Sevgi bu değilse, ne, Lisa,
diye sordum içimden. Başka kimseye bir anlam
ifade etmeyenler bizim için her şey demekse, bu aşk değil miydi?
Biz birbirimi
zi sevmedik mi, Lisa? Sevmedik mil
Kutuyu Khaderbhai’nin kılıcı ve Lisa’nın hasır sandaletleriyle birlikte çuva
la koydum. Tito çuvalın ağzını sıkıca bağladı ve omzuna attı.
“Soyadın ne?” diye sordum.
Bir yandan da yüzünü inceliyordum çünkü bu önemliydi. Birbirimizi on
dört dakikadır tanıyorduk ve sahip olduğum her şey ondaydı. Dolayısıyla bu
yüzü, ne kadar değiştirse değişsin, asla unutmamalıydım.
“Deshpande,” dedi.
“ikimizin de payına iyi bak, Bay Deshpande,” dedim.
Gülümsedi. “Sıkıntı yok.”
El sıkıştık. Didier’ye başıyla selam verip gitti.
“Eee?” dedi Didier kendine konyak koyarken. “Nasıl bir plan yaptın?”
“Anlamadım. Ne konuda?”
“Concannon’ı nasıl öldüreceğiz?”
“Onu öldürmek istemiyorum. Sadece onu bulmak ve malı ondan kimin
alıp Lisa’ya verdiğini öğrenmek istiyorum.”
“Ben ikisini de yapalım derim.”
“Naveen’le konuşmalıyım. Sen arayıp bir buluşma ayarlasan? Öğleden sonra
Sanjay’a rapor vermem gerek. Naveen’e söyle, beşte Afgan Kilisesi’nde olsun.”
“Tamam. Abdullah’ın ne zaman döneceği hakkında bir fikrin var mı?”
“Hayır.”
“Ona ihtiyacın var. Bundan sonra, Şirketteki tek bağlantın o.”
“Biliyorum.”
Etrafıma ve ilerideki yatak odasına baktım.
“Bu gece burada kalacağım.”
“Katiyen olmaz,” diye itiraz etti Didier. “Çok tehlikeli. Metroya yakın bir
yer biliyorum. Sahibinde her tür manyaklık ve takıntı mevcut. Bir tamsan ba
yılırsın. Gel, oraya gidelim.”
“Ben burada kalacağım.”
“Dostum, aklını m ı . . S u s t u ve gülmeye başladı. “Çenemi boşuna yorma
yacağım. O zaman Didier de burada kalıp kederini paylaşacak.”
“Buna mecbur değilsin.”
“Didier ısrar ediyor! Kanepede yatacağım tabii. İyi ki Tito’ya iki şişe getir
demişim.”
Lisa’nın tarafında yerde yattım ve başımın altına onun yastığını aldım.
Didier kanepede bir çocuk gibi kolu bacağı bir yerde uyudu.
Yeni güne önceki akşam yiyemediklerim ve konyaklı kahveyle başladım.
Mutfağı topladık. Evden çıkarken sokak kapısında bir an duraksadık.
Didier buraya ne sık gelirdi. Bu ev sevginin son kahkahasına tanık olmuştu.
“Kendimden utanıyorum,” diye mırıldandı. “Öyle utanıyorum ki.”
“Utanç geçmişe aittir. Şu anda değilse bile çok yakında öyle olacaktır.”
Bir an düşündü.
“Karla’nınkilerden mi?”
“Elbette.”
İkimiz de duraksadık.
“Onu gördüğünde...”
“Didier...”
“Karla’yı gördüğünde ona yumuşak davran diyecektim.”
“Merak etme, Karla’yla kibar konuşacağım. Ben ona karşı hep nazik ol
dum. Ama Lisa’yı bulma hikâyesini öğrenmem gerek. Sen Concannon’la il
gilen. Gözün kulağın üzerinde olsun. Naveen’le de buluşmayı ayarla lütfen.
Tamam mıyız?”
Bu keder kafesinden bir an önce çıkmaya ve hayatıma devam etmeye çalışı
yordum. Didier bunu anlamıştı. Birkaç dakika sessizce dikildik.
“Dostum,” dedi. “Ben... Bu evden bir daha hiç ayak basmamacasına ayrı
lırken, Lisa için birkaç kelime etmek istiyorum. İzin verirsen tabii.”
“Elbette.”
“Lisa. Seni çok sevdik ve bunu bütün kalbinle hissettiğini biliyorum.
Gülüşünü, özgür ruhunu, en olmadık anda birdenbire dans etmeye başlamam,
sessiz sinema oynarken hile yapışını ve bizi her koşulda sevmeni sevdik. Ama en
çok da içtenliğini sevdik. Amerikalıların dediği gibi, sen dosdoğru bir kızdın.
Yalanın yoktu. Hep olduğun gibiydin. Eğer burada, bu evde ruhundan ufacık
bir esinti kaldıysa, şimdi gel, kalplerimize gir ve orada daima bizimle kal ki,
seni hep içimizde taşıyalım ve ölene dek sevelim.”
“Didier,” dedim. “Teşekkürler. Gerçekten güzeldi.”
“ Tabii öyleydi,” dedi kapıyı son kez kaparken. “Bir de senin için hazırladı
ğım konuşmayı duysan.”
“Bir dakika. Öldüğümde yapacağın konuşma şimdiden hazır mı?”
“Didier hazırlıksız yakalanmayı sevmez. Özellikle de sevdiği bir dostu söz
konusuysa.”
“Bütün arkadaşların için anma konuşması hazırladın mı?”
“Hayır, Lin,” dedi bahçede. “Sadece senin için. Demin söylediklerim
kalbimden geçenlerdi. Ve sen de hâlâ yaşıyorsun, sevgili dostum. Sanjay
Şirketi’nden bağımsız, bütün yayıncıların dikkatini çekeceğin, özgür bir hayat
seni bekliyor.”
Dönüp apartmana baktım. Lisa’nın ölüsünü görmediğim için öldüğüne bir
türlü inanamıyordum. Beraber oturduğumuz bu ev bizden geriye kalan son
hatıraydı. Çoğunlukla, ikimiz için de aydınlık ve mutlu bir yuvaydı. Ama bun
dan sonra benim için, onu her görüşümde Tanrı’nın hayaletiyle konuşacağım
bir yer olacaktı.
Do'stlaringiz bilan baham: |