S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet154/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   150   151   152   153   154   155   156   157   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

Hadi şimdi siktirin gidin,
dediğini hayal ettim.
Gazladık.
“Cici köpek,” dedi Dominic omzunun üzerinden.
“Neyse ki yalnızdı. Hindistan’da her yıl kuduzdan otuz beş bin insan 
ölüyor.”
“Cidden kötümsersin, dostum.”
“Sadece hayatta kalmaya çalışıyorum.”
“O hâlde kalbinde İsa’ya yer aç.”
“İsa zaten bütün kalplerde.”
“Dalga mı geçiyorsun?”
“Yooo. Ben İsa’yı severim. Kim sevmez ki?”
“Ohooo. Nefret edenler bile var.”
“Yok canım. Adam zeki, sevgi dolu ve eğer varsa günahlarının bedelini çok­
tan ödedi. Hristiyanlığı sevmeyebilirler ama kimse İsa’dan nefret etmez.”
“Dua edelim de en azından bu gece etmesinler,” dedi yanından geçtiğimiz 
ara sokaklara bakarak.
Beş caddenin kesiştiği parlak ışıklı Worli Naka’ya geldik. Orada nöbet tu­
tan tek bir polisin etrafında neredeyse bir futbol sahası kadar boş alan vardı. 
Dominic, adamın yanma yaklaşıp motoru kapadı.
“Yalnız mısın, Mahan?” diye sordu Marathi dilinde.
“Evet, efendim. Ama artık değilim çünkü siz geldiniz. Beyaz adam kim?” 
“Gönüllü tercümanlık yapıyor.”
“Gönüllü mü?”
Mahan beni korka korka baştan aşağı süzdü. Belli ki benden çekiniyordu 
çünkü böyle bir ortamda ancak bir manyak sokağa çıkmaya gönüllü olurdu. 
“Gönüllü mü?” diye yineledi. “Neden? Deli mi?”
“Boş boş konuşmayı kes ve bana derhâl rapor ver,” dedi Dominic sertçe. 
“Bir yaramazlık yok, efendim. Ortalık sa—”
O sırada bir gümbürtü koptu. Başımızı çevirdiğimizde sağ taraftan yaklaşan 
kamyonu gördük.


Kasasındaki adamların bandanaları sokak lambasının ışığında parladı. 
Turuncuydular.
Kamyon hızlı gittiği için arkadaki adamlar her engebede hoplayıp zıplıyordu.
Ram! Ram!
diye bağırıyorlardı.
Arkamızda bir korna çaldı ve döndüğümüzde bu kez kasasını yeşil banda- 
nalı adamların doldurduğu bir kamyon gördük.
Onlar da tekbir getiriyordu.
Hep birlikte önce turuncu, sonra yeşil kamyona baktık. Bizim bulunduğu­
muz noktada birbirbirlerinin yanından geçeceklerdi.
“Pekâlâ,” dedi Dominic. “Meryem Ana yardımcımız olsun.”
“Narayani bizi korusun,” diye mırıldandı Mahan.
Polislerin yanında durdum ve bir sağa, bir sola baktık. Kamyonlar yavaş­
lamıştı.
Geniş kavşakta tek başına nöbet tutan Mahan’ın bir polis telsizi ve bir bam­
bu copu vardı. Göz göze geldik.
“Sakin ol,” dedi. “Tanrı bizimle.”
“Değilse bile yakında biz onu ziyarete gidebiliriz,” dedim Marathi dilinde.
“Çok doğru,” diye karşılık verdi Mahan, Marathi dilinde. “Bizim yörenin 
içkilerini sever misin?”
“Kim sever ki?” dedim ve ikimiz de güldük.
Şoförler birbirlerine mümkün olduğunca yakın geçerek sürücülük yetenek­
lerini sınamaya karar vermişti. Şoför muavinleri aynaları düzeltip flamalarını 
salladı. Kasadakiler yarı bellerine kadar sarkarak tezahürata başladı.
Kamyonlar, kaplumbağaların üzerindeki filler gibi, kaplumbağa hızında 
birbirlerine doğru ilerledi. Bizden biraz ileride yan yana durdular. Her bir 
kamyonun kasasında en az yüz adam vardı ve hepsi kendi inançlarına göre 
bağrışıyordu. Çıldırmış gibiydiler. Terleri onları yıkıyor ve günahlarından arın­
dırıyordu sanki. Bir an sesleri yükseldi. Sonra duaları birbirine karıştı.
İşte o an gergin bekleyişim sona erdi. Bu insanlar birbirlerine öfkeli değildi 
zira. Aksine, genç öğrenciler birbirlerinin gözlerinde kardeşliği buluyordu. Ara 
vermeden kendilerince Tanrı’nın adını anmaya devam ettiler.
İki kamyondakilerin ortak bir görevi vardı. Çeteler Hindu ve Müslüman 
mahallelerindeki yangınlara itfaiyecilerin müdahale etmesine izin vermiyordu. 
Bu gençler görgü tanıklarıydı. Gangsterler onların gözleri önünde şiddete baş­
vurmaktan çekiniyordu.
Cesaretleriyle halkı kurtarıyorlar ve şehri daha güvenli kılıyorlardı. İki kam­
yon birbirinin yanından geçip gitti ve en ufak bir taşkınlık yaşanmadı.
a,


Kamyonlar farklı yönlere doğru uzaklaşırken kavşağın ilerisinde birini gör­
düm. Yalnızdı. Karla. Kamyonlardan birine otostop çekmişti anlaşılan.
Siyah bir kot, siyah, kolsuz bir tişört ve kapüşonuyla siyah saçlarını örttü­
ğü, ince, kırmızı bir sweatshirt giymişti. Çantasını omzuna asmıştı ve bilekten 
bağlı ayakkabıları onun içindeydi. Ayakları çıplaktı.
Yeşil flamalı kamyona el salladığını gördüm ve ona doğru koştum. 
Kucaklaştığımızda, “Seni gördüğüme nasıl sevindim bilemezsin,” dedi. 
“Sonsuza dek süreceğinden korkmaya başlamıştım.”
“Neyin?” diye sordum.
“Seni bulmamın,” dedi yeşil vezirlerini yüzüme dikerek. “Dedim şimdi bu 
birkaç tekinsizle bir yere tıkılıp kalmıştır. Seni kurtarmaya geldim.”
“Ne komik. Ben de senin için aynısını düşündüm. Öp beni.”
Beni öptü ve hafifçe geri çekilip yüzüme baktı.
“Yoksa kavuşma anımızın provasını mı yaptın?”
“Hayatta her şey bir prova, Karla.”
“Benim laflarımı bana satma, Shantaram. Çok ayıp.”
“Bıraksan başka ayıp şeyler de yapacağım ama.
Güldü. “Aman oraya hiç girmeyelim.”
“Başka bir planın var mı bilmiyorum ama ortalık yatışana kadar benimle ge­
liyorsun. Yoksa başım belaya girebilir. Bana göz kulak olmak istersin herhâlde?” 
Yine güldü.
“Pekâlâ. Nereye gidiyoruz?”
“Önce arkadaşım Dominic’le tanış. Bana o yardım etti.”
“Motorun nerede?”
“Yollar kapalı. Onunla çıkamazdım. Buraya Dominic’le geldim. Seni ancak 
öyle arayabilirdim.”
“Gerçekten o trafik polisinin arkasına mı bindin?”
İleride duran Mahan’la Dominic’e baktı.
“Motora üç kişi binmeyi dert etmezsen bizi otele bırakır.”
“Ortada olduğum sürece sorun yok,” dedi elimi tutarak.
“O kamyona nasıl bindin?”
Cevap vermedi ama Dominic’in yanına gitmeden önce boş kavşakta durup 
beni yeleğimden çekti ve yine öpüştük.
Ayrıldığımızda hâlâ ona doğru eğildiğimi fark ettim. Polisler bize ıslık çalı­
yordu. Karla’yı tanıştırdım.
“Memnun oldum, Bayan Karla,” dedi Dominic. “Sizi ararken bakmadığı­
mız delik kalmadı.”


Hindistan’da sır diye bir kavram yoktur. Eğer bir sır hakikaten sır olarak 
kalıyorsa birileri onu ulu orta söylemeye üşenmiştir hepsi o. Yoksa ağızlarında 
bakla ıslanmaz.
“Ne hoş,” dedi Karla, “Şehri kurtarmadığın bir gün bana o delikleri anla­
tırsın artık.”
İkimiz Dominic’in arkasına bindik. Karla sırtını göğsüme yasladı. Kollarını 
arkaya atıp yeleğime tutundu ve gözlerini kapadı. Bacaklarını Dominic’e do­
lamak yerine motorun benzin deposuna koysa daha rahat ederdim ya neyse.
Kontrol noktalarından kolayca geçtik. Dominic polis barikatlarında 
Marathi dilinde tek bir cümle söyledi: 

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   150   151   152   153   154   155   156   157   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish