Kader beni, iki Alman devletinin tam sınırları üzerinde bir kasabada, Braunau am Inn'de



Download 2,6 Mb.
Pdf ko'rish
bet22/27
Sana12.08.2021
Hajmi2,6 Mb.
#146148
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   27
Bog'liq
Kavgam - Adolf Hitler ( PDFDrive )

BÖLÜM 20

Alman  ırkçı  cemiyetleri  bir  çalışma  birliği

yapıyorlardı.  Birtakım  cemiyetler  birbirlerinin

işlerini  hafifletmek  için  karşılıklı  münasebetlere

girişmişlerdi.  Bundan  dolayı  ortak  bir  yönetim

kurulu  seçmekte  ve  ortak  bir  hattı  harekât  takip

etmekteydiler.

Maksatları

basitti.

Böyle


yapmakla usulleri birbirinden pek farklı olmayan

oluşum  ve  partilerden  başka  bir  şeyin  söz

konusu  edilmesini  önlemek  istemekteydiler.

Herhangi  bir  Alman  vatandaşının,  cemiyetin,

diğer  bir  cemiyetle  bir  çalışma  birliği  yaparak,

kendilerini

birleştiren

şeyleri


ortaya

çıkardıklarını ve kendilerini birbirlerinden ayıran

şeyleri  de  yok  ettiklerini  öğrenmesi  hoşuna

gider.  Bundan  dolayı,  böyle  bir  gruplaşmanın

faydalı olacağı tesir ve yapıcı kuvvetinin mühim

bir  şekilde  artacağı  zannedilir.  Fakat  bu  tahmin

çok  hatalıdır.  Kanaatimce,  meseleyi  iyice

anlamak  için  aynı  maksadı  takip  etmek




iddiasında  olan  cemiyetlerin,  bu  düşünce

sonunda


ne

gibi


bir

vaziyet


meydana

getireceklerini  iyice  tetkik  etmek  lâzımdır. Şu

unutulmamalıdır  ki,  tek  bir  amaç,  ancak  [ek  bir

cemiyet  tarafından  takip  edilmelidir.  Diğer

cemiyetlerin  bu  amaca  katılmaları  pek  akla

uygun  gelmez.  Gaye  yahut  hedef,  ilk  önce  tek

bir  grup  tarafından  tespit  edilir.  Bir  şahıs,  bir

hakikati  meydana  çıkarır,  belirli  bir  meselenin

halini  uygun  görür,  bir  hedef  ortaya  koyar  ve

hedefinin

gerçekleşmesini

sağlayacak

bir

hareket meydana getirir, işte böylece bir cemiyet



veya  partinin  programı  mevcut  hatalı  gidişi

düzeltmekten  veya  gelecekte  bazı  yenilikler

yapmaktan

ibarettir.

Hareket

bu


şekilde

meydana gelince, hareketi meydana getirenin bir

kıdem  hakkı  bulunur.  Tarih  nazarı  itibaren

alınacak  olursa,  bu  hareketin,  diğer  aynı

karakterdeki hareketler tarafından takıp edilmesi

icap  eder.  Diğer  hareketler,  ilk  hareketin  arkası

sıra  yürüyerek,  o  hareketin  kuvvetlenmesine

yardımcı olurlar. Bu tabiidir ve mantık bunu icap

ettirir.  Böyle  yapılırsa  ortak  hedefin  gayenin

lehine olur.




Özellikle  aydın  kafaların  yeni  partiye  dahil

olmaları ile ortak hedef zafere daha kolay ulaşır,

ilerde,  tek  bir  maksat  takip  eden  bir  hareket

meydana  getirmek  akla  uygun  ve  mertçe  bir

davranış olur.

Fakat bu söylediklerim bu biçimde olmuyorsa

bunun  sebebi  iki  tanedir.  Birincisine  "feci"

demek  zorunda  kalıyorum,  ikincisi,  üzülerek

söyleyeyim insanın kışiliğindeki zaaftır.

Beni  feci  demeğe  sevkeden  durum,  şöyledir:

insanlar  çoğu  zaman  ortak  bir  dâvanın  peşinde

oldukları  halde,  bir  küme  durumuna  gelip,

soruna  dört  elle  sarılmazlar.  Bu  feci  sonucun

sebebi  şudur.  Büyük  çapta  her  türlü  hareket,

ancak

uzun


zamandan

beri


insanların

kalplerinde  mevcut  olan  bir  temenninin  ve  o

kalplerde sükût içinde uyuyan ateşli bir arzunun

tespit


edilip,gerçekleştirilmesidir.

Asırlar


boyunca,  insanlarla  belirli  bir  dâvanın  hallini

arzu  ederler,  tahammül  edilemez  devamlı  bir

vaziyetten  acı  çekerler  de,  kendileri  için  kutsal

olan


eylemin

gerçekleşmesine

yardımcı

olmazlar. Böyle sıkıntı içinde bulunup, acı çeken

ve  bu  duruma  bir  hal  çaresi  bulmak  için  icap



eden  harekete  girişmek  cesaretini  göstermeyen

milletlere ancak âciz vasfı verilir.

Bir  milletin  yaşamsal  kuvvetini  ve  bu  kuvvet

tarafından  teminat  altına  alınan  hayat  hakkını,

günün  birinde,  Allah'ın  lütfuyla,  yapılması  icap

eden işi başarabilecek kabiliyete sahip bir kimse

çıkarsa  bundan  daha  iyi  ve  daha  hayırlı  bir

tesadüf  olamaz.  Binlerce  insanın,  büyük  çaptaki

sorunlardan  bir  bölümünü  çözümlemek  için

dünyaya  getirildiklerini  sanmaları  mümkündür

ve  olağandır.  Bazen  Tan-rı'nın  aynı  zaman

içinde,  bir  davanın  halli  için  çeşitli  insanlar

ortaya  çıkardığı  ve  nihai  zaferi,  kuvvetlerin

serbest  bir  faaliyet  içinde  bulunduğu  sırada  en

kuvvetliye,  en  çok  lâyık  olana  kazandırdığı  ve

böylece  o  kimseye  davayı  halletme  vazifesini

verdiği  de  görülmüştür.  Asırlar  boyunca,  dini

hayatlarından

memnun

olmayanlar,

kendi

dinlerinin  şeklini  değiştirmek  istemişlerdi.  Bu



manevi  hareketi"  neticesi  olarak  toplulukların

içinden,  fikir  ve  bilgileri  itibariyle,  bu  dini

buhrana iyi bir reçete yazmaya aday olduklarına

inanan, yeni bir görüşün peygamberleri veya hiç

olmama,  mevcut  inanışın  karşısında  olan  birkaç



insan çıkmıştır. Bu işte de Tanrı, en kuvvetliyi, ı

n  büyük  görevi  yapmaya  memur  etmiştir.  Kritik

nokta  buradadır.  I  >ı  ger  insanlar,  Tanrı'nın

lütfuna erişmiş böyle bir kimseye pek geç teslim

olurlar.  Hattâ  birçok  kimse,  kendini  en  az  onun

kadar  hak  sahibi  sanır  ve  sorunu  çözümlemeye

en  az  onun  kadar  kendini  yet  kili  ve  yetenekli

kabul  eder.  Günümüzdeki  insanlar  ise,  büyük

davanın  ancak  büyük  liderlerin  çözümlemeye

ehil  olduklarını  ve  ken  dilerinin  bu  kimseye

yardımcı  olabileceklerini  anlamayacak  kadar

âcizdirler.

Şundan  dolayı,  hemen  hemen  her  devirde

çeşitli kimseler tarih sahnesine çıkar, birbirlerine

benzeyen birtakım hareketler meydana getirirler.

Bu  durum  karşısında  halk  açık  bir  temenni

göstermekten  uzak  kalır.  Halkta  dâvaların

tamamına  dair  bir  fikir  vardır.  Fakat,  halk,  ideal

ve  temennilerin  özü  hakkında  açık  ve  net  bir

fikir üretmekten mahrumdur.

Bu  işte  feci  olan  taraf,  iki  ayrı  kimsenin  aynı

maksada  doğru  tamamen  farklı  yollardan  ve

birbirlerinden

habersiz

olarak

gayret


göstermeleridir.

Bu


gibi

kimseler,

kişisel



görevlerine karşı en temiz bir imanla ve canlı bir

şekilde,  diğer  kimseleri  nazarı  itibara  almadan,

kendi  yollarında  yürümeyi  mecbur  hissederler.

Feci  olarak  görünen  bir  başka  durum  da,  böyle

siyasal

hareketler

ya

da


böyle

dinsel


gruplaşmalar,  bir  devrin  genel  eğilimlerinden

doğdukları  için,  çalışmalarını  aynı  yönde

yürüttükleri  halde,  birbirlerine  karşı  bağımsız

olarak örgütlenmeleridir.

Pek  açıktır  ki,  çeşitli  yollar  üzerinde  dağılan

bu  kuvvetler  tek  bir  kuvvet  halinde  bir  noktada

birleşecek olursa başarı ihtimali çok daha çabuk

ve  muhakkaktır.  Fakat  bugüne  kadar  yapılan  iş

böyle olmamıştır.

Tanrı,  yanılmaz  mantıkla  ve  kesin  olarak

hareket  eder.  Çeşitli  kümeleri  birbirleri  ile

rekabet  etmede  serbest  bırakır  ve  onlara  zafer

uğrunda mücadele etmelerine izin verir. Fakat en

sonunda, kısa ve emin yolu seçmiş olan hareketi

amacına ulaştırır.

Birbiri ile karşı karşıya gelen kuvvetler serbest

bir  şekilde  rekabete  girişmezlerse  ve  en  büyük

karar,


mağrur

kimselerin

doktrinler

hükümlerinden  kurtarılıp,  açık  bir  başarının




sağladığı  itiraz  kabul  etmez  delil  ve  ispatla

verilmezse,  iyi  ve  başarıya  giden  en  kısa  yolun

hangisi  olduğu  dışardan  tespit  edilemez.  Keza

bir  hareketin  zirveye  çıktığı  ve  faydalı  olduğu

ancak  başarısı  ile  ölçülebilir.  Sonuç  olarak,

çeşitli  gruplar,  çeşitli  yollardan  aynı  amaca

doğru  yürürlerse,  çevrelerinde  gerçekleştirilmiş

olan  eş  çalışmalara  tanık  ve  vâkıf  olduktan

sonra,  kendi  yollarının  değerinin  ne  olduğunu

incelemeksizin  bu  yolu  mümkün  olduğu  kadar

kısaltmaktan  ve  enerjilerini  en  yüksek  dereceye

çıkararak

amaçlarına

en


kısa

zamanda


ulaşmaktan geri kalmayacaklardır.

Bu  rekabet  sonunda  her  mücahidin  seviyesi

yükselir,  insanlık  birçok  gelişmesini  neticesiz

kalmış,  birkaç  teşebbüsten  çıkan  derslere

borçludur.  Nihayet  takip  edilecek  en  iyi  yolun

tespiti,  önceleri  bize  feci  gibi  görünen  ve  ferdi,

şuursuz  ve  sorumlu  olmayan  unsurların  ilk

dağınıklıklarından  ibaret  olan  bir  vaziyetin

neticesi olduğuna varılır.

Almanya'nın

meselesini

halletmek

için

mümkün  olan  bütün  vasıtaları  tetkik  ettikten



sonra,  tarih  bunlardan  aynı  anda  istifade


edilmesi  icap  eden  iki  tanesini  muhafaza

etmiştir.  Bu  iki  esaslı  eylem  ve  iki  çözüm

çaresinin  önderleri  Avusturya  ile  Prusya  idi.

Yani Habsbourglar ve Hohenzollemler.

Aynı  zamanda  bu  yollardan  birinin  ya  da

ötekinin  bütün  kuvvetlerle  birleştirilerek  takip

edilmesi  gerektiğine  hükmediliyordu.  O  zaman,

Avusturya'nın  takip  etmekte  olduğu  yoldan

gidilecekti.  Keza  o  günlerde  en  büyük  kuvveti

Avusturya  teşkil  ediyordu.  Fakat, Avusturya'nın

takip  ettiği  maksat  ise  bir  Alman  Reich'i

meydana  getirmek  değildi.  Kuvvetli  bir  Alman

birliğinin  kurulmasına  imkân  verecek  hâdise

milyonlarca

Almanın,

kalpleri

kanayarak,

üzüntü duydukları bir şekilde meydana geldi. Bu

hâdise,  kardeşler  arasındaki  kavgamızın  en  yeni

ve


en

korkunç


belirtileri

olarak


değerlendiriliyordu.  Çünkü,  gerçekte  Alman

imparatorluğunun  tacı,  daha  sonraki  günlerde

sanıldığı  gibi  Paris  civarında  değil,  daha  sonra

tahmin  edildiği  gibi  Königgratr'da  ezildi. Alman

Reich'ının

kurulması

müşterek

yollara


uygulanan  bir  müşterek  iradenin  meyvesi

olmadı.  Bu  gaye  daha ziyade  hegemonya




uğrunda  şuurlu,  çoğu  zaman  da  şuursuz  bir

mücadelenin

neticesi

oldu.


Nihayet,

bu

mücadeleden  Prusya  galip  çıktı.  Bu  neticeyi,  iki



yüz  sene  önce  bir  gün  Habsbourgların  değil  de,

Hohenzollernlerin,  yani  Prusya'nın  yeni  Alman

Reich'nın

çekirdeği,

kurucusu

ve


hamisi

olacağını  kim  tahmin  edebilirdi?  Fakat,  kaderin

böyle olmasıyla daha iyi netice alındığını da kim

inkâr  edebilir?  Veyahut  bugün  çürümüş,

kokmuş,  ahlâkı  bozulmuş  bir  hanedan  temeli

üzerine  kurulan  bir  Alman  Reich'ını  kim

düşünebilir?

Biz  burada  "hayır"  diyeceğiz  ve  sözümüze

şöyle devam edece-giz..

Durumun  tabii  gelişmesinin  yüzyıllarca  süren

mücadeleden  sonra  kendisine  ait  olan  yere  en

uygun  olanını  oturtmuş  olduğunu  kabul  ve

teslim etmek gerekir.

Her zaman nasıl böyle olmuşsa, bundan böyle

de  hep  aynı  olmaya  devam  edecektir.  Bundan

dolayı,  çeşitli  insanların  aynı  maksat  için  ortaya

çıkıp  yola  koyulmuş  olmalarına  üzülmemek

lâzımdır.  Aynı  maksat  için  ortaya  çıkanların  en

canlı ve en çevik olanı koşuyu kazanacaktır.



Çoğu zaman milletleri hayatlarında, görünüşte

birbirine  benzer  hareketlerin,  hep  bir  gibi

görünen  bir  maksada  çeşitli  yollardan  ulaşmak

istemelerine  zorlayan  ikinci  bir  sebep  daha

vardır.  Bu  sebepte  feci  bir  fesat  yoktur.  Yalnız

bu sebepten üzüntü duyulur.

Üzüntü  duyacağımız  husus,  insanlarda  çoğu

zaman  bir  arada  toplanmış  bir  halde  rastlanan

haset,

gıpta


ve

namussuzluk

haritasıdır.

Milletinin  çektiği  acı  ve  içinde  bulunduğu

buhran  hakkında  esaslı  bilgi  sahibi  bir  kimse

çıkar,  neden  acı  çekildiğini  ve  buhran  içinde

olunduğunu bilir bunları yok etmeğe yöneltilmiş

teşebbüse  girişir  ve  varılması  icap  eden  hedefi

ve  bu  hedefe  götürecek  yolu  tespit  ederse,  dar

kafalı  kimseler,  halkın  dikkatini  çekmeye

muvaffak olan bu kimsenin hareketlerini dikkatli

bir  şekilde  takibe  başlarlar.  Ben  bu  dar  kafalı

kimseleri, küçük bir ekmek parçası bulmuş olan

ve arkadaşlarını, uzun uzun ve büyük bir dikkat

ile tetkik eden serçelere benzetirim. Beklemediği

bir zamanda, ani olarak o serçenin gagasından, o

küçük ekmek parçasını da alırlar.

İşte bir kimse yeni bir yol tespit ederse, derhal




bu  yolun  nihayetinde  ümit  ettikleri  bir  ganimete

ve nimete ulaşmak isteyen birtakım işsiz güçsüz

kimseler  meydana  çıkarırlar.  Bu  gibi  kimseler

kendilerini

kabilse,

hedefe


daha

çabuk


ulaştırabilecek bir adam aramaya büyük bir arzu

ile teşebbüs ederler.

Eğer  bu  yeni  hareket  esaslı  bir  şey  ise  ve

belirli  bir  program  çiz-mişse  o  zaman  aynı

maksat  uğrunda  mücadele  ettiklerini  söyleyen

başka  kimseler  ortaya  çıkarlar.  Fakat,  neyse  ki

bu  tip  kimseler  yeni  hareketin  safları  arasına

mertçe  katılmaktan  çekinirler.  Tam  tersine  bu

yeni

harekettenmiş



gibi

görünüp


onun

programını  çalarlar  ve  bu  çaldıkları  program

üstüne  kendi  hesaplarına  uygun  bir  parti

kurarlar.

Aynı  zamanda,  tam  bilgi  sahibi  olmayan

kimselere  de,  kendilerinin  diğer  parti  gibi  aynı

maksada, o partiden daha önce sahip olduklarını

iddia  edecek  kadar  da  yüzsüzlük  ederler.

Böylece hakir görülecekleri ve ezilip gidecekleri

yerde,  tam  tersine  kendilerini  uygun  bir  ışık

altında haklı ve büyük göstermeyi başarırlar.

Kendi  bayrağına,  daha  önce  başka  bir




kimsenin  yazdıklarını  aktarmak,  başka  bir

partinin  programını  kopya  etmek,  sonra  bütün

milletlerin  yaratıcısı  imiş  gibi  ayrı  bir  kurul

meydana getirmek büyük bir yüzsüzlük değil de

nedir?

Asıl  yüzsüzlük  belki  de  bunlar  değildir.  Asıl



yüzsüzlük,  yem  bir  parti  kurmak  suretiyle,  esas

partiden  ayrılan  bu  kimselerin  daha  sonra

birlikten

ve


birliğin

ehemmiyetinden

bahsetmelerindedir.  Hem  bunu  arkalarından

yetişmenin

mümkün

olmadığı

zamanlarda

yaparlar. Bu tecrübelerimizle sabittir.

Irkçıların

dağılması,

çeşitli

gruplara


ayrılmaları  işte  böyle  meydana  geliyordu.  1918

ve  1919  yıllarında  ırkçı  adını  taşıyan  birtakım

teşekküller  ve  partiler  birbirinin  peşi  sıra

kurulmuşlardı.

Fakat

bu


teşekküllerin

ve

partilerin  kurulmalarında  kurucuların  hiçbir



sorumluluğu yoktu ve olmamıştı. Sadece olaylar

bu


teşekkülleri

ortaya


çıkarmıştı.

Bu

teşekküllerden  yalnız  biri  diğerlerine  nispetle



daha  çok  meydana  çıktı.  1920  senesinden

itibaren başarılar elde etti. Bu teşekkül Nasyonal

Sosyalist Demokratik işçi Partisi idi.



Bu  arada  bir  başka  partinin  kurucularının

mertçe  verdikleri  karar  hayran  kalınacak  bir

hareketti. Çünkü bu mert insanlar, diğer harekete

nispetle  kendi  hareketlerinin  daha  az  başarı

ihtimali  arz  ettiğini  gördüklerinde,  partilerini

feshederek,  bir  kayıt  ve  şart  ortaya  atmadan

diğer  hareketle  birleştiler.  Bizim  bu  sözlerimiz

bilhassa  Julius  Streicher  hakkındadır.  Bu  kimse

partinin  en  yaşlı  dâva  adamlarından  biridir.  O

sırada  Nurenberg'de  bulunan  Alman  Sosyalist

Partisinin,  Nasyonal  Sosyalist  Demokratik  işçi

Partisi ile bir alâkası yoktu ve tamamen müstakil

bir  şekilde  kurulmuştu.  Fakat  bu  i-ki  partinin  de

amaçları  ortaktı.  Alman  Sosyalist  Partisi'nin  en

yaşlı  lideri,  biraz  önce  de  belirttiğim  gibi

profesör

Julius

Streicher

idi.

Başlangıçta



profesör  de  görevinin  kutsallığına  ve  hareketin

geleceğine inanmıştı. Fakat daha sonra Nasyonal

Sosyalist  Demokratik  işçi  Partisi'nin  aynı

sahadaki  üstünlüğünü  tespit  ettiği  vakit,  kendi

partisi  ve  işçi  cemiyeti  lehlerine  gösterdiği

faaliyetlerden  vazgeçti.  Partisinin  taraftarlarını

Nasyonal  Sosyalist  Demokratik  işçi  Partisı'ne

girmeye


zorladı.

Çünkü


kendisine

karşı



mücadelede  bu  parti  galip  gelmişti.  Ortak  hedef

uğrunda  tek  cephede  mücadele  edilmesini  arzu

ediyordu.  Bu  karar  hakikaten  mühimdi  ve

zamanında alınmış bir karardı.

Parti olarak gösterdiğimiz faaliyet sırasında bir

dağılma  ve  parçalanma  gibi  krizlere  tesadüf

etmedik,  ilk  günlerdeki  arkadaşların  mertçe

idareleri  sayesinde  her  şey  yine  aynı  şekilde

doğru ve mutlu bir sonuca bağlandı.

Önceleri,  ne  kendilerine  özgü  fikirleri  ve  ne

de  kendilerinin  başarılarının  artık  su  götürmez

bir  durum  aldığını  görünce,  kendilerine  özgü

amaçları  olmayan  bir  sürü  ihtiraslı  kişiler

birdenbire  kendilerinde  bir  yetenek  olduğunu

hissediyorlardı.

Bu  arada  birdenbire,  birtakım  programlar

meydana  çıktı.  Bu  programlar  tamamen  bizim

partinin  programından  kopya  edilmişti.  Bizim

partiden  kopya  edilen  fikirlerin  savunması

yapılıyordu.  Bu  kimseler,  yıllarca  uğrunda

mücadele  etmiş  olduğumuz  fikirlerden  söz

ediyorlardı.

Nasyonal  Sosyalist  Demokratik  işçi  Partisi'nin



eskiden  ben  takip  etmekte  olduğu  yollar,  bu

kimseler  tarafından  takip  ediliyordu.  Bu  yeni

oluşum  partiler  Nasyonal  Sosyalist  Demokratik

işçi  Partisi'nin  eskiden  beri  mevcudiyetini

bildikleri  için  bu  partileri  neden  kurduklarım

izafi  etmeye  kendilerini  mecbur  hissediyorlardı.

Belki  ileri  sürülen  sebepler  ne  kadar  asil  olursa

olsun,  çeviri  maksadı  ile  verilen  beyanlar  da  o

kadar sahte idi.

Bütün  bunlara  eğilim  gösterilmesinin  tek

sebebi,  ne  pahasına  olursa  olsun  bu  işte  bir  rol

oynamak  isteyen  parti  kurucularının  şahsi

hırsları  idi.  Bu  gibi  kimselerin  gösterdikleri

cüret,  sadece  başkalarına  ait  fikirlere  sahip

çıkmak

suretiyle

meydana

atılmalarından

ibarettir.  Fakat  böyle  bir  cürete,  ancak  hırsızlık

denir.


O  sıralarda,  bu  parti  kleptomanlarının  kendi

işleri  için  ortaya  atacakları  bir  görüş  veya  fikir

yoktu.

Fakat,


daha

sonra ırkçı

devletin

parçalanmasını da yaşlı gözlerle takip edenler ve

acı  duyanlar  yine  bu  parti  kleptomanları  oldu.

Başkalarının  sesini  başarabileceklerini  sanarak

ya  da  bunu  ümit  ederek,  sürekli  bir  biçimde



birlikten  söz  ediyorlardı.  Bütün  yaptıkları  iş,

feryatları  ve  bitip  tükenmez  şikâyetleri  ile

başkalarını  yormak,  yalnız  eskiden  ortaya  atılan

fikirleri  aşırmakta  kalmamak  ve  aynı  zamanda

bu  fikirlere  yardımcı  ve  destek  olan  eski

hareketleri de çalmaktı.

Bu  yeni  teşebbüsler,  başta  bulunanların  fikri

değerleri  olmaması  yüzünden  ümit  edileni

vermediği için, hemen hemen hepsinin, önceleri

hafife  aldıkları  işçi  cemiyetlerinden  birine

girmekten  memnun  kaldıkları  görülüyordu.  O

günlerde  ayakta  duramayan  bütün  teşekküller,

işçi  cemiyetlerinden  birine  iltihak  ediyorlardı.

Bunlar,  birbirlerine  asılmış  sekiz-dokuz  felçlinin

bir  gladyatör  kuvvetine  denk  bir  kuvvet

meydana getireceğini zannedenlerdendi.

Belki  bu  sekiz  dokuz  felçli  arasında  bir

sağlam  kimse  bulunabilirdi.  Fakat,  bu  sağlam

kimsenin  de  diğer  felçlileri  ayakta  tutmasına

kuvveti  yetmez  ve  ilerde  bu  sağlam  da  diğerleri

gibi felçli duruma gelirdi. Biz işçi cemiyetleri ile

bu tip birleşmeleri daima bir manevra saydık.

Şu  görüşü  hiçbir  zaman  unutmamak  gerekir,

işçi  cemiyetleri  şeklinde  meydana  gelen  yeni




teşekkül  hiçbir  zaman  zayıf  grupları,  kuvvetli

grup  haline  getiremez.  Tam  tersine,  önceden

kuvvetli olan grup, böyle bir birleşme karşısında

zayıf  düşer.  Zayıf  grupları  bir  araya  getirip

kuvvetli  bir  teşekkül  meydana  getirmek  fikri

tamamen yanlıştır.

Esasen,

çoğunluk

hangi

şartlar


altında

meydana  getirilmiş  olursa  olsun,  aptallık  ve

korkaklıktan başka bir şey ortaya çıkaramaz. Bu

tecrübe  ile  sabittir.  Bundan  çıkarılacak  sonuç

şudur:

Çeşitli


zayıf

grupların

her

türlü


birleşmeleri ile meydana getirilecek yeni cemiyet

muhtelif hatalarla teşekkül etmiş bir idare heyeti

tarafından sevk ve idare edileceği için korkaklık

ve  zaafa  teslim  edilmiş  olur.  Ayrıca,  böyle  bir

teşekkülde

kuvvetlerin

serbestçe

faaliyet


göstermelerine engel olunmakla, en yararlı ve en

iyi


liderin

seçilmesi

uğrunda

yapılacak

mücadeleye  de  fırsat  verilmeyecektir.  Bunun

neticesi  olarak  en  sağlam  ve  en  kati  fikirlerin

galip  gelmeleri  de  tehlikeye  girmiş  oluyor.  Bu

tip  cemiyetler,  mevcut  durumun  ve  olayların

doğal  gelişimine  de  karşıdırlar.  Çünkü  bunlar,

uğrunda  mücadele  verilen  sorunun  çözümünü




çabuklaştırmak  yerine  geciktirirler.  Belki,  bazı

grupların  birleşmeleri  ve  müşterek  teşebbüslere

girişmeleri  yararlı  olabilir.  Ancak  bu  teşebbüs,

pek kısa bir müddet için ve pek belirli sorunlarla

meşgul olmak için yapılmalıdır. Bu durum hiçbir

zaman  devam  etmemelidir.  Çünkü  böyle  bir

durum

hareketin



kurtarıcı

vazifesinden

vazgeçmesine  sebep  olur.  Çünkü  hareket,

yukarıda  anlatılan  bir  birleşmenin  içine  saplanıp

kalırsa  kendi  istikametinde  gelişme  imkânını  da

elinden kaçırır.

Demek  oluyor  ki,  rakip  partilere  hakim

olmakla, önceden tespit edilmiş hedefe muzaffer

bir

sıfatla


ulaşmak

ihtimali

de

ortadan


kalkmaktadır.

Dünyada  büyük  olan  her  şey,  birleşmeler

tarafından

meydana


getirilen

hararetli

mücadeleler  sonunda  elde  edilememiştir.  Büyük

olan  her  şey  daima  tek  ve  galip  tarafından

fethedilmiştir.

İttifaklar,  kaynakları  dolayısıyla,  gelecekteki

ufalanma  tohumlarını,  hattâ  o  güne  kadar  elde

edilmiş


olumlu

sonuçların

tamamen

kaybedilmesi sebeplerim kendi içlerinde taşırlar.




Büyük ve dünyanın altını üstüne getiren manevi

mahiyetteki  devrimci  hareketler  ancak  bağımsız

ve  tek  başına  olan  grup  tarafından  yapılan  dev

mücadele  sonunda  olumlu  sonucu  ulaşmıştır  ve

ulaşabilir. Dünyayı saran böyle bir hareket hiçbir

zaman, grupların birleşmeleri ile temin edilemez.

Irkçı

devlet


bir

halk


işçi

meclisinin

anlaşmalardan  meydana  getirilmiş  idaresi  ile

ortaya  çıkarılamaz.  Ancak  ırkçı  devlet  diğer

hareketler  arasından  kendine  yol  açmış  ve

kuvvetini  kabul  ettirmiş  tek  bir  hareketin  faal

iradesi sayesinde kurulur.




Download 2,6 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   27




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish