”
Birden ciddileşti.
“Khaderbhai konusunda sana yaptığımdan sonra bir daha benimle asla ko
nuşmayacağını düşündüm. Bir bakıma da haklıydım aslında. İki yıl ayrı kaldık.”
“Ranjit’le evlenmiştin. Seni rahatsız etmek istemedim.”
“Ben de Ranjit’le seni rahatsız etmemek için evlendim. İki yıl boyunca ona
ailesiyle bütün ilişkilerini kesmesinde yardım ettim. Hırs dışında bir politikacı
da olması gereken hiçbir vasfa sahip olmamasına rağmen hemen her atılımında
arkasında durmaya çalıştım.”
“Ailenin bütün serveti ona kalsın diye kardeşleriyle arasım bozdun ve kar
şılığında, tek istediğin gecekondu mahallelerinin düzenlenmesiydi öyle mi?”
“Anlaşmamız buydu. Ranjit seçilseydi tabii.”
“Karla, bu hayatımda duyduğum en saçma şey.”
“Lisa’yla birlikte yaşamaya başlaman çok mu mantıklıydı?”
“En azından bazı günler için evet.”
Güldü. Sonra başını çevirdi.
“Ranjit son dakikada gecekondularla ilgili projesinden vazgeçti ve birkaç
tehdide pabuç bırakıp yarıştan çekildi.”
“Ne zaman oldu bu?” diye sordum. Ranjit’in adaylıktan çekilmesinin
Lisa’nın ölümüyle bağlantılı olabileceğini düşünmüştüm.
“O gün ofisine gelip beni sorduğunda onunla işim bitmişti. Bütün emek
lerim heba oldu. Ranjit adaylıktan çekildiğini açıkladı. Korkudan titriyordu.
Pes edenlerle işim olmadığını bilirsin. Gidip bir köşeye oturdum ve bir daha
es kaza aynı odaya düşersek birbirimizden mümkün olduğunca uzak duralım
dedim.”
“İkimiz de o gün o kadar korkmasına anlam verememiştik. Ranjit, Lisanın
son gecesinde yanında olduğunu öğrendiğimi sanmıştı.”
“Geldiğinde o kadar mutlu oldum ki.”
“Benim şimdi olduğum kadar mı?” diye sordum onu öperken.
“Daha da çok,” diye mırıldandı. “Ranjit’in ofisinin bir köşesinde oturuyor
dum. Bütün planlarım suya düşmüştü. Bunca zamandır uğruna onca fedakârlık
yaptığım her şey. Sonra sen geldin. Hayatımda birini gördüğüme hiç bu kadar
sevinmemiştim.
Do'stlaringiz bilan baham: |