2. Kuramsal Bilgi
Pozitivist edebiyat kuramının arka plana itilip yazara değil de esere yönelip, eserin başka eserlerle ilişki ağını önemseyen yeni kuramlardan birisi de “intertextualite (metinlerarasılık) teorisidir (Aytaç 2009/a, 208). Bahtin’in ‘diyalojizm’ (Rifat 2005, 268) kavramına dayanan ve iki ya da daha çok metin arasında bir alışveriş, bir tür konuşma ya da söyleşim biçimi olan metinlerarasılık, ilk defa 1960lı yılların sonunda Kristeva tarafından ortaya atılır (Aktulum 2007, 17). Bir metnin başka/önceki metinlerdeki (benzer) unsurların yeniden işlenmesi eksenine oturan, Barthez, Riffaterre, Genette, Jenny, Angenot, Ricardou gibi teorisyenlerin çalışmalarıyla edebiyatta bir inceleme yöntemine dönüşen metinlerarasılık yine bu kişiler tarafından, yazınsallığın bir ölçütü olarak algılanmıştır. (Aktulum 2007, 24). Ülkemizde (özellikle) Kubilay Aktulum’un bu konudaki çalışmaları mevcuttur. Ona göre metinlerarasılık “bir yeniden yazma” (Aktulum 2007, 14,17)işlemidir.
Metinlerarasılık bir yazarın başka bir eserden alıntı yapması veya (aynen) benzer özellikleri yazması anlamına gelmemelidir. Metinlerarasılık, “başka metinlere ait unsurları, taklit etmek ya da onları olduğu gibi yeni bir metne sokmak işlemi değildir. Kristeva’nın tanımıyla yer değiştirme, yeniden yazma, bir göstergeler dizgesinin başka dizgeye geçişidir” (Aktulum 2007, 43). Bir başka metinden bir motif/imge alımlama ile kimi yazarlar önceki metinlere bilinçli olarak el attığı gibi (Ecevit 2008, 75) bilinçsizce/bilinçdışı olarak da metinlerarası bağlamda aynı imge/motiflerin kullanılması söz konusudur. “Yazı önceki metinlerden, çoğu zaman bilinçdışı, pek de kolay saptanamayacak izler taşır (Aktulum 2007, 44). Kristeva’nın bu sözleri, somut bir metinlerarası göndergenin, örneğin bir alıntının olmasını gerektirmediğini belirtmek adına önemlidir. Daha açık bir ifadeyle metinlerarasılık, metindeki alıntıların bilinçli bir aktarımın olduğu anlamına gelmemelidir.
Her metin kendi içinde bir bütündür. Yazarın yazdığı her metin bir yeni üretimdir. Bir yazarın daha önceden/başka metinlerde işlenen bir sembolden, eserinin kurgusunda kullandığı anlatı özelliklerinden ve kaynaklarından hiç de haberi olmayabilir. “Aynı gerçeklik farklı yazarlara farklı şeyler söylediği ve söyleyebileceği gibi, gene aynı gerçeklikten aynı yazar çeşitli, birbirinden farklı algılamalara da ulaşabilir” (Özdenören 2006, 137). Tüm bunlar okuyucu/araştırmacı veya dinleyicinin zihninde/algısında gerçekleşen bir olgu olabilir. Bu durum okuyucu eksenli metni yorumlama yönteminin getirdiği olumlu bir adımdır. Yazar, birinci elden ya da çeşitli yollarla etkilendiği sembol, imge veya senaryoyu, kendi/yeni eserinde kullanırken bir bakıma onu yeniden oluşturur. Yeniden yaratılan sembol, eserin okuyucu/dinleyici kitlesinin algı seviyesine göre değer kazanır. Eleştirmenlerin ve araştırmacıların da algı seviyesi ve birikimleri ölçüsünce yaptıkları/yapacakları değerlendirmeler de yine eserden etkilenme durumuyla ilgilidir.
Eleştiri ruhunun gelişmesinde karşılaştırmalı edebiyatın katkısı bulunur. İster mahalli ister milli ister global/beynelmilel olsun, çeşitli sanat/bilim dallarının/alanlarının karşılaştırılması, insanlığın varlık macerasındaki ortak kaderlerini iyi kavramak için kayda değer bir katkı sağlar. Goethe’nin deyimiyle: “tabiat tarihi zaten karşılaştırmaya dayanır” (Aytaç 2009/b, 13). Metinlerarasılıkta olduğu gibi karşılaştırmalı çalışmalarda “asıl beklenti, söz konusu araştırmacının karşılaşacağı eserlerde o yazarların, ortak konuyu ya da motifleri ‘nasıl’ işlediklerini belirlemesidir” (Aytaç 2009/b, 88). Metinlerarasılık ile asıl/ilk eserin kaynak eleştirisinin ulaşmak istediği şey arasında ayrımlar bulunur. Çünkü metinlerarası yeni bir okuma ve yorumlama biçimidir (Aktulum 2007, 15).
Metinlerarasılık, bir anlamda metni ve metin içindeki imgeleri güncellemektir. Her yazarın bir okur gibi okuyup, yorumlayıp sonra da kaleme alıp güncelleme çabası ile birlikte bu yazarların hepsinin yaptığı tüm güncelleme (yeniden yazma) çabaları, okurun algısı ile yeniden güncellenmesi gibi olumlu bir amaca hizmet eder. Metinlerarası ilişkiler ağı incelenirken yazarı devreden çıkarıp sadece okur eksenli bir bağ kurmak doğru bir adım değildir. Çünkü yazar da bir okuyucu olarak âlemdeki yapıtları gözüyle, gönlüyle, hissiyatıyla, aklıyla okumuştur. Okuduklarını okuyucunun yeniden yaratması gibi yorumlama olarak kendi eserine aktarmıştır. Bu ele alınan iki eserdeki karşılaştırmaları yaparken yazarın önceki eseri görüp görmemesi anlamına gelmemelidir. Bu durum hiçbir şeyi değiştirmez. Görmemiş demek yazarı zayıf görmek ya da güçlü görmek anlamına gelmediği gibi, bir önceki eseri görmüş olması da zayıf-güçlü kavramlarına uygun düşmez. Her durumda aralarında kurulan bağlantı ne olursa olsun yorumlayabilmek, görmek, hissetmek, bir metinlerarası ilişkiyi görmektir. Ki bu da yeniden yazma işlemidir.
Barthez’in ‘Metin Kuramı’ başlıklı yazısında “Her metin bir metinlerarasıdır; onda farklı düzeylerde az çok tanınabilecek biçimler altında öteki metinler yer alır: Daha önceden edinilen ekinden gelen metinler ile etrafımızdaki ekinden gelen metinler. Her metin eski alıntıların yeni bir örgüsüdür” (Aktulum 2007, 56) ifadeleri, metinlerarasılık yöntem ile ilgili geniş bilgiler sunmaktadır.
Her iki eserin metinlerarası düzlemde çeşitli benzerlikler ekseninde karşılaştırmasına geçmeden önce her iki anlatı hakkında kısa bilgi ve anlatıların özetlerinin verilmesi incelemenin daha sağlam bir zemine oturması adına önemlidir.
Do'stlaringiz bilan baham: |