Keywords: Dada Gorgut Epic, Yusuf and Zuleika, Intertextuality
1.Giriş
Varlık âleminin yaşam formunda, tüm insanlar ve varlık âleminin diğer tüm unsureları, bir etkileşim/iletişim içindedirler. Bu durumun/etkileşimin sağlıklı olması, kozmosun sürekliliği açısından önemlidir. Kolektif bilincin her zaman değişik yüzyıllarda ve değişik coğrafyalarda neredeyse aynı özellikleri gösterecek şekilde tezahürü sanatçı-sanat ilişkisinde de görülür. Her çağın/dönemin ruhu kendini, dönemine uygun anlatı araçlarıyla ifade eder. Bu ruh, o döneme damgasını vuran insan-varlık ilişkisinin görüntüsüdür. “İnsanlık tarihi incelendiğinde, ‘yeni’ nitelemesiyle ortaya çıkan her düşünce ve yönelimin, eskiden beri insanlığın düşünce rezervlerinde var olan bir kıvılcımın, çağın baskın ruhunca beslenip nefeslendirilerek bir aleve dönüştürülmesinden başka bir şey olmadığı görülür” (Korkmaz 2011, 624). Tüm eserler tek bir sonsuz yapıtın parçalarıdır. La Bruyere’nin dediği gibi “yazı hep aynı içeriğin yinelenmesinden başka bir şey değildir” (Aktulum 2007, 18). Shelly de geçmişin, şimdinin, geleceğin tüm şiirlerinin, tüm ozanlarca yazılmış tek bir sonsuz şiirin bölümleri ya da parçaları olduğunu ileri sürer. (Aktulum 2007, 217).
İnsanlığın anlatılarında aynı kurgunun ve aynı sembollerin kullanılması, insanlığın aynı membadan gıdalandığını gösterir. Anlatılan her hikâyede başka bir hikâyenin izleri bulunur. Bir edebiyat geleneğinde yazılan eserler başlık, konu, içerik, izlek, imge ve simge olarak birbirine benzeyebilir fakat asıl önemli olan, konunun ve imgenin nasıl anlatıldığı, sembolün nasıl kullanıldığıdır. Hiçbir edebi ve sanatsal yapı başka yapıtlardan bağımsız değildir. Her eser, dış veya içyapısıyla diğer sanatsal ve edebi yapıtlardan izler taşır. Bir metnin izleksel kurgu veya teknik özellikleri ile diğer metinler ile ilişkilendirilerek incelenmesi, eserin aydınlatılmasında önemlidir. Victor Şklovski’nin “Bir sanat yapıtı öbür sanat yapıtlarıyla kurulan bağıntıya göre ve onlarla gerçekleşen bütünleşmeler yardımıyla algılanır (Aktulum 2007, 21) ifadeleri eserlerin metinlerarası bağlamda incelenmesinin önemliliğini gösterir mahiyettedir.
Mitlerin, efsanelerin, destanların, mesnevilerin, dini ve tarihi kaynakların, romanların ve hikâyelerin dramatik aksiyonunu simge, kavram ve kişi düzleminde oluşturan değerlerin başka eserlerde görülmesi bir anlamda metinlerarası ilişkiyi gündeme getirir. Bu ilişki ağı, okuyucu yorumlayıcı eksenli bir bakış açısının ürünüdür. Yazarın bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek alıntıladığı/ödünçlediği değerler, eserlerin daha farklı yorumlamalara açık bir hal almasına katkıda bulunur.
Metinlerarasılık bir anlamda insanlığın/milletlerin/toplumların oluşturdukları medeniyetler ve üzerine kurdukları yaşamlarının kültürel özellikleriyle bağlantıya/iletişime girmektir. Metnin/anlatının mana yoğunluğunu sağlamak adına da önemlidir. Her anlatı kendi içinde derin anlam katmanları barındırır. Bir anlatıdaki sembolün, kurgu özelliklerinin başka bir metinde daha bulunması, uygulanması eser adına büyük bir zenginliktir. Sembolün yeni metinde işlenmesi okuyucuların diğer/önceki metinlerden aldıkları hazzı/birikimleri yeni metne taşıması/aktarması adına da önemlilik arz eder. Bir metinde başka metinlere göndermelerin bulunması veya başka metinlerdeki senaryonun/kurgunun, anlatı kişisinin isminin veya dramatik aksiyonun ve çatışma unsurlarının yeni baştan üretilmesi metne hem teknik hem de anlatım işlevi olarak zenginlik kazandırır. Bu işlem ayrıca edebi türler/metinler arasında bir geçişlilik kurarak eserlerdeki çağrışım gücünü de artırır.
19. ve 20. yüzyılın en önemli edebi metin inceleme yöntemlerinden biri olan metinlerarası ilişkiler kuramı, günümüz Türk edebiyatında olduğu kadar klâsik edebiyatımızın ve daha öncesinde oluşturduğumuz edebiyatların da yeniden yorumlanmasını sağlayacak yeni yorumlar ve açılımlar taşımaktadır. Bu açıklamalar ekseninde Bamsı Beyrek ve Yusuf kıssasının her iki eserdeki kesişmeler sayesinde daha iyi algılanabilmesi imkân dâhilindedir.
Do'stlaringiz bilan baham: |