S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet4/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

İKİNCİ BÖLÜM
idadim düşmanım geçmişin kötü bir zamanlaması var. Bombay günleri 
bazen tüm sesleri, renkleri ve dokularıyla hatırıma geliyor. İşte o vakit, içinde 
bulunduğum zamandan sıyrılıp elimdeki işi unutuveriyorum. Bir gülüş ya da 
bir şarkı beni oraya götürüveriyor. Güneşli sabahlara uyanmamı hatırlıyorum. 
Bir dağ yolunda motosiklet sürüşümü ve hatta kıskıvrak bağlanmış, dayak 
yerken 
bir mola verseler de soluklamam
diye kaderime yalvarışımı. O günlerin 
her bir dakikasına tutkunum. Bir arkadaş ya da düşmanla, kaçarken ya da 
bağışlanmak için yalvarırken geçen her bir ana. Hayatın her bir anına. Ama 
geçmişin sizi yanlış zamanda doğru yere götürme gibi kötü bir alışkanlığı var­
dır ve bu, içinizde fırtınalar koparabilir.
Yaptıklarımdan ve bana yapılanlardan sonra biraz daha sert olmam gere­
kirdi aslında, insanlar bana hep bunu salık verir. Vakti zamanında bir sahtekâr 
bana demişti ki, 
biraz kin tutmayı bilsen kral adam olurdun.
Ama yok. Benim 
mizacım o değil. Sinirlenirim. Umutsuzluğa kapılırım. Sık sık olmadık işlere 
kalkıştım. Ama hayatım boyunca kimseden nefret etmedim ya da bilerek bi­
rinin kötülüğünü istemedim. Bana işkence edenlerin bile. Ayrıca belki makul 
ölçüde bir kindarlık zaman zaman beni koruyabilirdi ama en tatlı anılar da o 
kötü duyguların arasından geçip size ulaşamıyor işte. Ve ben anılarımı seviyo­
rum. Zamanlamaları kötü olsa bile.
İki yanı ağaçlık Bombay yollarında dalların arasından sızan güneş ışığının 
yerde lekeler bırakmasını hatırlıyorum. Gözüpek kızların vızır vızır geçen mo­
tosikletlerin arasına dalışını. Ağır el arabalarını çeken adamların hâlâ gülümse­
yebilmesini ve Naveen Adair adındaki o genç Hintli-îrlandalı dedektifle ilgili 
ilk anılarımı.
Bir süre sessizce yürüdük. Arabaların ve bir insan selinin arasından geçtik. 
Yalpalayarak yol almaya çalışan bisikletlerin ve el arabalarının o ahenksiz dan­
sının bir parçası olduk.


İtfaiye binasının geniş kapısının önünde, bir grup lacivert üniformalı 
hararetli bir sohbete dalmıştı. Ara sıra kahkaha atıyorlardı. Binanın içinde iki 
büyük kamyon vardı. Kırmızı boyalarıyla krom parçaları ışığı yakaladıkça par­
lıyordu.
Duvarlardan birine aşırı süslü bir Hanuman mabedi monte edilmişti 
Yanındaki tabelada şöyle yazıyordu:
SICAĞA DAYANAMIYORSANIZ,
YANAN BİNADAN ÇIKIN.
ır- i

Biraz daha yürüyüp Colaba pazarının ağzından fışkıran çarşıya girdik. Cam 
tüccarları, çerçeveciler, hırdavatçılar ve elektrikçileri geçip biraz daha ilerle­
dik. Şimdi iki yanımızda kıyafet mağazaları, takıcılar ve çeşitli yiyecekler satan 
dükkânlar vardı.
Pazarın geniş girişinde mecburen durup birkaç kamyona yol verdik. Ağır 
araçlar usulca anayolun trafiğine karıştı.
“Dinle bak,” dedi beklerken. “Vikram çok konuşuyor dedin ya? Haklısın. 
Ama benden yana bir kuşkun olmasın. Bu konuyu senden başka kimseye aç­
mam. Sadece eğer yardıma ihtiyacın olursa ben buradayım diye bil istedim. O 
gece Aslan için yaptıklarına minnettarım.”
Hayatımın dönüştüğü kırmızı sürgünden 
kaçak
kelimesinin yaktığı ate­
şin kıvılcımlarıyla tutuşan gözlere ilk bakışım değildi bu. Bir firari olarak 
yaşadığım yıllarda kimi zaman bir isyan şarkısında hızlı dostluklar buldu­
ğum oldu. Şahsım kadar bu kahpe sistemden kaçışıma da sadakat duyanlar 
çoktu.
Benim özgür kalmamı isteyişleri en çok da birinin kaçıp kurtulabileceğine 
dair inançlarını besleme ihtiyaçlarındandı. Naveen’e gülümsedim. Yine içim­
deki nehrin akışına ayak uyduruyordum.
“Nasılsınız?” dedim elimi uzatarak. “Ben Lin. Söylendiği gibi bir varoş dok­
toru değilim.”
“Tanıştığımıza memnun oldum,” dedi elimi sıkarken. “Ben de Naveen. 
Kimin doktor olmadığını bilmek güzel.”
“Ve polis,” diye ekledim. “Bir içkiye ne dersin?”
“Elbette,” dedi kibarca.
O sırada arkamda birinin dolandığını hissettim ve hızla döndüm.
“Hey, ağır ol!” diye viyakladı İkizler George. “Gömleğimi yırtacaksın. 
Zaten iki parça kıyafetim var!”


Yumruğumu gevşettim. Onu kendime doğru çektiğim için cılız vücudu­
nun kemiklerini hissedebiliyordum.
“Kusura bakma, ahbap,” dedim gömleğinin önünü düzeltirken. “Ama bir 
gün başına bela alacaksın. Ne demeye öyle sinsi sinsi yaklaşıyorsun?”
“Affedersin dostum,” dedi ikizler George sinirli gözlerini etrafta dolaştıra­
rak. “Biraz dertliyim de.”
Elimi cebime attığımda beni durdurdu.
“Öyle bir dert değil, dostum. Yani tabii, o her zaman dert. Parasızlık o 
kadar yaygın bir durum ki, daha çok toplumsal bir problem gibi. Hani bir 
şarkıdan nefret etsen de diline takılır ya? Paradan yana dertlenmek de işte öyle 
dilimize pelesenk olmuş. Bilmem anlatabildim mi?”
“Hayır,” dedim avucuna biraz para sıkıştırırken. “Öbür derdin ne, onu söy­
le bakayım.”
“Biraz bekleşene. Akrep’i alıp geleyim.”
«
r

»
lamam.
İkizler sağına soluna bakındı.
“Sahiden bekleyecek misin?”
Kafamı salladım. Mermerden küçük tanrı heykelleri satan bir tezgâhın ar­
kasına dalıp gözden kayboldu.
“Ben de sizinle takılsam?” diye sordu Naveen.
“Tabii,” dedim. “Ama ağzından çıkanlara dikkat et. İkizlerle Akrep’in 
yanında hiçbir sır güvende değildir. Özellikle de kendilerininkiler. Bir radyo 
programı yapsalar ben şahsen seve seve dinlerim.”
Dakikalar sonra ikizler yeniden göründü. Akrep’i kolundan tutmuş, bize 
doğru çekiştiriyordu.
Zodyak George’ların biri güney Londralı, öbürü KanadalIydı. İki serseri 
birbirinden hiç ayrılmazdı. Yedi uyuşturucu maddeye hafiften bağımlıydılar 
ama birbirlerinin tek kelimeyle müptelasıydılar. Bir deponun kapısında yatar­
lar, ayak işlerine koşup yabancılara uyuşturucu temin ederek yollarım bulurlar­
dı. Bazen de mafyaya bilgi sızdırır, üç beş bir şey kazanırlardı.
Sabahları daha esnerken didişmeye başlarlardı. Bu ağız dalaşı uyku sa­
atine kadar sürerdi. Ama birbirlerini severlerdi ve o kadar sıkı dostlardı ki, 
George’ları tanıyan herkes onları bunun için severdi. İkizler Londralı, Akrep 
Kanadalı olandı.
“Pardon, Lin,” diye mırıldandı Akrep. “Bu ara fazla ortalarda görünmeme­
ye çalışıyorum. CIA peşimizde. Kulağına çalınmıştır mutlaka.”
“Yooo. Bir süredir Goa’daydım. Hayrola?”


“Şu pinpon canımızı sıktı,” diye araya girdi İkizler. Uzun boylu arkadaşı 
kafa sallayarak onayladı. “Saçları kar beyazı ama yaşlı değil. Lacivert bir takın 
elbise giyiyor. Kravatı da var. İş adamına benziyor. Ya da...”
“CIA’den,” diye fısıldadı Akrep kulağıma eğilerek.
“Hay, CIA’ine!” diye bağırdı İkizler. “CIA’in bizim gibilerle ne işi olur?” 1 
Akrep sağına soluna bakınıp fısıldadı. “Bir makinaları var. İnsanların dü­
şüncelerini okuyabiliyorlar. Hatta duvarların arkasında konuşulanları bile du­
yabiliyorlar.”
“Madem düşüncelerimizi okuyabiliyorlar, neden fısıldıyorsun?” diye sordu 
İkizler.
“Belki de bizi bu şekilde programladılar. Ancak biz fısıldadığımızda düşün­
celerimizi okuyabiliyorlar. Olamaz mı?”
“Senin beynini okusalar topuklarım kıçlarına vura vura kaçarlardı, geri 
zekâlı. Bunca zamandır ben nasıl tahammül ediyorum, hayret!”
Zodyak George’ların herhangi bir tartışmasının rotasını ya da ne kadar sü­
receğini önceden kestirmeye imkân ihtimal yoktu. Ben genelde atışmalarından 
hoşlanırdım ama her zaman değil tabii.
“Şu beyaz saçlı adamı anlatsanıza.”
“Kim olduğunu bilmiyoruz, Lin,” dedi İkizler nihayet bu ana dönerek. 
“Ama iki gündür Leopold’ün orada ve başka yerlerde Akrep’i soruyormuş.” 
“Kesin CLA,” dedi Akrep. Saklanacak bir yer arayan gözleri fıldır fıldır dö­
nüyordu.
İkizler ya sabır çekercesine bana baktı. Belli ki sabrı taşmak üzereydi. Derin 
bir nefes aldı ama rahatlayamadı.
“Ulan herif CLA’se ve zihinlerimizi okuyabiliyorsa ne sikime seni orda hur­
da sorsun?” diye bağırdı. “Bizi elleriyle koymuş gibi bulmaz mıydı? 

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish