Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 105 / 174
Lozan Antlaşması’ndan hemen sonra, Türkiye’yi en çok uğraştıran
ve zorlayan Musul anlaşmazlığı sırasında, İngiltere’nin ve Milletler
Cemiyeti’nin tutumu Türkiye’yi Sovyetler Birliği’ne daha çok yak-
laştırdı. I. Dünya Savaşı’nın yenen devletleri ile Almanya’yı birbiri-
ne yaklaştırmak amacıyla, 1 Aralık 1925’de, Locarno Antlaşma-
sı’nın yapılması Sovyetleri de Türkiye’ye yaklaştırmıştır. Çünkü bu
antlaşma Almanya’yı Sovyetler’den uzaklaştırmıştı. Sovyetler, Av-
rupa’da meydana gelen bu yeni gruplaşmayı kendilerine yönelmiş
bir hareket olarak görmüşlerdi. Bu sırada da Milletler Cemiyeti, 16
Aralık 1925’de, Musul hakkında Türkiye aleyhine kararını verdi.
Bu gelişmeler ise iki devleti birbirine daha çok yaklaştırdı. Bunun
sonucunda, 17 Aralık 1925’de, Paris’te, Türk-Sovyet Tarafsızlık ve
Saldırmazlık Antlaşması imzalandı. Buna göre;
a.
Taraflardan biri aleyhine bir veya birkaç devlet tarafından
bir saldırı olursa, diğer taraf birinci devlete karşı tarafsızlı-
ğını koruyacaktı.
b.
Taraflardan her biri diğerine karşı her türlü tecavüzden
kaçınacak, bir veya birkaç devlet tarafından diğeri aleyhine
yönelen bir ittifaka veya siyasî nitelikte bir antlaşmaya,
aynı şekilde diğer devletler tarafından girişilecek düşman-
ca hareketlere katılmayacaktı.
c.
Antlaşmanın süresi üç yıl olacaktı. Bu sürenin sona erme-
sinden altı ay önce bir tarafça feshedilmediği takdirde ant-
laşma bir yıl uzatılmış sayılacaktı.
İki tarafın çıkarları göz önünde tutularak yapılan bu antlaşmadan
sonra, iki devlet arasında politik ve ekonomik ilişkiler gelişme yo-
luna girmiştir.
Ancak, bu dönem içinde Türkiye ile Sovyetler Birliği ilişkilerinde
bazı görüş ayrılıkları da ortaya çıkmıştır. Türkiye, başlangıçtan iti-
baren Sovyetlerle ilişkilerini komünizmden ayrı olarak düşünmüş
ve buna göre davranmıştı. Nitekim Türkiye’de komünistlere karşı
alınan önlemler ve Osmanlı borçlarının tasfiyesi için Türkiye’nin
Batılılarla yaptığı anlaşma Sovyetler tarafından hoş karşılanma-
mıştır. Çarlık Rusyası’nın borçlarını tanımayan Sovyetler Birliği,
bir emsal yaratılmasını sakıncalı saydıkları için, Türkiye’nin de
kendileri gibi hareket etmesini istemiştir.
Diğer
taraftan, 1925 Antlaşması imzalandığı sırada Türkiye ile
Sovyetler Birliği Milletler Cemiyeti’nin üyesi değillerdi. Musul soru-
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 106 / 174
nunun çözümlenmesinden sonra İngiltere Milletler Cemiyeti’ne
girmesi için Türkiye’ye baskıya başlamıştı. Sovyetler Birliği de, Mil-
letler Cemiyeti’ni büyük devletler tarafından kendisine karşı girişi-
lecek bir harekette kullanılacak bir araç olarak görüyordu. Bu ne-
denle Türkiye’nin örgüte katılmasını önlemeye çalışıyordu. İngiltere
ise, Türkiye’yi Sovyet Rusya’dan ayırmak istiyordu. Bu amaçla
Türkiye’ye karşı bazı ekonomik önlemler aldı. Ancak İngiltere’nin
bu baskısı Türk-Sovyet ilişkilerini daha çok sıklaştırdı.
Görüş farklarına rağmen, 1925 Antlaşması’ndan sonra, Türkiye-
Sovyet Rusya arasındaki siyasî yaklaşma sürdüğü halde, ekonomik
ve ticarî ilişkiler aynı gelişmeyi göstermemiştir. Sovyetler, 1926 yı-
lında, Türkiye’ye ithal edilen bazı mallarla, Türkiye’den ihraç edilen
mallara sınırlama koymuştur. Bunlar da iki ülke arasında uyuş-
mazlığa yol açmıştır. Ancak bu anlaşmazlığın giderilebilmesi için
Kasım 1926’dan itibaren görüşmelere başlanmış ve sonuçta Türki-
ye ile Sovyetler Birliği arasında, 11 Mart 1927’de, Ankara’da, Tica-
ret ve Seyr-i Sefâin Antlaşması imzalanmıştır.
Ne var ki, antlaşma ile iki ülke arasındaki ticaret hacmi arttırılmış
olmakla beraber, bunun uygulanmasında önemli güçlüklerle karşı-
laşılmıştır. Fakat iki devlet, uluslararası ilişkiler alanında bir-
birlerini desteklemeye devam etmişlerdi.
Türkiye-Sovyet Rusya arasındaki siyasî ilişkiler, 1928’den itibaren
uluslararası gelişmelere göre yön almaya başladı. 22 Ağustos
1928’de, saldırı savaşını yasaklayan Kellogg Paktı
60
imzalanınca,
60
Briand-Kellogg Paktı veya Paris Paktı adlarını da alan Kellogg Paktı, 27 Ağus-
tos 1928’de ilk önce 9 devlet arasında (Birleşik Amerika, İngiltere, Fransa, Al-
manya, İtalya, Japonya, Polonya, Belçika ve Çekoslovakya) imzalandı.
Bu ant-
laşma ile taraflar, savaşı milli politikalarına alet etmeyeceklerini, anlaşmazlıkla-
rın çözümü için savaş yoluna gitmeyeceklerini, savaştan vazgeçtiklerini ve bütün
anlaşmazlıkları için daima barışçı vasıtaları kullanacaklarını taahhüt ediyorlar-
dı. Bununla beraber, Fransa ve İngiltere bu antlaşmayı bazı
rezervlerle kabul
etmişlerdir.
Fransa’nın rezervine göre, bu antlaşma ile alınan taahhüt, meşru savunma hak-
kını ortadan kaldırmayacaktı ve imzacı devletlerden birinin bu antlaşmadaki
taahhüdünden vazgeçmesi halinde, diğerleri de otomatik olarak taahhütlerinden
kurtulacaklardı. İngiltere ise, imparatorluk bölgelerini kastederek, dünyanın
bazı bölgelerinde hareket serbestîsini mahfuz tuttu. 1928 yılı sonuna kadar Kel-
logg Paktı’na, Sovyet Rusya da dahil 46 devlet daha katılmıştır.
Birleşik Amerika. Sovyet Rusya'yı henüz tanımadığı için, Sovyetler orijinal imza-
cılar arasına davet edilmemişti. Bu sebeple Kellogg Paktı'nı, Batılıların, Sovyet
Rusya'yı izole etmek, çember için almak ve Sovyet Rusya'ya karşı mücadele et-
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Ders Notları Öğr. Gör. Ali YAYLA
Sayfa 107 / 174
Türkiye ve Sovyetler Birliği de buna katıldılar. Sovyetler, o günlerin
gergin ortamında,
bu konuda daha ileri giderek, Paktın Doğu Av-
rupa ülkeleri arasında bir an önce yürürlüğe girmesini sağlamak
amacıyla, 9 Şubat 1929’da, Moskova’da, Polonya, Romanya, Leton-
ya ve Estonya ile Litvinof Protokolü’nü
61
imzaladılar. Bu protokole,
1 Nisan 1929’da Türkiye de katıldı. Bu da Türkiye ile Sovyetler
arasındaki yakınlaşmanın yeni bir örneği sayıldı.
Ancak bu sıralarda Türkiye, Batılı devletlerle arasındaki sorunları
çözmüş ve bunlarla normal ilişkilere başlamıştı. Bu da Sovyetleri
memnun etmemişti. Bu gelişmeler sırasında da Türkiye
ile Sov-
yetler Birliği arasında Ankara’da, 17 Aralık 1929’da, 1925 Dostluk
ve Tarafsızlık Antlaşmasını teyit eden ve iki yıl uzatan bir protokol
imzalandı. Fakat bu, Türkiye’nin Batılı devletlerle iyi ilişkiler kur-
masına engel olmadı.
Do'stlaringiz bilan baham: