Türk medeniyetinin inşasında bozkırların ve buna bağlı olarak yayla ve yaylacılığın
belirleyici bir özelliğe sahip olduğunu ifade etmek gerekir. Türk toplumu asırlar boyunca
bozkırları ve onun çevresindeki zengin otlakları kullanmış ve coğrafyada bozkır medeniyeti
114
Uluslararası Yaylacılık ve Yayla Kültürü Sempozyumu, 26 - 28 Eylül 2019 - Giresun
International Symposium on Transhumance and Upland Settlement Culture, 26
th
- 28
th
of September 2019 – Giresun
yaratmıştır. Bu medeniyetinin kaynağında ise konargöçer, atlı göçebe, yarı göçebe ya da
yaylak kışlak hayat tarzı yatmaktadır. Bu anlayışının Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaylak-
kışlak hayat tarzı şeklinde uygulandığı bilinmektedir.
Hayvancılık yapan bir toplum dört mevsim hiçbir hareket içinde yer almadan aynı
yerde yaşaması mümkün değildir. Hunlar konargöçer olarak yaşamaya mecburlardı. Çünkü
hayvanları sürekli, taze ota ve temiz suya ihtiyaç duyuyor, ayrıca çok soğuğa ve çok sıcağa
da dayanamıyorlardı. Bu nedenle kışın daha ılıman, yazın ise daha serin ve genel olarak dört
mevsimde, otun ve suyun bol olduğu yerler yaylak ve kışlak olarak tercih ediliyordu. Her
Türk topluluğunun, nerelerde yazlayıp ve nerelerde de kışlayacakları, kesin töreler ile
belirlenmişti (Ögel, 1991: 1-2). Bir grup ilim adamı göçebeleri, kendilerine has iktisadî
yapılarından bağımsız şekilde ele alıp, gezgin bir hayat tarzı olarak tanımlarken, diğer bir
grup ise göçebeleri tarımla uğraşmayan veya uğraşsalar bile sınırlı bir şekilde ve ikinci
dereceden bir iktisadî faaliyet olarak yapan gezgin pastoralistler olarak tanımlamaktadır
(Khazanov, 2015: 93).
Bölgenin engebeli ve haşin arazi yapısı bölgede bu hayat tarzını zorunlu hale
getirmektedir. Bozkır medeniyeti ve bunun hukukî temelleri hakkında çalışmaları bulunan
ilim adamlarından (Cin, Akgündüz, 1989: 42-43) göçebeliğin aslında bir disiplin ve
organizasyonun adı olduğu hakkında görüş bildirmektedir. “Geniş coğrafyalara hükmeden
bozkır hayatın büyük bir disiplin ile devam ettirilmiş ve kendisine ait hukuki uygulamaları
da ortaya çıkarmıştır. Türk hukuk sisteminin belirlenmesinde bozkır kültürü ve onun
etrafında gelişme gösteren medeniyetin ciddi katkısı olmuştur. Türk hukuk hayatının kaynağı
“Töre” diye ifadesini bulmuş ve buna herkesin uyması gerekmiştir.”
Göçebe Türk geleneklerini koruyan ve hukuk esaslarının çoğunu belirten, örfi hukuk,
"türe" yahut "yol" kelimeleriyle ifade edilmiş ve "yol" kelimesi bütün Türklerde "usul" ve
kaiden" anlamını belirtmiştir (Tanyu, 1978: 104). Göçebe toplulukların iktisadi
münasebetleri iki esas üzerine kuruludur. Bu esaslar ise hayvanlar üzerinden özel mülkiyetle,
otlak ve meralar üzerindeki ortak mülkiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Göçebe hukuk
açısından hayvanların özel mülkiyeti tartışılmaz bir hak olmakla birlikte, birçok göçebe
toplulukta bu durum çeşitli şekillerde gerçekleşen karşılıklı değişim, hatta kimi zaman
yeniden dağıtım mekanizmaları şeklinde cereyan eder (Khazanov, 2015: 228). Orta ve Doğu
Asya çayırları, bozkır yaşamında, liderleri belirleyebilecek kadar büyük öneme sahiptir.
Çünkü burada öne çıkan başarılı bir liderlik, beraberinde, ekonomik refahı ve huzuru
getiriyordu (Öztürk, 2013: 75).
Bazı boylar, hukukî, iktisadî ve askerî bakımlardan tam bir birlik teşkil eder ve
azalarının her biri müşterek sürülerin ve meraların sahipleridirler. Yazın boy reisinin idaresi
altında meralarında dağınık olarak göçebelik eder, kışın ise mevsimin güçlüklerini ve
tehlikelerini birleşik bir kuvvetle karşılamak üzere bir arada konaklarlar. Kışlak olarak
ekseriya baharın ilk feyezanlarına karşı da bir müdafaa temin eden ve ırmaklar kenarında
uzanan tepeleri seçerler. Bu kışlamlar sırasında birçok boyun sürüler ile beraber nispeten dar
bir yere sıkıştığı ve böyle zamanlarda bazı boyların, dal ve ailelerin menfaatinin çarpıştığı
Uluslararası Yaylacılık ve Yayla Kültürü Sempozyumu, 26 - 28 Eylül 2019 - Giresun
International Symposium on Transhumance and Upland Settlement Culture, 26
th
- 28
th
of September 2019 – Giresun
115
ve bunun neticesi olarak da bütün beraber kışlayan topluluğun sulh ve emniyetini ihlâl eden
kavgaların ve silahlı çarpışmaların kolayca meydana geldiği vakidir (Deer, 1954: 163).
Bozkır hayatının büyük bir disiplin ve hukuk yapısı ile idare edildiğini ve (Cin, Akgündüz,
1989: 42-43) göçebe Türk toplumunu yönetmek ve onu her zaman disiplin altında tutmak
kağan için önemli bir görev sayılmıştır. Türk kağanının sahip olduğu en önemli yetki, etkin
hukuk kurallarının oluşturulması ve bunların toplumsal hayata uygulanması olduğu
görülmektedir.”
Bozkır Türkleri, uçsuz bucaksız bozkır coğrafyasını at sayesinde geçmişler, büyük
akınlar ve göçler at üstünde yapılmıştır. Rasonyı, at ile gerçekleştirilen göçebeliğin
çiftçilikten üstün bir yetenek olduğunu belirtmektedir. Hayvanların evcilleştirilmesi üstün
bir sanat olup iktisadi açıdan hayvanları ete, süte ve yapağıya dönüştürmek büyük emek ve
askeri yetenek isteyen bir iştir (Rasonyı, 1971: 5). Devletlerin ve kavimlerin iktisadi
faaliyetlerinin en önemli belirleyicisi coğrafyadır. Bu nedenle, bozkır ekonomisinin esasını,
yüksek ovaları ve yaylaları olan, bozkır coğrafyasının iklim şartları icabı, çobanlık ve
hayvan besleyicilik teşkil ediyordu (Kafesoğlu, 2005: 317). Doğaları gereği çoğu zaman
değişime dirençli olan geleneksel hukuk kuralları, başlangıçta karmaşık koşulları karşılamak
üzere ortaya çıkarlar. Mevcut koşullar devam ettiği sürece işlerliklerini koruyan kurallar,
koşulların değişmesi halinde değişime uğrarlar. Diğer bir ifadeyle grubun bazı kuralları
ihtiyaçlardan ve değişen unsurlardan ötürü esnetilebildiği gibi mevcut olanlara yenileri de
dâhil olabilir (Aça, 2018: 95).
Do'stlaringiz bilan baham: