Bu dörtlükte şairin kuşlara verdiği değeri görmek mümkündür. Tecer’e göre kuşların
yuvaları melekler tarafından korunmaktadır ve şair kendi gönlünü de bu kuşlara benzeterek
doğadaki canlılarla özdeşim kurma yoluna gider. Çünkü şair, ilham kaynağını doğada,
Kabul etmek gerekir ki kuşlar, yüzyıllardır şiirlere konu olmakta ve şairler, şiirlerinin
ahengini kuşlardan aldıklarını söylemektedirler. Bu noktada Tecer’i diğer şairlerden nasıl
198
Uluslararası Yaylacılık ve Yayla Kültürü Sempozyumu, 26 - 28 Eylül 2019 - Giresun
International Symposium on Transhumance and Upland Settlement Culture, 26
th
- 28
th
of September 2019 – Giresun
Onun yaşadığı yer
Benim yatağım olsa.” (Tecer, 2009, s. 30)
Şair, sıklıkla yaptığı bir gezintiden bahsetmektedir. Ancak yılanla karşılaşması ve
ona bakış açısı pek çok insanın bakış açısından farklıdır. Yılanın korkulan ve öldürücü bir
canlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda şairin ona yakın davranması farklı bir bakış
açısının ürünüdür. Şair, yılanı ilk gördüğünde irkilmiş olsa da onun vahşiliğinde kendini
çeken bir nokta keşfeder ve ardından yılanın gözlerinden ruhunu görür ve bunun güzel
olduğunun farkına varır. Çünkü doğadaki her canlı yaşam hakkına sahiptir ve Tecer’in yılana
karşı takındığı tavırdan buna saygı duyduğu anlaşılmaktadır. Hatta şair, yılanın yaşadığı
yerin kendi yatağı olmasını dilemiş ve böylece hem doğayla hem de yılanla özdeşim
kurmuştur.
Tabiat Odam şiirinde de görüldüğü gibi şair, tabiatla yalnızca özdeşim kurmakla
kalmaz çoğu zaman onu bir yuva olarak görür. Tabiat, şairin sevgilisiyle beraber olmak
istediği yegâne mekândır. Çünkü orada doğa ve doğa güzelliklerinden başka bir şey yoktur
ve şair doğayla uyum içinde sade bir hayat sürmeye hazırdır. Buna istinaden şair, Uzaklara
Gidelim şiirini şu şekilde tamamlar:
“Orda ne şan, ne kaygı, ne ıstırap, ne para! (Tecer, 2009, s. 25)
Derin ekolojistlerin de belirttiği gibi doğada bir hiyerarşi yoktur. Bu yüzden de insan
doğadaki hiçbir canlıdan üstün değil ve içinde yaşadığı doğanın sade bir üyesidir. Onlara
göre bu durum insanı, gerçek mutluluğa taşıyacaktır ki Tecer de “ne şan”, “ne para” diyerek
bunu belirtmiş gibidir. Şan istemeyerek sade bir yaşama hazır olduğu görülür. Para
istemeyerek de doğayı kontrol altına alan insan imajından uzaklaşmış olur. Nitekim derin
ekolojistlere göre insan, kendini ekonomik olarak gereğinden fazla tatmin etmek ister, ama
bu son derece yanlış bir tutumdur. Çünkü insan, doğanın bir parçasıdır ve yalnızca temel
ihtiyaçlarını karşılayacak kadar doğadan yararlanmalıdır. Tecer’in de gayesi bu anlayışa
oldukça yakındır. O yalnızca sevgilisiyle sade bir yaşam sürmek ister ve bu yüzden de şan
ve para istemez.
Sonuç olarak Ahmet Kutsi Tecer’in doğayı ele aldığı şiirlerinin büyük bir
çoğunluğunda doğayla özdeşim kurduğu ve tıpkı derin ekolojistlerin belirttiği gibi kendisini
doğanın sade bir üyesi olarak gördüğü ve insan-dışı yaşama saygı duyduğu söylenebilir. Bu
bağlamda şairin ağaçlara sığınması, ağaca derdini açması, kendini bir kuş ve hatta bir yılanın
yerine koyması ve bu canlıların yaşamına hayranlık duyması şairin belli başlı şiirlerinin
derin ekoloji bağlamında değerlendirilmesine olanak sağlamıştır. Çünkü şair doğanın
dışında, doğanın bir parçası olmayan yaşamdan ziyade doğayla bir olmayı ve onun bir
parçası olarak davranmayı tercih etmiştir.