S h a n t a r a m



Download 7,58 Mb.
Pdf ko'rish
bet172/190
Sana22.07.2022
Hajmi7,58 Mb.
#838043
1   ...   168   169   170   171   172   173   174   175   ...   190
Bog'liq
Dağ gölgesi

N’aber, dostum? Benim, İkizler. Akrep’i lanetleyen guruyu hâlâ bulamadık.
Hâlâ arıyoruz. Karnatakddaydık. Bir dağda. Sonra Bengal’e geçtik. Ben
bir hastalık kaptım. Kendimi iyi hissetmiyorum. Ama Akrep’i yarı yolda
bırakamam. Onun için araştırmaya devam ediyoruz. Olur da geri döne­
mezsem, bana değer veren birinin, hayatta hiçbir pişmanlığım olmadığını
bilmesini istedim. Hayatımı ve sevgili dostum Akrep’i çok seviyorum.
Sevgiler
ikizler
Mektubu kaldırıp Karla’ya sarıldım ve kollarımda uykusu daha da derinleşti. 
Ama ben uyuyamadım.
Ateşin başındaki dostlarımızı düşündüm. Ankit, Vinson, Didier ve 
Randall’ı. Sevgililerinden ayrılmış ama birbirleriyle paylaştıkları hikâyelerle ye­
niden sevgiyi bulmuşlardı.
Hiçbir zaman inancını kaybetmeyen ama ekseri yalnız, Abdullah’ı düşün­
düm. Bağımlılığı yüzünden yarı komada geçirdiği bir hayattan yapayalnız ölü­
me yürüyen Vikram’ı düşündüm. Onu dar ve karanlık bir sokağın başında 
görür gibi oldum.
Naveen’i düşündüm. Diva Devnani’ye âşık olduğunu bilmesine rağmen 
ona sosyete denen dikenli telin arkasından bakmayı kabullenişini.
Stil Evi’nden Ahmed’i düşündüm. Bir keresinde, yakın bir tıraş sırasında 
bana bütün hayatı boyunca tek bir kadını sevdiğini ama on dokuz yaşında aile­
leri yüzünden ayrılıp bir daha hiç görüşmediklerini anlatmıştı.


Idriss’i düşündüm. Yalnızlığını. Khaderbhai’yi. Tariq’i. Nazeer de yalnızdı, 
Lisa’sını kaybeden Kavita da. Ve aşkla, aşka inanarak yaşayan ve yapayalnız ölen 
bütün insanları düşündüm.
Asıl şaşırtıcısı nedir biliyor musunuz? Aşkın bizi en tuhaf ve mistik şekiller­
de bulması mı? Hayır. Aşkı hiç bulamasak da, aşk uzun yıllardır bir hayalin ka­
natlarında beklese de, hatta aşk asla kapımızı çalmasa, bize mektuplar yazmasa 
ya da avuçlarımızı çiçeklerle doldurmasa bile, birçoğumuzun ona inanmaktan 
hiç vazgeçmemesi.
Seven ve sevilen âşıkların inanmaya ihtiyacı yoktur. Aşkı inancın bah­
çelerinde canlı tutan asıl sevgisiz geçen hayatlardır. Sevginin gerçek azizleri 
onlardır.
Nefesini göğsüme üfleyen Karla’ya baktım. Bir rüyanın kıyısında gözle­
rini kırpıştırdı. Nefesi yeniden bana özel huzur şarkıma dönüşene dek onu 
okşadım.
Ve kadere, yıldızlara, hatalara ya da iyiliklere, bana bu tatlı huzuru bahşe­
den her ne varsa, hepsine teşekkür ettim. Az sonra yarım ay denen o gümüş ku­
padan dağın gölgesindeki rüyalarımıza yıldızlar yağarken nihayet uyumuşum.


D ağ ritüeller ve gün harımları, yemekler ve derin düşünceler, ateşler, kefa-
nılmamıştı. Dağdaki basit yaşam ne tuhaftır ki, ilişkimize yeni karmaşıklıklaı 
katmış, şehir hayatının kıymıkları zaman ve yeni kavrayışlarla törpülenmişti. 
Her gün ve gece saatlerce konuşuyor ve o an bizden kaçarken geçmişi konu­
şuyorduk.
“Beni o kurtardı,” dedi Karla bir gün, sohbetimiz Khaderbhai yıllarına yö­
neldiğinde.
“Onunla uçakta tanıştın. Kaçarken.”
“Evet. Berbat bir dönemdi. Bir adamı öldürmüştüm. Tecavüzcümü. 
Gerekirse yine aynısını yapacağımı bilmeme rağmen kötüydüm. Bir bilet 
aldım, uçağa bindim ama havada bir buhran geçirdim. Khaderbhai yanım­
da oturuyordu. Bombay’a dönüş bileti vardı. Benim biletim tek yönlüydü. 
Konuştuk ve uçak indiğinde beni buraya, dağa getirdi. Ertesi gün yanında ça­
lışmaya gittim.”
“Onu sevdin,” dedim çünkü ben de sevmiştim.
“Evet. Başta ondan hoşlanmadım. Bunu ona da söyledim. Olaylara yakla­
şım tarzını beğenmiyordum ama onu sevdim.”
“Öyle ya da böyle, şehirdeki en büyük güçlerden biriydi.”
“Beni kullandı,” dedi Karla. “Ve buna izin verdim. Ben de benden kul­
lanmamı istediklerini kullandım. Khaderbhai için senin kullandım. Ama onu 
düşündüğümde tek hissettiğim sevgi. Senin için de öyle mi?”
retler, dualar ve gülüşlerle zamanda kendi mekânını yaratıyordu. Dostlarımı? 
teker teker Idriss’in zirvedeki ovasından gitti. Sonunda Idriss, Silvano ve birkaç 
öğrenciyle yalnızca Karla ve ben kaldık.
Karla bir süreliğine şehirden uzaklaşmanın bize iyi geleceği konusunda ya­
“Evet.’
“Bazen işler ters gittiğinde hâlâ onu yanımda hissediyorum.”


“Ben de,” dedim.
Karla’yla kutsal dağda vakit geçirmekten hoşlandığımız kadar günahkâr 
şehrimizle temasta kalmayı da seviyorduk. Haftada bir, ziyaretçiler ya da dost­
larımız bir gazete getiriyordu. Ama ana haber kaynağımız işlerime bakan, genç 
savaşçı Jagat’tı.
Jagat iki haftada bir bizimle mağaraların aşağısındaki otoparkta buluşuyor­
du. Getirdiği havadisler bize dik yokuşu geri tırmanmak için şevk veriyordu.
Politikacılarla diğer fanatikler etnik gruplar arasındaki iş birliğinin 
imkânsızlığını kanıtlamak için ellerinden geleni artlarına koymuyordu. Bazı 
bölgelerde, komşular birbirlerinden plastik barikatlarla ayrılıyordu. Bazen yiye­
cek tercihleri gibi basit bir konu bile kutuplaşmaya neden oluyordu.
Sokaklarda, kenar mahallelerde ve işçi sınıfının çalıştığı yerlerde farklı eği­
limlere sahip insanlar gül gibi geçinip gidiyordu. Ama siyasi parti merkezlerin­
de halkı temsil etmek için seçilen insanlar, dostluğun politik bir savaşı tehdit 
ettiği her yerde halkı barikatlarla ayırıyordu. İşin acı tarafı, barikatların yalnızca 
yoksulları ayrışmaya ittiğini unutan halk iki taraftan körcesine birbirlerine sal­
dırıyordu.
Vishnu temizlik operasyonunu sonlandırmıştı. Tamamı Hindulardan 
oluşan 307 Şirketi, din adamları tarafından da kutsanmıştı. Vishnu’nun 
Carmichael Yolundaki yeni malikânesi Karlanın Taj’a bıraktığı galeriden çok 
da uzak olmamasına karşın Bombay’ın elit kesimine daha yakındı.
Gösterişli bir hoş geldin partisi snob mahallelinin Kaf Dağı’ndaki bu­
runlarını aşağı indirmeye yetmişti. Söylenenlere bakılırsa, birkaç film yıldızı 
malikâneye temelli yerleşmişti.
“Vishnu yüksek bütçeli bir filme sponsor oldu,” dedi Jagat. “Bulgaristan’da 
mı çekeceklermiş ne? Yoksa Avusturya mıydı? Her neyse. Sonuçta yabancı bir 
ülkede. Gazetelerde filmle ilgili çarşaf çarşaf haber yaptılar. Vishnu tanıtım 
kokteylinde en ön sıradaydı.”
“Kimse onu Afgan muhafızların, Nazeer’in ve Tariq’ın öldürülmesinden 
sorumlu tutmadı öyle mi? Khaderbhai’nin evinde çıkan yangınla da bir ilgisi 
olmadığını düşünüyorlar herhâlde?”
“Yok canım. Herkes onun suçlu olduğunu biliyor ama kanıt yok, baba. 
Hakkındaki bütün suçlamalar düştü. Komiser yardımcısı filmin tanıtım kok­
teyline bile geldi. Başkahraman esaslı bir polismiş. Sözüm ona komiser yardım­
cısından esinlenerek yaratılmış. Suçlulara karşı nasıl net bir tavır aldığı konusu 
işlenecekmiş falan filan. Bir de Vishnu bu filme para yatırmış. Ben anlamadım, 
baba. Bindiğin dalı kesmek değil de ne şimdi bu?’


“Haklısın,” dedim.
Karla güldü. “Resmen komedi. Vishnu’nun kaç koruması var?”
“Dört galiba,” dedi Jagat. “Komiser Yardımcısı’nın da bir o kadar var.” 
“Neden sordun?” dedim.
“Ne kadar çok koruman olursa, o kadar az güvendesin demektir de ondan.” 
“Katil Motorlar imajlarını tamamen değiştirdi,” dedi Jagat başını sallayarak. 
“Şimdi ne oldular? Ikon Motorlar mı?” diye sordu Karla.
“Aslına bakarsanız, ben eski imajlarını daha çok tutuyordum. Şimdi beyaz 
pantolonlarla hıyar yeşili gömlekler giyiyorlar.”
“Hepsi mi?”
“Evet. Halk onları kahraman ilan etti.”
“Yok canım?” dedim şüpheyle.
“Ciddiyim. Herkes bayılıyor onlara. Kız arkadaşım bana hıyar yeşili bir 
gömlek almış. İnanabiliyor musunuz?”
“Motorlar ne oldu?”
“Artık kamyonet kullanıyorlar. Motorları da kasalarına koyuyorlar.”
“Ya işledikleri cinayetler?”
“Yok. Artık kimseyi öldürmüyorlar. Hatta adlarına Dert Değil diyorlar.” 
“Dert Değil mi?” diye araya girdi Karla.
“Evet.”
“Kendine 
Okey
demek gibi bir şey,” dedim. “Hindistanda herkes üç dakika­
da bir dert değil der. Ortada bir dert varsa bile öyle derler.”
“Haklısın,” dedi Jagat. “Bence çok yaratıcı. Dert değil.”
“Dalga geçiyorsun, değil mi?”
“Vallahi hayır. Yemin ederim. Fidye için kaçırılanları filan kurtarmaları için 
herkes onların kapısını çalıyor. Geçen hafta bir milyoneri kurtardılar. Adamın 
sağ elinde parmak bırakmamışlar. Sıra sol ele geldiğinde, Dert Değil olaya el 
koymuş. Arsa davaları, miras anlaşmazlıkları. Çözemedikleri problem yok. 
Herkes peşlerinde.”
“Ne hoş,” dedi Karla.
“Bak sen,” diye mırıldandım duyduklarımdan hiç hoşlanmayarak.
Arka Sokak, Ana Cadde ve Borsa Sokağı her şehrin üç en önemli sokağıdır 
ve hiçbiri birbirleriyle anlaşamaz.
Bu sokaklar yanlış yönlendirmelerle daima birbirlerine düşman kalır çünkü 
kesiştiklerinde gözler sevgiyi bulur, akıllar adaletsizliği görür ve gerçek onları 
özgür bırakır. Akılların ve kalplerin buluşmasından da sadece sokaklardaki bü­
yük güçler zarar görür çünkü güç, özgürlüğün tam zıttıdır. Ben güçsüzlerden


biri olarak, Ana Cadde’den uzak kalmak için Arka Sokak’ın çocuklarını tercih 
ederim. Polisler kendi filmlerini çektirmek için Ana Cadde’yi yeğler ve Borsa 
Sokağı da bütün sokaklar tek bir sokak olana dek hiçbirine yaklaşmaz.
Düşüncelerimi toplamak zorundaydım. Jagat’ın bizimle geçirdiği her saat 
şehirdeki trafik artıyordu. Dönüş yolunda sefil olmasını istemiyordum. Karla 
da belki bunu düşünerek ilgimi çekecek bir soru sordu.
“Didier’ye baktın mı?”

Jarur
dedi genç asker yere tükürerek. “Hâlâ Leopold’de takılıyor. Keyfi 
yerinde. Ah, bu arada, Zodyaklar şehre döndü.”
“Şimdi neredeler?”
“Mahesh’te. Ama gerisini bilmem. O otelin kapısından sokabilecek bir ada­
mım yok.”
“Bir haber alırsan, hemen bana gel,” dedim.
“Merak etme. O ikisi sokakta yaşarken Hintliler onlara neden bakıyordu 
biliyor musunuz?”
“İyi adamlar oldukları için mi?” diye fikir yürüttüm.
Jagat ayakkabısının burnuyla yere bir daire çizdi. “Orasını geç.”
“Sen söyle, neden?” diye sordu Karla.
“Çünkü adları Zodyak George’lar. Hindistan’da bu ne kadar önemli biliyor 
musunuz? Kendine Karma demekle aynı hesap. Gittikleri her yere isimlerini 
de beraberlerinde götürüyorlar. Karınlarını doyurduğunuzda Zodyak’ı doyur­
muş oluyorsunuz. Onları güvenli bir yere götürdüğünüzde Zodyak’ı güvence­
ye almış oluyorsunuz. Onları zorbalardan koruduğunuzda Zodyak’ı korumuş 
oluyorsunuz. Gezegenlere bize yol göstermeleri için böyle armağanlar sunmak 
çok önemli. Artık zenginler ya, bazıları buna acayip bozuluyor çünkü onlara 
yardım edememenin eksikliğini duyuyorlar.”
Canım Hindistan. Rastlantılarla ölçülen zaman ve tezatların uyumu. Jagat 
beni dengede durduğum teraziden aşağı itmişti ve Hindistan’da bu şoku hemen 
her gün yaşıyordum. İçine doğmadığım ama içinde yaşadığım bu dünya bana 
gölgesini sunan ağaçlara tuhaf çiçekler yağdırıyordu.
“Ne hoş bir hikâye,” dedi Karla.
“Öyle mi?” diye sordu Jagat mahcubiyetini çatık kaşlarının ardına gizleyerek.
“Evet. Bizimle paylaştığın için teşekkürler.”
Adı 
Dünya
anlamına gelen Jagat kızarıp bozarırken eli gayriihtiyari belinde­
ki bıçağa gitti. Bana döndü. “Dostum, bak ne diyeceğim?” Yara izleriyle dolu 
genç yüzü ne zaman biri gözlerinin içine baksa aynı hikâyeleri anlatıyordu bel­
ki de. “Senin operasyonların bütün parasını almaktan hoşnut değilim.”


“Neden? Bütün işi sen yapıyorsun,” dedim. “Parasım neden alamayacaksın? 
Asıl ben sana borçluyum, işlerin yürümesini sağlıyorsun.”
“Siktir git, dostum. Ben her hafta senin için yüzde yirmiyi bir köşeye koyu­
yorum. İster alırsın, ister çöpe atarsın. Orası senin bileceğin iş.”
“Sakin ol 

Download 7,58 Mb.

Do'stlaringiz bilan baham:
1   ...   168   169   170   171   172   173   174   175   ...   190




Ma'lumotlar bazasi mualliflik huquqi bilan himoyalangan ©hozir.org 2024
ma'muriyatiga murojaat qiling

kiriting | ro'yxatdan o'tish
    Bosh sahifa
юртда тантана
Боғда битган
Бугун юртда
Эшитганлар жилманглар
Эшитмадим деманглар
битган бодомлар
Yangiariq tumani
qitish marakazi
Raqamli texnologiyalar
ilishida muhokamadan
tasdiqqa tavsiya
tavsiya etilgan
iqtisodiyot kafedrasi
steiermarkischen landesregierung
asarlaringizni yuboring
o'zingizning asarlaringizni
Iltimos faqat
faqat o'zingizning
steierm rkischen
landesregierung fachabteilung
rkischen landesregierung
hamshira loyihasi
loyihasi mavsum
faolyatining oqibatlari
asosiy adabiyotlar
fakulteti ahborot
ahborot havfsizligi
havfsizligi kafedrasi
fanidan bo’yicha
fakulteti iqtisodiyot
boshqaruv fakulteti
chiqarishda boshqaruv
ishlab chiqarishda
iqtisodiyot fakultet
multiservis tarmoqlari
fanidan asosiy
Uzbek fanidan
mavzulari potok
asosidagi multiservis
'aliyyil a'ziym
billahil 'aliyyil
illaa billahil
quvvata illaa
falah' deganida
Kompyuter savodxonligi
bo’yicha mustaqil
'alal falah'
Hayya 'alal
'alas soloh
Hayya 'alas
mavsum boyicha


yuklab olish