mimar•ist 2018/2
105
Resim 9. İstanbul
Üniversitesi Fen Edebiyat
Fakültesi binası.
Resim10. Dumlupınar
Üniversitesi.
Resim11. İstanbul
Üniversitesi önünde
protesto gösterisi, 2018.
EĞİTİM
ile artık yeni duyarlılık ve ölçütler belirleyicidir.
Bu anlamda “görünürlük” çok önemli bir ölçüt
olarak önem kazanmıştır. Kampüs arazisinin,
ana ulaşım arterleri üzerine olması ve çevreden
geçen insanlar tarafından görülmesi mimari ta-
sarımın belirleyici amaçlarından biridir. Yeni ta-
sarlanan kampüsün öncelikli amacı, esas olarak,
potansiyel öğrencileri mimari tasarım aracılığı
ile etkileyerek söz konusu üniversitenin tercih
edilmesini sağlamaktır.
Bu dönemde, üniversite kampüslerinde,
1920’lerdeki
idealizminin yerini, bir tarafta
olgunlaşmamış ve yeterince tartışılmamış plan-
lama kararları, bütçe kesintileri, zaman baskısı
gibi nedenlerle gereğince uygulanamamış tasa-
rımlar, diğer tarafta verimlilik hesapları, araçsal
akıl, okullaşma oranları ve nitelikten çok niceli-
ğe önem veren bir zihniyet almıştır.
Özellikle 2000’li yıllarda Türkiye’de kurulan
çok sayıda üniversite kampüsünün doğal seyri-
nin aksine, zamana yayılmadan, tek defada oluş-
turulması, kısa süre içinde çok sayıda bölüm ve
fakülteleri için gerekli bina, ekipman, donanım,
personel vb gereksinimlerinin ekonomik ve sos-
yal olarak finanse edilmesinin ve sürdürülmesi-
nin getirdiği yükler, XXI. yy’ın sermaye odaklı
koşullarında tüm temel paradigmaları değiştir-
miştir.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ge-
rek devlet, gerek vakıf üniversitelerinde, bütçe
sorunlarını aşmak için, üniversiteyi gelir getiren
bir merkez olarak değerlendirme düşüncesi or-
taya çıkmıştır. Son dönemde kuluçka merkezleri,
yüksek teknoloji test laboratuvarları, patent araş-
tırma merkezleri gibi reel sektörler ve ekonomi
ile doğrudan ilişkili/ortak çalışmaların yapabi-
leceği binalar üniversite kampüslerinde
yerleri-
ni almıştır. Üniversitedeki bilimsel ve araştırma
programlarının içeriği yeniden ele alınarak sek-
törlerin ihtiyaç duyduğu alanlarda ve kapsamlar-
da araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek
ve üniversiteye gelir getirmek amacıyla yeniden
yapılandırılmıştır. Geleneksel olarak üniversi-
teler, özel sektöre dolaylı katkı sağlama ilkesi
üzerinden tasarlanmıştır. Başka bir deyişle, amaç
yakın zamana kadar, özel sektördeki kurumlarda
çalışacak, kaliteli yönetici, araştırmacı, mühen-
dis, bilim adamı yetiştirmek ve bu yoldan katkı
sağlamaktı. Oysa bugün özel sektör doğrudan
katkı talep etmektedir. Üniversiteler, bu eğilime
uygun olarak, kendi bünyelerinde, kampüslerde,
özel sektörün kârlılığını artıracak girdiler üret-
mek üzere projeler ve araştırmalar yapıyorlar ve
karşılığında gelir sağlıyorlar. Yapılan bilimsel ça-
lışmaların belli sermaye grupları ve sponsorlar ta-
rafından finanse edilmesi, çalışmaların tarafsızlığı
ve sonuçların şeffaf biçimde kamu yararına kulla-
nılması konusunda doğal olarak soru işaretleri ve
etik sorunlar oluşturmaktadır.
Böylelikle, özgür ve tarafsız bilimsel üretim
ve öğrenme mekânı olarak tasarlanan üniversite
kampüsleri, bir boyutu ile ticari bir nitelik edin-
106
mimar•ist 2018/2
EĞİTİM
miş, kurumsal bir rekabet ve tüketim alanına
dönüşmüştür. Kurumlar arası etkileşimle daha
da belirleyici hale gelen rekabet unsuru, üni-
versitelerin kimliğini özünde değiştirmekte, bir
yaşam biçimi ve dünya görüşünün temsili olarak
kampüslere yansımaktadır. Kuramsal olarak hiç-
bir maddi fayda gözetmeden yapılması gereken
bilim ve üretilen bilgi gittikçe özelleşmekte ve
bilgi bir ürüne dönüşmektedir; patent, lisans,
kullanım hakkı gibi somut ve ölçülebilir maddi
karşılığı olan hedefler ağırlık kazanmaktadır.
Sorunun asıl kaygı verici boyutu, eğitim üze-
rinden gelir elde etme düşüncesinin sınırları ve
koşulları tanımlanmadan meşrulaştırılması ve
üniversitelerin esas kuruluş amaçlarından uzak-
laşmaları tehlikesidir. Ticarileşme kavramının
karşılıkları, zihniyet olarak görünürlük
kazan-
makta ve üniversite kampüslerinde her geçen
gün daha fazla temsil alanı bulmaktadır. Böylece
kampüs, öğrenciler için bir tüketim alanına dö-
nüşebilmekte ve bu olgu normalleşerek kurum-
sallaşmaktadır.
Tüm dünyada yeni nesil üniversite kam-
püslerinde ticarileşme ve sermayeci yaklaşım-
lar önemli bir sorun olarak kabul edilmekte
ve üniversitenin kuruluş değerleri ile çelişme-
den kontrol altına alınması konusunda gelişen
duyarlılıklar etkili olmaktadır. Üniversitelerin
güncel siyasal ve ekonomik koşulları yorumla-
yarak yeniden yapılanması, ticarileşme ile gelen
ontolojik sorunların önlenmesi, mutlaka değer-
lendirilmesi ve üzerinde tutarlılıkla çalışılması
gereken bir yaklaşım olarak yaşamsal önem ka-
zanmıştır. Üniversite kampüslerinde
toplumsal
nitelikler ile işlevsel önceliklerin, zamana bağlı
olarak değişkenlik gösteren ağırlıklarının, bel-
li bir esneklik içinde dengelenmesi gerekebilir.
Ancak sürdürülebilir bir üniversite modeli oluş-
turulurken, hiçbir gerekçe ile eğitim araçsallaştı-
rılmamalı, eleştirel düşüncenin ve tarafsız bilim-
sel üretimin ilkelerinden ödün verilmemelidir.
Üniversite kampüsleri, kurumsal kimlik,
eğitsel değerler, etik kurallar, birlikte üretme,
düşünme, kendini tanıma, kişisel
ve toplum-
sal krizleri aşma, bilimsel tarafsızlık, özgürce
tartışma, entelektüel hoşgörü gibi evrensel ve
vazgeçilmez değerlerin yaşandığı ve temsil edil-
diği yerlerdir. Özellikle vurgulamak gerekir ki,
üniversite kampüsleri, tarihi kökenlerinden de
gelen denetim koduna rağmen, her şeyin öte-
sinde
bir toplanma, bir araya gelme, kutlama,
protesto ve toplumsal muhalefet mekânlarıdır
(
Do'stlaringiz bilan baham: