S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet65/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

Elhamdülillah
. O da burada mı?”
“Onu görmek için bir sürü para verdim. Ama burada değil. Aşağıdaki va­
dide bir manastırı var.”
Bu amansız Filistinli, bir zamanlar Khader Meclisi’nin üyelerindendi. 
Afganistan’a kaçakçılık yaptığımız günlerde bizimleydi. Sonra bir adam öldür­
dü. Yakın bir arkadaşını. Adam hepimizi tehlikeye atmıştı çünkü. Ardından da 
tek başına ve silahsız olarak karların arasına daldı. Bir zamanlar yakındık ama 
şehre döndüğünü bilmiyordum. Manastırdan da haberim yoktu.
“Şu manastır...” dedim.
Karla iç çekti.
Yüzündeki ifade değişmişti. Sıkılmış gibiydi.
“Nasıl bir manastır bu?”
“Kârlı bir işletme desek daha doğru aslında. Meditasyon odaları, yoga, ma­
saj, aromaterapi, müzik terapisi, ne ararsan var. Durmadan uluyorlar.” 
“Dediğin yer bu dağın dibinde, öyle mi?”
“Batıda, vadinin girişinde.”
Kaşlarını çatıp esnedi.
“Abdullah oranın müdavimi,” dedi. “Sana hiç bahsetmedi mi?” 
içimde bir şeyler koptu. Khaled’in hayatta ve iyi olduğunu öğrendiğime 
sevinmiştim. Yine de kendimi değer verdiğim bir dostumun ihanetine uğramış 
gibi hissediyordum.
“Hayır. Emin misin?”
“Gerçekler ikiye ayrılır,” dedi gülerek. “Duymak istediklerin ve duyman 
gerekenler.”
“Yine başlama.”
“Özür dilerim. Kendimi tutamadım.”
Birden öfkelendim. Belki de o ihanete uğramışlık hissi yüzündendi. Ya da 
hüzünlü gözünün bakışları bana eski bir acıyı hatırlattığı için.


“Ranjit’i seviyor musun?”
Bana iki gözüyle birden baktı.
“Bir zamanlar ona hayran olduğumu düşünürdüm,” dedi. “Ama bu seni 
ilgilendirmez.”
“Bana hayran değil misin?”
“Neden soruyorsun?”
“Ne düşündüğünü söylemekten korkuyor musun?”
“Tabii ki hayır. Sadece senin hakkında ne düşündüğümü hâlâ bilmemen 
şaşırtıyor beni.”
“Anlayamadım. Daha açık konuşur musun?”
“Önce sen benim soruma cevap ver. Bunu neden merak ediyorsun? Hayal 
kırıklığından mı, yoksa Ranjit’i kıskandığın için mi?”
“Bilirsin, hayal kırıklığı asla seni yarı yolda bırakmaz. Ama bununla bir 
ilgisi yok. Ne düşündüğünü merak ediyorum çünkü benim için önemli.” 
“Pekâlâ, sen istedin. Hayır, sana hayranlık duymuyorum. Bugün değil.”
Bir süre sessizce oturduk.
“Ne demek istediğimi anlıyor musun?” diye sordu sonunda.
“Hayır.”
Yeniden kaşlarımı çattığımda güldü. Aramızdaki küçük şakalara da böyle 
gülerdi.
“Suratının hâline bak,” dedi. “Ne oldu sana? Yine gururundan mı düştün?” 
“Neyse ki çok yüksekte değildim.”
Tekrar güldü ama sonra kaşları çatıldı.
“Açıklayamıyorsun bile. Kavgalar neden hep seni buluyor?”
Tabii ki açıklayamazdım. Ne diyecektim? Akrepler beni kaçırıp bir şezlonga 
bağladı ve ağzımı burnumu kırdı mı? O gün olanlara hiçbir anlam vereme­
miştim ki. Concannon bile anlamamıştı. Hatta özellikle de Concannon anla­
mamıştı. O zamanlar, yakında dünyanın çoğunu kaplayacak kanlı bir halının 
yırtık bir köşesinde durduğumu bilmiyordum.
“Açıklamak zorunda olduğumu kim söyledi?”
“Açıklayabilir misin ki?” diye tekrarladı.
“Sen bize yaptıklarını açıklayabilir misin, Karla?”
Tokat yemiş gibi irkildi.
“Susma,” dedim.
“Tamam. Belki de sana gerçeği söylemeliyim.”
“Dinliyorum.”
“Bunun için yeterince cesur olduğundan emin misin?”


/
DAĞ GÖLGESİ - a9
“Elbette.”
“Tamam. Ben...”
“Dur, bir dakika.”
“Efendim?”
“Bu muhabbet yanma kahve ister.”
“Dalga mı geçiyorsun?”
“Kahve komasındayım,” dedim. “Demin oyunda beni nasıl yendin sanı­
yorsun?”
“Ben kazandım yani?”
“Evet. Şimdi bir kahveyi hak ettim mi?”
Gömleğimin kolunu elime geçirip cezveyi ateşten aldım. Eski bir kupaya 
biraz kahve koydum ve Karla’ya uzattım. Tiksintiyle dudak büktü.
“Hayır mı?”
“Uzatma. Kahveni iç.”
Fincanı dudaklarıma götürdüm. Kahve sert, tatlı ve bir o kadar acıydı. 
Mükemmel.
“Pekâlâ,” dedim zevkle ürpererek. “Hazırım.”
“Ben...”
“Dur!”
Cebimden esrarlı bir sigara çıkardım.
“Tamam,” dedim sigarayı yaktığımda. “Bu sefer hazırım.”
“Manikür, masaj filan istemediğinden emin misin?” diye homurdandı. 
“Yok, iyiyim. Beni yerden yere vurabilirsin.”
“Dinle öyleyse. Suratındaki ve vücudundaki yara izleri suçlu hayatının du­
var yazıları gibi.”
“Fena değil.”
“Daha bitmedi. Kalbin, hayat dediğin viranenin kiracısı.”
“Başka?”
“Ev sahibi yakında kirayı isteyecek, Lin.”
Bunları yazdığını ve ezberlediğini bilecek kadar iyi tanıyordum onu. Ettiği 
zekice laflarla doldurduğu günlüklerini görmüştüm. Prova yapsın yapmasın 
haklıydı.
“Karla, dinle beni...”
“Kaderle Rus ruleti oynuyorsun ve bunun farkındasın.”
“Sen de paranı kadere yatırıyorsun, öyle mi?”
“Kader silahı doldurur. Dünyadaki bütün silahlan o doldurur.”
“Başka?”


“Böyle devam edersen,” dedi usulca, “hayatında sadece kırıklar olacak.” 
Bunu ne kadar yumuşak bir sesle söylemiş olursa olsun, doğruluğu acı ve­
riyordu.
“Biraz daha üzerime gelirsen neler olacağını biliyorsun,” dedim.
Güldü. “Görmeyeli komikleşmişsin.”
“Ben hâlâ aynı benim.”
Birkaç saniye birbirimize baktık.
“Karla, bak. Ranjit’in ne gibi bir özelliği olduğunu bilmiyorum. Seni gör­
meden, sesini duymadan iki koca yılı nasıl geçirdim onu da bilmiyorum. Tek 
bildiğim, seninleyken bütün taşların yerine oturduğu. Seni seviyorum ve her 
ihtiyaç duyduğunda yanında olacağım.”
Duyguları bir fırtınada savrulan yapraklardı. Yüzünden okuyamayacağım 
kadar çok his vardı. Onu yıllardır görmemiştim. Onunla olmamıştım. Aynı 
anda hem mudu, hem kızgın, hem hayatından memnun, hem de üzgün görü­
nüyordu. Konuşmadı. Konuşamadı. Karla söyleyecek tek bir kelime bulamadı 
ve bu canını acıttı.
“Kahve istemediğinden emin misin?” diye sordum havayı dağıtmak için. 
Kobra kaşını kaldırdı ve tam beni sokacaktı ki, mağaralardan sesler geldi. 
Şafakla birlikte herkes uyanmıştı.
Hep birlikte kahvaltımızı etmiş, ikinci çaylarımızı içiyorduk ki, ağaçlık yo­
kuşun başında genç bir öğrenci belirdi. Ona ikram edilen çayı memnuniyetle 
kabul etti ve Idriss’in öğle yemeğinden sonra bize katılacağını haber verdi.
“Vaktim doldu,” dedi Karla açık mutfakta fincanını yıkayıp kuruması için 
tezgâha bırakırken.
“Efendim?”
“Artık aşağı inmem gerek. Khaled’e uğrayıp Idriss gelmeden gideceğim.” 
“Ben de geliyorum,” dedim hemen.
“Bir dakika. Neden?”
Bu öylesine bir soru değildi. Karla laf olsun diye konuşmazdı.
“Khaled benim de arkadaşım. Onu görmeyeli neredeyse üç yıl oldu.”
“İyi bir arkadaşsan şu ara onu kendi hâline bırakırsın.”
“Ne demek o?”
Yine avını gözleyen bir kaplan gibi baktı bana. Bu bakışa vurgundum. 
“Khaled mutlu,” dedi usulca.
“Eee?”
Yanımıza gelen Abdullah’a baktı.
“Mutluluğu bulmak kolay değil,” dedi sonunda.


“Ne eliyorsun? Anlamıyorum.”
“Mutluluğun üzerinde 

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish