nı kaçırmazdı tabii. Artık geberip gittiğine göre benim şirketim tüm mar var
lığına el koyacak.”
“Abdullah’ın cesedi nerede?”
“Diğerleriyle
birlikte,” dedi Khaled. “Yemek odasında. Üçüncü kez soruyo
rum, siz burada ne yapıyorsunuz?”
“Bu pislik yukarı kadar çıktı,” dedim sariyi açıp DaSilva’nın yüzünü göste
rerek. “Onu geri getirdik. Seninkilerden miydi, diğer taraftan mıydı?”
“Tuzağı
onun sayesinde kurduk,” dedi Khaled. “İşimiz bitince onu ben vur
dum ama kaçtı.”
“Biz de geri getirdik,” dedi Karla. “Burada kalsın mı? Idriss’i bu işe bulaş
tırmak istemiyoruz.”
“Kalsın bakalım,” dedi Khaled. “Adamlarım birazdan kamyonetleri getire
cek. Yarın onu da diğerleriyle birlikte lağıma atarız.”
“Abdullah’ın ölüsünü görmek istemiyorum,” dedim. “Öldüğüne
yemin
eder misin?”
“Ederim.”
“Ben görmek istiyorum,” dedi Karla bana. “İstemiyorsan
gelmek zorunda
değilsin.”
Evet, hiç ayrılmayacaktık ama bazen iki kişinin sorumluluğunu biri alır.
“Geliyorum,” dedim yine de. Şimdiden kendimi hasta hissediyordum.
Khaled bizi salondan geçirip yemek odasına götürdü. Masada yan yana
dört tane ceset duruyordu. Kaldırımda huzurla
uyuyan sokak sersersilerine
benziyorlardı.
Abdullah’ı hemen gördüm. Siyah, uzun saçları masanın kenarından sarkı
yordu. Başımı çevirmek istedim. Oradan kaçmak istedim. O yakışıklı yüzü, o
aslan yüreği, gökyüzündeki o ateşi soğuk ve bomboş görmek istemedim.
Ama Karla yanına gitti. Başını göğsüne dayayıp ağlamaya başladı. Masanın
kenarından dolaşırken rüzgârımla cesetlerden bazılarının saçları kıpırdadı.
Abdullah’ın elini tuttum.
Yüzündeki sert ifadeyi görünce rahatladım. Beyaz kıyafetinin her yerinde
kan lekeleri vardı. Alnında beyaz sarığının izi kalmıştı. Oradan yukarısı temizdi
ama sakalı, kaşları ve gururlu ifadesiyle bir Sümer kralını andıran yüzünün geri
kalanı kan içindeydi.
Vurulmuş, bıçaklanmıştı ama yüzü yara almamıştı.
Abdullah için zamanın duruşuna tanıklık etmenin ızdırabı midemdeki
kramplarla ifade buldu. Kendi zamanımın en önemli figürleri içimde titreşir
ken birinin susuşunu bütün kalbimle hissettim.
DAĞ GÖLGESİ ■ 753
Bir dostun ölüsüne bakarken onu daha şimdiden özlemek, soluk almadığı
nı, hayatının ve bütün sevgilerinin söndüğünü görmek tarifsiz bir acıydı.
Karla en doğrusunu yapıyordu. İrlandalı bir şair
bir keresinde bana
Do'stlaringiz bilan baham: