İnsan Neyle Yaşar?
45
geri geldiğini duydum. Başımı kaldırıp baktığımda
aynı adamı tanıyamadım. Az önce yüzünde ölümü
görmüştüm. Ama sonra birden canlandı, yüzünde
Tanrı’yı gördüm. Yanıma gelip beni giydirdi ve evine
götürdü. Eve vardığımızda bizi bir kadın karşıladı.
Kadın adamdan daha korkunçtu, konuşmaya başla
-
yınca ağzından ölüm kokusu yayılıyordu,
o pis ko
-
kudan nefes alamadım. Beni dışarıya, soğuğa atmak
istiyordu, Beni dışarıya atarsa öleceğimi biliyordum.
Kocası ona Tanrı’yı hatırlatınca kadın birden değiş
-
ti ve bize yiyecek bir şeyler hazırladı, bana bakınca
ben de ona baktım, artık kadına ölüm hükmetmiyor
-
du, hayat gelmişti, onda Tanrı’yı gördüm.
Tanrı’nın ilk emrini hatırladım: “İnsan içinde
ne barındırır?” İnsanın içinde sevgi barındırdığını
öğrendim. Tanrı’nın öğrenmemi istediği ilk hakikati
göstermiş olmasına sevinmiştim ve ilk kez bu yüz
-
den gülümsedim. Fakat henüz her şeyi öğrenmemiş
-
tim. İnsana ne bahşedilmediğini ve insanın neyle ya
-
şadığını bilmiyordum.
Böylece sizinle birlikte yaşamaya başladım ve
aradan bir yıl geçti. Bir gün bir adam şekli bozulma
-
dan ve dikişleri sökülmeden bir yıl dayanacak çizme
sipariş etmeye geldi. Ona bakınca birden omuzları
-
nın arkasında arkadaşımı, ölüm meleğini, gördüm.
O meleği benden başka kimse görmedi,
ama ben
onu tanıyordum ve akşam olmadan adamın ruhunu
alacağını biliyordum. Ve kendi kendime düşündüm:
Lev Nikolayeviç
Tolstoy
46
“Adam bir yıllık hazırlık yapıyor ama akşam olma
-
dan öleceğinden haberi yok.” İşte o zaman Tanrı’nın
diğer emrini hatırladım: “İnsana ne bahşedilmediği
-
ni öğren.”
İnsanın içinde ne barındırdığını öğrenmiştim. O
zaman da insana neyin bahşedilmediğini öğrendim.
İnsanlara kendi ihtiyaçlarının ne olduğu bilgisi bah
-
şedilmemiştir. İşte o zaman ikinci kez gülümsedim.
Melek arkadaşımı gördüğüme ve Tanrı’nın bana di
-
ğer hakikatini göstermiş olmasına çok sevinmiştim.
Ama hâlâ her şeyi bilmiyordum. İnsanın ney
-
le yaşadığını henüz öğrenmemiştim. Sizinle yaşa
-
maya devam ederken Tanrı’nın
bana son hakikati
-
ni göstereceği zamanı bekledim. Buradaki altıncı
yılımda o kadınla birlikte ikiz kızlar geldi, kızları
hemen tanıdım ve nasıl hayatta kaldıklarını öğren
-
dim. Öğrenince de kendi kendime şöyle düşündüm:
“Anneleri çocukları için bana yalvardığı zaman ona
inanmış; çocuklar babasız, annesiz yaşayamaz san
-
mıştım, oysa yabancı bir kadın onları emzirip büyüt
-
müş. Kadının öz çocukları olmayan bu kızlara duy
-
duğu sevgiyi ve onlar için gözyaşı döktüğünü görünce
kadında Tanrı’nın varlığını gördüm ve insanın neyle
yaşadığını anladım. Tanrı’nın bana son hakikatini de
gösterdiğini ve böylece beni affettiğini anlayınca da
üçüncü kez gülümsedim.