Gülerek bardağı bara bıraktı ve gelip önümde durdu.
“Ayağa kalk, Shantaram.”
Kalktım. Parmaklarını kotumun beline sokup beni kendine çekti.
“Bazen,” dedi, “seninle ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum.”
Benim birkaç önerim vardı ama susmayı yeğledim. Beni kanepeye itip ya
nıma oturdu.
“Bizim için Lisa öleli
bir hafta oldu,” dedi. “Ama sen daha dün öğrendin.
Bunu anlıyorum. Hepimiz anlıyoruz. Lisanın senin için ne kadar önemli oldu
ğunu anlamıyormuşuz gibi davranmamıza deli oluyorsun.”
“Kesinlikle.”
“Kapa çeneni ve öp beni.”
“Ne?”
“öp beni.”
Elini enseme koydu ve dudaklarımız bir an için buluştu.
“Bunun Ranjit’le ya da Lisa’yla
bir ilgisi yok,” dedi. “Kalbin bunu unuta
mıyor. Biliyorum çünkü seni tanıyorum ve seni seviyorum. Bu tamamen...”
“Sen beni seviyor musun?”
“Dedim ya? Biz birbirimiz için yaratılmışız. Seni dağda yeniden gördüğüm
ilk anda anladım.”
“Ben...”
“Ama zayıflıklarını da biliyorum. Hatta birkaçı ortak ki bu her ilişkide
avantajdır. Ama...”
“İlişki mi?”
“Evet. Biz burada ne yapıyoruz, Shantaram? Bizi konuşmuyor muyuz?”
“Ben...”
“Gelelim zayıflıklarına. Bizim...”
“Benim tek zaafım sensin, Karla.”
“Aksine. Ben senin gücünüm. Hatta şu ara bütün gücünün yarısından faz-
lasıyım diyebilirim. Onun dışında, bütün yaptığın kendini vicdan azabıyla kır
baçlayıp utanca bulamak. Değişmeni, büyümeni ve bu huyundan kurtulmanı
çok bekledim.”
“Sonra?”
“İlerleme
kaydettin tabii,” dedi. “Ona şüphe yok. Ama daha çok yolun var.
Şu kendine saygı duyamama problemlerini...”
“Haklısın,” dedim sözünü keserek.
“Ama bunlar çözülemeyecek sorunlar değil. Ben de adam öldürmeye me
yilliyim mesela. Kimse mükemmel değil. Ama Lisa öldü
ve kendini ne kadar
suçlarsan suçla, geri gelmeyecek. İstersen seni bu zahmetten kurtarıp ben kır
baçlayayım. Hoş, şu ruh hâlinden bir an evvel kurtulmazsan olacağı o zaten.”
“Tamam. İpin ucunu kaçırdığımı kabul ediyorum.”
“Lisa’yı unut. En azından benim yanımda. Sana seni seviyorum dedim.
Bunu bir erkeğe ilk kez söylüyorum. Ama vicdan azabın seni öyle uyuşturmuş
ki, tepki bile veremiyorsun.”
Onu her şeyimle öptüm. Sahip olduğum ve arzuladığım her şeyle.
“Yola geliyorsun,” dedi beni usulca iterek. “İşin sevgililik kısmı şimdilik
bekleyebilir ama bu arada can dostuma ihtiyacım var. Bir sürü şey
olup bitiyor,
Shantaram. Kendini toplamalısın. Sadece bana güven çünkü sana hiçbir şey
söyleyemem. Bitene kadar olmaz.”
“Neden?”
“İşte bu yüzden,” dedi gülümseyerek. “Çünkü merak ediyorsun ve çok sa
dıksın. Bu iş bitene kadar benim hakkımda çılgınca şeyler duyabilirsin. Ama
bana güvenmek zorundasın. Bana inanmalısın, Shantaram.”
Numara yapmıyor, oyun oynamıyordu. Son derece içtendi. Güzel, baştan
çıkarıcı ve korkutucuydu. Bu hâlini sevmiştim.
Do'stlaringiz bilan baham: