OTUZ SEKİZİNCİ BÖLÜM
V
J_/rken gelmiştim. Oteldeki film galasının davetlilerini taşıyan limuzinler
şimdiden kapıda sıra olmuştu. Motoru otelin karşısındaki bir palmiyenin altı
na koydum ve kaplumbağa hızındaki dakikalar boyunca saatin sekiz olmasını
beklemeye koyuldum.
Lobinin geniş kapısından, içeride sponsorların logosunun bulunduğu du
varda poz veren onur konukları görünüyordu.
Kapıda yeni limuzinler durdukça gazeteciler oraya akın
ediyor ve sponsor
duvarının önü kısa bir anlığına boşalıyordu. Büyük düşünürlerin yağmur
lu yıllar boyunca, yağmurlu Bombay öğleden sonralarında büyük fikirlerini
tartıştıkları geniş lobi bugünkü gala için düzenlenmiş ve bütün ruhunu kay
betmişti.
Beklemekten sıkılıp arka kapıya yöneldim. Oradaki güvenlikçiyi tanıyor
dum. Merdivenleri çıktım ve Karla’nın kapısını çaldım.
Ayaklan çıplaktı. Siyah, ipek bir pantolon ve bluz giymişti. Bluzun fermu-
arlı cepleri vardı. Önü de fermuarlıydı.
Ensesinde topuz yaptığı saçlarını ince, gümüş bir mektup açacağıyla top
lamıştı.
“Erken geldin.” Gülümsedi ama beni içeri davet etmedi.
“Ya erken gelirim ya geç kalırım zaten.”
“Senin gibi
serbest çalışan
biri için büyük yetenek. Girsene.”
lamam.
“Rish!” diye seslendi omzunun üzerinden. “Röportaj bitti.”
Kapıyı açtığında Rish’i gördüm. Lisa’nın galerideki ortaklarındandı.
Koşturarak kapıya geldi.
“Başımız sağ olsun,” dedi iki eliyle birden elimi yakalayarak. “Ne
kadar
üzüldüğümü anlatamam. Haberi aldığımda kulaklarıma inanamadım. Canım
Lisa’cığım. O günden beri kendimde değilim.”
.
Yanıma döndüğünde bir esrarlı sigara yaktı.
“Bu gece buna ihtiyacım olacağı aklımın ucundan geçmezdi,” diye mırıl
dandı sigaradan derin nefesler çekerken.
Gözlerim vücuduna kaydı. Siyahlar içindeki silüetine. Aşkım içimden hay
kırmaya başladı.
“Ya bunu içecektim,” dedi, “ya da kafanda bir şişe kıracaktım.”
“Senin neyin var? Neden öyle bir tepki verdin?”
İki sigara daha çıkardı. Sonra tabakayı sertçe kapayıp çantasına attı.
“Al,” dedi esrarlı sigaraları elime tutuşturarak.
“İstemem. Zaten kafam iyi.”
“
Siktir git, Shantaram. İç şunları.”
“Tamam, kızma.”
Sigarayı yaktım. Her ağzımı açışımda bir nefes daha çekmemi işaret edi
yordu.
“Biliyor musun?” dedim nihayet konuşmama izin verdiğinde. “Bugün bana
ikinci kez siktir git dedin.”
“Daha iyi hissedeceksen kendime de küfredeyim. Siktir git, Karla. Oldu mu?”
“Yok canım. Ben...”
“Hatta sen de söyle. Siktir git, Karla, de. Hadi, bir dene en azından.”
Gözlerimi suratına dikti.
“Yapamam.”
“Yahu bir dene.”
“İnsan gün batımına siktir git diyebilir mi? Ya da evrene?”
Gülümsemesine rağmen gözlerindeki amansız ifade silinmedi. Ne düşün
düğü hakkında hiçbir fikrim yoktu.
“Bak,” dedim, “bir konuda anlaşalım. Lisa’ya neler olduğunu bilmek istiyo
rum. Lisa ve bizim için bir teselli istiyorum. Bunu nasıl göremezsin?”
“Bazen bir teselliyle intikam arasında yalnızca kısacık bir yokuş vardır ve
birçok insan oradan aşağı yuvarlanır.”
“Ben o tiplerden değilim, Karla.”
Güldü. “Ben senin ciğerini biliyorum, Lin.”
“Öyle mi?”
“Elbette.”
“Emin misin?”
“Bir soru sor hadi.”
Güldüm. Sonra gayet ciddi olduğunu fark ettim.
“Sahi mi?”
“İç şu sigarayı.”
Bir nefes çektim.
“En sevdiğin renk mavi ve yeşil. Gökyüzüne karışan yapraklar.”
“Pekâlâ. En sevdiğim mevsim?”
“Muson.”
“En sevdiğim...”
“Hollyvvood filmi,
Do'stlaringiz bilan baham: