B...27 Ağustos
Bu akşam, minimini bahçemizde ziyafet vardı. Munise ile beraber,
Hacı Kalfa ile ailesini akşam yemeğine davet etmiştik. Alay olsun diye
sokaktan üç dört kırmızı kâğıt fener aldırmış, cılız bir badem ağacının
sofra üzerine eğilen dallarına asmıştık.
Hacı Kalfa, bunları görünce pek keyiflendi:
-Ayol, bu ziyafet değil, On Temmuz şenliğidir, dedi.
-Hacı Kalfa, bu gece benim kendi On Temmuzum, dedim. Evet, bu
gece kendi hürriyet şenliğimdi. Çalıkuşu, kafesinden kurtulalı bu gece
downloaded from KitabYurdu.org
258
tam bir sene olmuştu. Bir sene, üç yüz altmış beş gün. Ne uzun?
Evvela çok neşeliydim. Mütemadiyen gülüp söylüyordum. O kadar
maskaralık ediyordum ki, Samatyalı Madam, gülmekten tıkanıyor,
Hayganuş’un sivilcelerle dolu şişkin yüzü dallardaki kırmızı fenerler
gibi bir renk alıyordu. Hacı Kalfa’nın ellerini dizlerine vurarak:
-Dil otu mu yedin be kızım? diye gülmesi vardı ki...
Geç vakte kadar bahçede oturduk, sonra fenerlerimden birini
Mirat’a, birini Hayganuş’a vererek misafirlerimi selametledim. Munise,
gündüzden çok yorgun olduğu için daha biz konuşurken sandalyesinde
uyuklamaya başladı. Onu yatağına gönderdim, kendim, tek başıma
bahçede kaldım.
Sakin, yıldızlı bir geceydi. Karşı setteki evlerde ışıklar sönmüştü.
Dağ yolu, bu yıldızlı semanın içinde korkunç bir gölge yığını gibi
yükseliyordu.
Bileklerimle alnımı setin kenarındaki parmaklığın soğuk
demirlerine dayadım. Etrafımda ne ses, ne hayat, yalnız uçurumun
dibinde, bu dayanılmaz sıcaklara rağmen hâlâ kurumayan derede hafif
bir çağıltı, birkaç yıldız aksi.
Kâğıt fenerlerin mumu artık tükeniyordu. Onların renkli ışıklarıyla
beraber içimdeki neşenin de sararıp solduğunu, gönlüme derin, çaresiz
bir karanlığın inmeye başladığını hissediyordum.
Bu bir senenin kâh karanlığını, kâh aydınlık günlerini birer birer
hayalimden geçirdim, ne uzun, Yarabbî, ne uzun?
Soğuğa, cefaya, mihnete hiç şikayetsiz tahammül eden sağlam bir
vücudum var.
İhtimal, daha kırk sene, elli sene yaşayacağım. İhtimal daha elli
yaş bu hazin muzafferiyetin hazin yıldönümünü görmem lâzım gelecek.
Hayat, ne uzun, Allah’ım, ne uzun?
İhtimal, Munise de bana kalmayacak.
Saçlarıma yavaş yavaş aklar düşecek.
downloaded from KitabYurdu.org
259
Ümit edeyim, tahammül edeyim, güzel. Ben, buna razıyım, fakat
niçin, neyi beklemek için?
Bu bir sene içinde, birkaç defa, kendimi zapt edemedim, ağladım.
Fakat bunların hiçbirisinde bu gece gözkapaklarımın içini yakan
yaşlardaki acılık yoktu. O vakit, sadece gözlerim ağlamıştı. Bu gece
gönlüm ağlıyor.
Do'stlaringiz bilan baham: |