Dördüncü Bölüm
Misbah’uş Şeria’da yer aldığına göre İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir kul Allah için hakikat üzere ruku ederse, Allah-u Teala onu cemal nuruyla süsler, kibriya gölgesinde ona yer verir. Seçtiklerinin elbisesini ona giydirir. Ruku evveldir, secde ikincidir. Her kim evvelinin hakikatini yerine getirirse, ikincisine liyakat elde eder. Rükuda edep (ubudiyet) vardır. Secdede ise ma’buda yakınlık vardır. Her kim edebi güzelleştirmezse, yakınlık için liyakat elde edemez. O halde kalbi Allah’a huzu ile dolan miskin, Allah’ın saltanatı altında korkan ve organlarını üzüntüden ve rüku edenlerin nasibinden nasipsiz kalma korkusuyla yere yayan kimselerin rukusu gibi ruku et. Rivayet edildiği üzere Rebi b. Hüseym, gece sabaha kadar sadece bir rukuda bulundu. Sabah olunca belini doğrulttu (veya inledi) ve şöyle dedi: “ihlas sahipleri yola düştüler ve biz geri kaldık.” Rükunu kamil bir şekilde eda et, sırtını dik tut ve kendi himmetinle O’na hizmete soyunduğun düşüncesini terket ki onun yardımı olmaksızın bu sana nasip olmaz. Kalben şeytanın vesveselerinden, hilelerinden ve oyunlarından kaç ki Allah-u Teala kullarının mertebesini, tevazuları miktarınca yüceltmektedir. Allah; azametinin kullarının batınına zuhur ettiği miktarda onları tevazu ve huzu yollarına hidayet etmektedir.”1
Bu hadis-i şerifte bir takım işaretler, müjdeler, adaplar ve emirler vardır. Nitekim Allah’ın cemalinin nuruyla süslenmek, Allah’ın kibriya gölgesinin altında gölgelenmek ve Allah’ın seçkin kullarının elbisesini giymek; esmai öğretim makamına vuslatın müjdesidir: “Adem’e tüm isimleri öğretti.”2 Sıfatî fena makamının gerçekleşmesi ve o makamdan sahv haletinin husulüdür. Zira Hak Teala’nın kulunu cemalinin makamıyla süslemesi, Ademî eğitimin hakikati olan esma makamı ile tahakkuk ettirmesidir. Kahriyye isminden olan kibriya gölgesine götürmesi ve ona fenasında yer vermesi de kulu kendinde fani kılmaktır. Bu makamdan sonra da onu seçkinlerinin elbisesine büründürmek fenadan sonra onu baki kılmaktır. Buradan da anlaşıldığı üzere secde zatî bir fenadır. Nitekim marifet ehli de bunu ifade etmişlerdir. Zira ruku öncedir ve o da bu makamlardır. Secde ise ikincidir ve o da zatta fena makamıdır.
Hakeza anlaşıldığı üzere secdede hasıl olan mutlak yakınlık da, sadece rukunun hakikatiyle hasıl olması sayesindedir. İkincisine layık olmak isteyen kimse, rukusal yakınlığı ve edepleri elde etmelidir.
Rüku ve secdelerin sırlarını ve latifelerini beyan ettikten sonra da orta dereceli kimseler için kalbi adaba işaret etmiştir ve o da bazı genel işlerdir ki, önsözde zikrettik. Bazıları ise rukuya hastır. Bu işler beyan edildiği için de bunun detaylarından sarf-ı nazar ediyoruz.
Do'stlaringiz bilan baham: |