S h a n t a r a m


boktan İrlandalIymış ama,” dedi omzunun üzerinden bakarak. “İyi ki



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet135/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   131   132   133   134   135   136   137   138   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

boktan İrlandalIymış ama,” dedi omzunun üzerinden bakarak. “İyi ki
sarhoşluğuna filan denk gelmedik.”
“Bir daha suratını görmem umarım. Bu arada hiç fena değildin.”
“Teşekkürler,” dedi gülümseyerek.
“Gülmeyi seviyorsun ha?”
“Benim de kendime göre sıkıntılarım var tabii, dostum. Ama mutlu olmayı 
seviyorum. Birlikte kısa bir öykü yazma teklifime ne diyorsun?”
“Gerçekten yazar mısın sen?”
“Elbette.”
“Ettiğin laflar hoşuma gitti. Afgan’a eli iyiyse bile kaçmasını söylemen. 
Krishna’yı kendi silahıyla öldürmekle teklif etmen.”
Kaşlarını çattı. “Hepsi Rus filmlerinden arak. Rus sinemasına uzağım 
deme. Tam senin kalemin, dostum.”
Colaba’ya döndük. Oleg’in elini sıktım ve onu kıyıdaki turistik otellerden 
birine bıraktım.
Kibir gururda gizlenir. Oleg’i hayatımı kurtardıktan hemen sonra o yolun 
kıyısında bıraktım ve ona artık ona ihtiyacım kalmadığını söyledim. O kadar 
iyi bir adama. İşin aslı başkaydı. Ondan hoşlandığım için bırakmıştım onu 
çünkü Karlanın da muhtemelen ondan benim kadar, hatta daha fazla hoşlana­
cağını biliyordum. İtiraf etmekten bile utanıyorum ama ben o iyi adamı onu 
birazcık kıskandığım için sokak ortasında bıraktım. Üstelik Karla henüz onu 
tanımıyordu bile.


öğrenmeliydim. Nabila Camii’ne, Null Çarşısı’na ve Abdullah’ın en azılı suçlu­
ların müttefikliğiyle rahatça dolaşabileceği diğer her yere baktım. Öfkeliydim. 
Yumruklarım kanıyordu. Sevdiğim insanlara bile kibar davranamıyordum.
“Abdullah nerede?” diye sordum defalarca.
Her gün hayatlarını ortaya koyan sıkı adamlar saygı bekler. Hâliyle bana 
çıkışanlar oldu.
“Yürü git, Lin. Önce adam gibi konuşmayı öğren.”
Abdullah’ı Sufi’lerin şarkı söylediği bir gece festivalinde buldum. 
Ali
Murınayı
söylüyorlardı. Saatlerce sürebileceğini biliyordum. Bir çubuğu elden 
ele geçirdiklerini gördüm.
Onunla göz göze geldiğimizde hemen ayağa fırladı ve çıplak ayaklarıyla 
diğerlerinin arasından bana doğru ilerledi.
Dışarıda kenarı ağaçlık, tozlu ve çakıltaşlı otoparkta karşılıklı durduk.

Selamünaleyküm
,” dedi beni yanağımdan öperek.
“Ve aleykümselam.
Neler oluyor, Abdullah? Concannon denen herifle birini 
mi öldürdünüz? O gün onu bu yüzden mi iki kere vurdun? Sonsuza dek sus­
turmak için mi?”
“Gel benimle,” dedi buz gibi bir sesle ve kolumdan çekti.
Ara sıra rüzgârda sallanan manolya yapraklarıyla kaplı, geniş bir kemere 
doğru yürüdük. Park eden arabalarla geniş araziyi ayıran bir dizi, iri taşın üze­
rine oturduk.
Şarkıcılar birkaç metre ilerideki çadırda şarkıya devam ediyordu. Ya çok 
erkenci ya da gecikmiş bir karga tepemizdeki bir daldan arsızca gakladı.
Çadırın girişine kalınca bir telle iki parlak ışık asmışlardı. Ara sıra farklı 
mekânlarda düzenlenen, doğaçlama ibadetlerden biriydi. İzin verildiğinde top­
lanır, şafakta arkalarında hiçbir iz bırakmadan dağılırlardı.


Huzur verici ve daima güvenliydi, zira bir kere başladı mı böylesine saf 
bir ibadeti bozmanın sonraki yedi nesile lanet yağdıracağına inanılırdı. Rakip 
gangsterler bile böyle bir tehlikeyi göze almak istemezdi. Bazen bizi koruyan 
doğmamış nesillerdir yalnızca.
“Bir ara Şirket dışı anlaşmalar yapıyorduk,” diye başladı Abdullah.
Sanjay’ın kararıydı. Bence politik davranmaya çalışıyordu ama bu benim yo­
rumum tabii. İlk işimiz bir iş adamını öldürmekti.”
Duraksayınca müdahale etmedim. Ona zaman tanımak istedim. Uzun bir 
yoldan gelmiştim ve gerçekten de kâbus gibi bir gün olmuştu. Benim de bir 
molaya ihtiyacım vardı.
“İrlandalı, bütün Şirket’lerin kapısını aşındırıyordu. Sanjay onu kiraladı. 
Beni de yanına kattı. Bir terslik olursa devreye girmem için.”
Yine durdu.
“Ve bir terslik oldu,” dedim.
“Adamın karısıyla kızı da evdeydi. Orada olmamaları gerekiyordu. Bizi gör­
düler. Ama onları öldüremezdim.”
“Elbette.”
“Concannon öldürdü onları. Buna izin verdim. Seslerini dinledim ve par­
mağımı bile kıpırdatmadım. Lanetlendim, Lin. Ben lanetli bir adamım.” 
Yenilmez, gözüpek Abdullah. Benden giderek uzaklaştığını hissediyordum. 
Ellerimden kayıp gittiğini. Sevgi bazen uzaktaki bir köprüdür ya, ve ona hangi 
yoldan ulaşmaya çalışırsanız çalışın, ayağınızın altındaki toprak kuma dönüşür.
Sormaya bile korkuyordum ama merakıma yenik düştüm. “Concannon... 
Ne yaptı onlara?”
“Boğazlarını kesti.” 
lanrım.
“Gazetelere çıktı. Görmüşsündür.”
Adam boğulmuş, karısıyla kızı öldürülmüş, evdeki bütün para çalınmıştı. 
Evet, hatırlıyordum. Hiç hoşlanmadığımı da hatırlıyordum.
Abdullah anlatmaya devam etti. “Sonrasında Concannon’a bir daha karşı­
ma çıkarsan öldürürüm seni, dedim. Şirket’le ilişiğini kestim ve Sanjay anlaş­
malarımızı Katil Motorlara yönlendirdi.”
“Bana neden anlatmadın? Adam başıma ödül koydu, Abdullah!” 
“Utandım,” dedi.

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   131   132   133   134   135   136   137   138   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish